GILGAMIŞ DESTANI

GiRiS
I.
GIlgamIs destanI, Babillilerin ulusal destanIdIr. DestanIn bu
nitelemeye hak kazanmasInIn nedeni, ulusun her bireyine
seslenmesinden; destan kahramanInIn, halkIn erkeklik ulkusunu en ozlu
bicimde canlandIrmasIndan ve insan yasamI sorununun destanda buyuk
bir
yer tutmasIndan ileri gelmektedir. Babilliler bu destanla,
YunanlIlarIn ulusal destanlarI ilyada’yI olusturmasIndan cok once,
eski kavimlerde gorulmeyen bir yapIt yaratmIslardIr. MIsIrlIlar da,
Etiler de GIlgamIs ayarInda bir destan yaratamamIslardIr.
israilogullarInIn dunya tarihinde bIraktIklarI etkiye karsIn, buyuk
oykulerinde, bu destanlarda gorulen gorkem ve deyis yoktur. Onasya’da
Babillilerden baska destan teknigini gelistiren biricik kavim
Fenikelilerdir. Fakat bunlarIn destanlarI da, yuksek bir sanat yapItI
izlenimi vermedigi gibi, Babillilerin destanlarIndaki derinlik ve
guzellikten de yoksundur. Babillilerin bu farklI sanat gucunu
gosterebilmeleri, kendilerine miras kalan dusunceyi verimli bir
bicimde kullanabilmis olmalarIndandIr. Sumer duslemi, gorkemli
mitolojik bicimler yaratmIstI. Bunlar, zengin duslemlerini isletip
gerceklestirerek buyuk destan bicimini yaratmIslardI.
II.
Bu siirin guzelligine, derinligine girebilmek bizce cok zordur. Bunu
yapmak istersek, o zaman busbutun yabancI bir kavrayIsa, bambaska bir
evrene dalmak zorunda kalIrIz. Bundan baska destan elimize kIrIk bir
yontu gibi gecmistir. DestanIn en onemli bolumleri eksiktir. Sonra,
saglam kalan bolumlerde de dizelerin ya baslarI ya da sonlarI yoktur.
Akatca dilbilgisinin, sozluk bilgisinin arastIrIlmasInda bugune dek
elde edilen ilerlemelere karsIn, kimi parcalarIn asIl anlamlarI hâlâ
bilinemiyor. Cevirmen sIk sIk metin onarImI ve duzeltmeler yapmak
zorunlugunu duymustur. Her yerde yaptIgI bu onarIm ve duzeltmelerin
nerelerde oldugunu da gosterememistir. Onun icin, yapIlan ceviride
metnin aslI bazan silik kalmIstIr. DestanIn basIndan sonuna, okurun
anlamasIna engel olan noktalarI saymIs oldugumuza ve yapItI anlamak
konusunda caba gostermesini ayrIca kendisinden diledigimize gore,
siirin sanat ve dusunce bakImIndan gosterecegi degeri, okurun anlayIp
begeneceginden kuskumuz yoktur Biz, bu siirsel metnin isa’dan once
asagI yukarI 1250 yIllarIna baglanan en son yazmasInI temel aldIk.
Siirin son ozgun yazmasIyla ilgili elimize gecmeyen eksik
parcalarInI,
eski metne ve Hititce yazmasIna gore onardIk. GIlgamIs destanInIn
olusumunda uc gelisme evresi vardIr:
1. Sumerce yazma. Bunun tarihi, isa’dan once 2000 yIllarIdIr. Bu
Sumerce yazma elimize eksik olarak gecmistir. AnlasIlmasI da guctur.
Konu, butunluk gosteren bir destan bicimine sokulmamIstIr.
GIlgamIs’In basIndan gecen bircok sey anlatIlmaktadIr. Bu destansal
oykulerin
kimileri, bize GIlgamIs’In, bir zamanlar Guney Babil sInIrlarI icinde
olan eski kentlerden Uruk’un beyi oldugunu, Kuzey Babil kentlerinden
Kis kralI Agga’ya karsI savastIgInI anlatmaktadIr. Bu yazmada,
GIlgamIs’In tarihsel bir kisilik olarak gosterilmesi olgusuna, son
yazmalarda raslanmaz. Bununla birlikte, kahramanIn Uruk’a sIkI sIkIya
baglI kaldIgI, sonraki yazmalarda da belirtilir. GIlgamIs, Uruk
surunun kurucusu olarak tanInmaktadIr. En son yazmanIn ozanI, okurunu
sanat yapItI olan bu suru gozden gecirmeye cagIrIr; surun uzerinde
GIlgamIs’In yazItInI okutmakla da bu yigitin gercekten yasadIgInI
kanItlamak ister. Eski yazmalardaysa, GIlgamIs tumuyle bir
soylenceler
dunyasInda yasar. GIlgamIs’la ilgili oykulerin kokenleri Sumerce
yazmada da gorulur. Ornegin, gokyuzunun bogasIyla olan savasI, dev
yapIlI Huvava’yI oldurmesi gibi. Yine Sumerce yazmada, Engidu,
GIlgamIs’In hep yanIndadIr; ama sonraki yazmalarIn tersine, onun esit
bir yoldasI, arkadasI olmayIp, sadIk bir kolesidir. Sumerce yazIlan
GIlgamIs destanInIn buyuk bir bolumu, yeni yazmada gorulemez.
Ornegin,
GIlgamIs’In kendi ecesi tanrIca istar icin yaptIrmak istedigi goz
kamastIrIcI tahtIn kerestesini saglamak amacIyla korkunc cinlerin
korudugu cins bir agacI nasIl kestigini, yeraltI dunyasI tanrIcasInIn
bunu kIskanIp kesilen agacI yeraltIndan yeryuzune actIgI bir yarIktan
cehenneme nasIl dusurdugunu, GIlgamIs’In kolesi Engidu’nun bir
hileyle
bunlarI nasIl yeniden yeryuzune cIkardIgInI anlatan oyku, son yazmada
bulunmaz. YalnIzca bu oykunun icerdigi yeraltI dunyasInIn sasIrtIcI
gelenekleriyle, kurallarIyla ilgili bilgi, yapItI yazIya gecireni
oylesine ilgilendirmistir ki, destanIn butun dunya bilgilerini
icermesi gerektigini dusunerek Engidu’nun yeraltI dumyasIna gidisini,
oykunun butununden ayIrIp, sozcugu sozcugune yapIlmIs bir ceviri
olarak destana eklenmistir. iste bu basarI, destanIn 12’nci tabletini
ortaya cIkarmIstIr. OkurlarImIz bu 12’nci tableti gozden gecirmekle
eski Sumerlerin, GIlgamIs’In yigitlikleriyle, unuyle ilgili ne
dusunduklerini, ne duslemlediklerini anlamIs olacaklardIr. 2. Eski
Babil yazmasI. Bu yazma, Hamurabi zamanInda (M.O. 1800 yIllarInda)
yazIlmIstIr. Elimize uc tableti eksik olarak gecmistir. Bununla
birlikte, soylencenin tarihsel evrelerini acIkca gostermeye yeter.
Ozan, Sumer yazmasIndan, halkIn dilinde dolasan masallardan
yararlanarak, tumuyle serbest bir yontemle, GIlgamIs’In sonsuz yasamI
arama destanInI yaratmIstIr. GIlgamIs destanI da, ozanIn elinde,
bizim
Faust’a benzer dedigimiz siirin ozelligini, yani ‘sorunsal siiri’
ozelligini kazanmIstIr. Destan, insan yasamInIn butun yorgunluk ve
gucluklerinden dogan sorunlarInI yanItlamak icin yazIlmIstIr. YanIt,
son derece kotumserdir; butun emekler bosunadIr. insan yasamInIn
butun
karIsIklIgI icinde parlayan tek sey, dostluktur. Bu deger, kadIn
askIna karsI derin bir nefretin tersi oluyor. Ne yazIk ki bu deger de
olumludur. Cunku tanrIlarIn yonettigi, ama sonsuz duzene baglI olan
alIn yazIsInIn gucu, en parlak dostlugu bile yIkar, bitirir. Olumun
de ortadan kaldIramadIgI dostluk, hep insanI bos yere ugrastIran alIn
yazIsIna olan inanc, bu bulanIk destan havasInda tek olumlu noktayI
olusturmaktadIr. Bu dusuncenin derinligi, ozanIn ortaya koydugu
konunun bicimiyle tam bir karsItlIk durumundadIr. Siir, en basit bir
halk siiri deyisine sokulmustur. Ozan dizelerinde “bahri recez” (1)
kullanmIstIr. DestanIn yapIsI cok acIktIr. OlaylarIn akIsI, dramatik
birtakIm kurallara baglanmIstIr. Kahramanlar, guclerinin her olcunun
sInIrInI astIgI sIrada, yazgIlarInIn birdenbire degistigini gorurler.
Bu dusus, gokyuzu bogasInIn oldurulmesinden sonra olur. Bunu
Engidu’nun olumu ve GIlgamIs’In bos yere sonsuz yasamI aramasI izler.
Destanda egemen olan ana dusunceyi, bunun kalIba sokulusunu, oykunun
akIsIna katIlan kisilerin secimini, degisik kisiliklerin tasIdIklarI
ozellikleri, kisilerin oynadIklarI karsIlIklI oyun bicimini, bu eski
Babilli ozan bulmustur. 3. DestanIn son bolumunun olustugu tarihi
kesin olarak soyleyemeyiz. Bu tarihi 1250 olarak kabul edersek, o
zaman kilise orneksemesine [canonisation analojisine] uymus oluruz;
cunku 1250 tarihinde Babillerin bilimleri, yazInlarI doruk
noktasInda,
kesin bicimini almIs durumdadIr. GIlgamIs destanInIn en son ozanI,
Kassitler cagInda yasamIs olan Sin-lekke-unnini adInda bir
sanatcIdIr.
Bu ozan, yapItI, bilerek basitlestirilmis olan biciminden kurtarIp,
cok sanatlI bir kalIba koymustur. YapItIn cagdaslastIrIlmasI her
bakImdan eski ozanIn amaclarIna baglI kalInarak yapIlmIs; ama konu,
her bakImdan zenginlesmis, incelmistir. Bu son sanatcInIn yapIta
yepyeni orgeler [motifler] ekleyip eklemedigi, bugun icin belli
degildir. Belki yapIta, 11’inci tabletin icerdigi tufan oykusunu
karIstIrmIstIr. Ozan bu konuyu, eski Babillilerin baska bir
destanIndan, yani ‘Atarharis’ destanIndan almIs olabilir. Tufan
oykusu
ve Nuh’un (2) tufandan kurtulduktan sonra olumsuzlugu elde etmesi
dusuncesi, tumuyle Sumerlerin malIdIr.
III.
GIlgamIs destanIndaki kisilikler, TanrIlarla insanlar arasInda
bulunan
kahramanlardIr. iste bu durumda trajik bir dusmanlIk ortaya cIkIyor.
Olum sorununun bu gibi kisiliklerde, baska kimselere gore, daha
yegin,
daha acI verici bir nitelik aldIgI goze carpIyor. Bu kahramanlarIn
dogrudan dogruya islerine karIsan tek tanrIca, GIlgamIs’a âsIk olan
istar’dIr. Bu tanrIca kIskIrtIldIgIndan, her iki kahraman gunahlI
sayIlIyor. Bu gunahlIlIk yuzunden de yeniden trajik bir dusmanlIk
doguyor. Fakat ozan, bu gunahI ciddi bir gunah saymamIstIr. Cunku
ozan, kahramanlarIn davranIslarInda gunah olacak bir yan
bulmamaktadIr. Sair, Engidu’yu isledigi gunahtan dolayI degil,
raslantIsallIkla, eski tanrIlarIn kurduklarI duzene karsI geldigi
icin
oldurmustur. OzanIn tanrIlara karsI davranIsI, ozellikle tufan
oykusunde goze carpar. Burada tanrIlar, yakIlan adak tutsulerin
kokusunu almakta buyuk bir hIrs gosteriyorlar. Ana tanrIca istar ise
bir kocakarI gibi cene calIyor, dusunmeden yaptIgI kotuluk, Ea’nIn
kurnazlIgIyla gideriliyor. TanrIlar iki kumeye ayrIlIyorlar. TanrI
Enlil, her iki yan arasInda arabuluculuk yapIyor. OzanIn saygI
gosterdigi biricik tanrI, GIlgamIs’a yol gosteren Gunes TanrIsI’dIr.
Ozan saygIyla karIsIk bir korku icinde, bilinmeyen bir gecmiste
tanrIlarIn kendi kendilerine ve insanlara koyduklarI degismez
yasalardan soz ediyor. Ama ozanIn bu konuda ileri surdugu dusunceler,
acI alaydan kendisini kurtaramayan yazgIya boyun egmekten baska bir
sey degildir. Homeros’ta oldugu gibi, tanrIlar insanlarIn yasamlarInI
yukarIdan yonetiyorlar, ama bunlar hIrslarInIn ve kurduklarI
duzenlerin etkisi altIndadIrlar. Buna karsIlIk insan kahramanlar
(GIlgamIs ve Engidu), davranIslarIyla taskInlIk yapan birer sucsuz
cocuk gibidirler. GIlgamIs, oykunun ilerleyisi sIrasInda, derece
derece her seyi bilen bir kisi olarak goze carpar. Gordugu islerin
hepsi, hep hesaplI, akIllIca verilen kararlardan dogmus degildir.
Birinci kez icgudusuyle harekete geciyor, her zaman da basarIlI
oluyor. Cunku tanrIlar kendisine yardIm ediyorlar. ikincisinde yine
icgudusuyle davranIyor; bunda basarIsIzlIklarla karsIlasIyor. Cunku
destanda gorulen sonsuz duzene ve yasaya karsI savasIyor. Bu
basarIsIz
savasIn sonunda dunya gezisinden donen GIlgamIs, Babillilere her seyi
anlatan, her seyi bilen bir Bilgelik TanrIsI olarak gorunuyor. Ama
sonraki kusaklar, GIlgamIs oykusunun busbutun kotumser ve hic kimseyi
doyurmayan bir sonla bitmesini begenmiyorlar. Sonraki GIlgamIs
soylencesinde, GIlgamIs sonunda olur. Ama yeraltI dunyasInda en
yuksek
konumu alIr. Bu konum, oluler mahkemesinin basyargIclIgIdIr. O,
cehennemde, yeryuzunde kendisinin koruyucusu olan Gunes TanrIsI adIna
yargIlar. Boylece GIlgamIs’In kisiligini goz onune getirirsek, onun
ozyapIsInI, ozyapIsInIn gelisme cizgisini elden geldigince anlatmIs
oluruz. TanrIlar dIsInda, destanda rolu olan oteki kisiler yumusak
cizgilerle cizilmis olmakla birlikte, olaganustu bir ozyapIya ya da
bu
ozyapInIn gelismesine baglI degillerdir. Ornegin orospu, mesleginin
herhangi bir ozel yanInI temsil ediyor. Bir doga cocugu olan Engidu,
tumuyle ayrI bir yontemle betimleniyor. Bu doga cocugunun orospudan
aldIgI insansal zevkten sonra, birlikte yasadIgI hayvanlar
kendisinden
tiksinip uzaklasIyorlar. Bu sahne, destanIn en etkili, en guclu
noktasIdIr. Engidu’nun yigitliklerinde bir olaganustuluk yoktur.
Cunku
o da herhangi bir yigit kisi gibi davranmIstIr. Bununla birlikte,
ozan
butun bu Engidu soylencelerinden kucuk bir tragedya yaratmaya
kalkmIstIr. TanrIlarIn yazdIgI kara alIn yazIsInIn sonucunda amansIz
bir derde dusen Engidu, kendi kendisine yazIklandIgI gibi, onu
yabanIllIktan kurtaran, insanlar arasIna sokan kimselere de ayrIca
ilenmekten kendini alamIyor; hayvanlarla yasadIgI gunlerin ozlemini
cekiyor. Ancak Gunes TanrIsI, kendisinin insanlar arasIna
karIsmasInIn
ve boylece kazandIgI unun, olumunden sonra da surmesinin bos bir
deger
olmadIgInI soyleyerek, onu avutuyor. Bu Engidu dramI, buyuk GIlgamIs
dramInIn bir yan oykusu olarak dogmustur. GIlgamIs’In buyuk figurune
karsI, drama katIlan butun kisilikler ikinci planda kalIrlar. Ozan
amacIna ulastIktan sonra, bu kisiliklerin hepsi sahneden cekilir ve
bir daha kendilerini gostermezler. Oglunu ozenle, ogutlerle,
kutsamalarla yola ugurlayan anasI bile, onun donusunde artIk
gorunmez.
Boylece destan, yalnIzca insan yasamInIn akIsI, insan yasamInIn buyuk
bir simgesi olarak ortaya cIkar. Ord. Prof. Landsberger
iKiNCi TABLET
Engidu fahisenin karsIsIna oturdu. O, onun sozcuklerini dinledi ve
anlattIklarIna kulak verdi. KadInIn ogudu yuregine isledi. KadIn bir
giysi cIkardI: Birini ona giydirdi, oburunu kendisine alIkoydu; kadIn
onu bir ana gibi elinden tutup cobanlarIn sofrasIna, hayvanlarIn
agIlIna goturdu. Onun, yurdu daglar olan Engidu’nun, onceleri
ceylânlarla ot yiyen adamIn, kalabalIgIn sutunu emenin, simdi onune
yemek koydular. O, utanarak gozunu dikiyor, bakIyordu. Engidu ekmek
yemesini bilmiyor, icki icmesini anlamIyor! Fahise agzInI acIp
Engidu’ya dedi:
“Engidu, ekmek ye! Bu, yasamIn kosuludur! icki ic! Bu, ulkenin
gorenegidir!”
Engidu, doyuncaya dek ekmek yedi. Yedi kup icki icti. ici acIldI,
nese
buldu. Yuregine acIklIk geldi, yuzu parladI. KIllI, pis govdesini
sIvadI, kendi kendini yagladI (29), insana dondu. Sonra bir giysi
giydi, artIk adam oldu. ArslanlarIn ustune yurumek icin silâhInI
aldI.
Cobanlar geceleri uykuya daldI. KurtlarI yakaladI, arslanlarI
kovaladI. Eski bekciler rahat ettiler. O, gucten ustun insan, o
erkeklerin bir tanesi Engidu, bunlara bekci oldu. (14 satIrlIk
bosluk.
Engidu fahiseyle birlikte)
Engidu, orospu ile eglenirken gozlerini kaldIrdI ve bir adam gordu.
Fahiseye seslendi: “Yosma! Adam buraya gelsin! O ne diye geldi?
Soyleyecegini dinlemek isterim!” Fahise adamI cagIrIp ona yaklastI,
ona dedi:
“Adam, nereye acele ediyorsun? Yorulman neye yarar?”
Adam agzInI acIp Engidu’ya dedi:
“Benimle birlikte kIz evine (30) gel! NisanlI secmek icin herkesin
evi
Uruk kralIna daima acIktIr. NisanlI secmek icin herkesin evi, Uruk
kralI olan GIlgamIs’a daima acIktIr. O, evlenecek olanlarla once
kendisi yatar, sonra da koca (31). TanrIsal yasaya gore bu, tanrInIn
bir buyrugudur. Bu buyruk kendisine gobeginin bagI kesilir kesilmez
verilmistir” (32). AdamIn sozu uzerine benzi sarardI…
(Dokuz satIrlIk bosluk.)
Engidu onden gidiyor, orospu onun arkasIndan.
O, Uruk’a girince halk cevresine toplandI. Uruk’ta caddenin ortasInda
durunca, insanlar basIna biriktiler ve ondan soyle soz ettiler: “O,
asagI yukarI GIlgamIs’a benzer. Bedence daha ufaktIr; ama, kemikleri
onunkinden daha gucludur. (Bir satIr eksik.)
Ulkede en guclu odur. Gucludur. O, kalabalIgIn sutunu emmistir.”
(Bir satIr eksik.) ZayIf yavrucuklar gibi ondan korkmalarIna karsIn,
adamlar
rahatladIlar, “O yigite karsI, gosterisi yaman bir yigit alandadIr.
GIlgamIs’a karsI tanrIya benzer, onun (33) bir esi alandadIr!
ishara’ya (34) ozgu bir yatak hazIrlanmIstIr. GIlgamIs’In onun
yanInda
kalmasI icin. Bu gece onunla ‘AllahIn emri’ olacaktIr” (35) GIlgamIs
yaklastIgInda, Engidu caddenin ortasIna dikildi. GIlgamIs’a yolu
kapamak isteyip, onu yatak odasIna bIrakmadI.
(Yedi satIr eksik.)
GIlgamIs kIrda buyuyen, gur saclI, ele avuca sIgmaz Engidu’ya baktI:
Kendi kendisine yol actI ve ustune yurudu. Kentin alanInda
birbirleriyle karsIlastIlar. Engidu kapIyI ayagIyla kapayIp
GIlgamIs’I
iceri bIrakmadI. Bunun uzerine bogalar gibi bogurerek kapIstIlar:
KapInIn direklerini paramparca ettiler. Duvar yerinden sarsIldI!
GIlgamIs ve Engidu, evet, bogalar gibi bogurerek birbiriyle
kapIstIlar. KapInIn direklerini paramparca ettiler. Duvar yerinden
sarsIldI! GIlgamIs diz ustu yere dusunce, ofkesi indi ve gogsunu geri
cekti. GIlgamIs gogsunu ceker cekmez, Engidu ona, GIlgamIs’a dedi:
“Anan olan, agIlIn yabanIl inegi, TanrIca Ninsun (36), seni bir tane
dogurdu. BasIn adamlarIn tepesini asmIstIr! Enlil senin alnIna
insanlarIn krallIgInI yazmIstIr! Gucun evrenin beylerinden ustundur.”
(On satIrlIk bosluk.)
Birbirini optuler ve arkadas oldular.
(Gorunuse bakIlIrsa bundan sonraki 14 satIrlIk boslugun sonuna dogru,
GIlgamIs’In Engidu’yu, bir ogul olarak kendi anasIna goturmus
olmasIndan soz ediliyor. GIlgamIs, Engidu’dan su bicimde soz ediyor.)
“Ulkede en guclu odur. Gucludur. Gokten inen yogun cevhere benzer,
gucu buyuktur! Kimse karsIsInda duramaz. Ona lûtfunu goster.”
GIlgamIs’In anasI ogluna dedi, Ninsun, yabanIl inek, GIlgamIs’a dedi:
“Oglum….
(Uc satIr eksik.)
(Engidu’nun hep korumakta oldugu biciminden oturu, Ninsun’un
saskInlIgInI belli ettigi anlasIlIyor. Bundan sonraki bes satIrsa,
GIlgamIs’In yanItlarInI olusturabilir.) “Onunla yukarI, aile ocagInIn
kapIsIna gitti. O, bana karsI pek cok kIskIrtIldI. Engidu’nun babasI
ve anasI yoktur. Onun dagInIk saclarI hic kesilmemistir. O, kIrda
dogdugundan kimse onu egitmemistir.” Engidu orada durdu ve onun
soylediklerini dinledi. Gozleri yasla doldu. Soylenenler kendisine
pek
dokundugundan acI acI icini cekti. GIlgamIs, yuzunu ona cevirip,
oturduklarI yerde birbirleriyle kucaklastIlar; âsIklar gibi eller
birbirinin ustune kondu ve GIlgamIs, Engidu’ya dedi: “Dostum, neden
gozlerin yasla dolu? Soylenenler sana dokundugu icin mi acI acI icini
cektin?”
Engidu agzInI acIp GIlgamIs’a anlattI:
“Dostum, bir acI bogazImI sIkIyor. KollarIm uyustu, gucum azaldI.”
GIlgamIs, agzInI acIp Engidu’ya dedi:
(AltI satIr eksik.)
“Ejder yapIlI Humbaba ormanda oturuyor. Sen ve ben onu oldurup su
belâyI ulkeden kaldIralIm. Kendimize katran agaclarI devirelim.”
(Dort
satIr eksik.)
Engidu, agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“Dostum, ben daglarda deneyimliyim; yabanIl hayvanlarla oralarda
dolastIm. OrmanIn uzaklIgI iki kez on bin saat ceker. YukarIya, onun
icine dalacak kimdir? Humbaba… onun bogurtusu tufandIr, evet, onun
solugu ates, saldIrIsI olum. Neden oturu boyle seyleri yapmaya
yeliyorsun? (37) Humbaba’nIn oturdugu yer icin savasan hicbir kimse
ona karsI dayanamaz.” GIlgamIs, agzInI acIp Engidu’ya dedi:
“Katransa, ben bunun dagIna cIkmak istiyorum. Bu dag genis ormanIn
ortasInda bulunuyor.
(Uc satIr eksik.)
Humbaba’nIn bulundugu ormana gitmek istiyorum. Savasta bir balta bana
yeter. Sen burada yalnIz kal, ben oraya gidecegim.”
Engidu, agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“Oraya nasIl gidebiliriz… Katran ormanIna? GIlgamIs, onun bekcisi
bir savascIdIr. Hicbir zaman ImIzganmaz. (38)
(iki satIr eksik.)
Enlil onu, katranlarI korusun diye insanlarIn basIna belâ kIlmIstIr.
Her kim yukarI, ormana cIkarsa, koturum olur.”
GIlgamIs, agzInI acIp Engidu’ya dedi:
“……………………………………………………” (39)
“Gunes gokyuzunde durdukca tanrIlar sonsuza dek yasarlar. Ancak,
insanIn gunleri sayIlIdIr. OnlarIn ettikleri hep havadIr. Sen daha
buradayken olumden korkuyorsun. Yigit ruhundaki gucun sana yararI ne?
Oyleyse, seni ben gotureyim de, agzIn bana: “ileri git! Korkma” diye
cagIrsIn. Kendim olursem adImI yukseltirim, ‘Ejder yapIlI Humbaba’nIn
dusmanI GIlgamIs olmustur,’ derler.” (Sekiz satIr eksik.)
“Katran devirmek icin elimi bulastIrmak istiyorum. Kendim icin bir ad
bIrakmak istiyorum.
Simdi dostum, silâhcI ustasIna gitmek istiyorum. Silâhlar gozumuzun
onunde dovulsun.”
Elele verip silâhcI ustasIna gittiler. Ustalar oturup birbirleriyle
danIstIlar. Buyuk baltalar dovduler. Uc okkalIk nacaklar dovduler.
YalImI iki okkalIk buyuk kIlIclar dovduler. KabzalarIn basI on bes
okkalIk, kIlIclarIn kInI on beser okkalIk; altIndan. GIlgamIs ve
Engidu, her biri 300 okkalIk silâhlar tasIdIlar. Adamlar, Uruk
kentinin yedi surgulu kapIsIna vardIlar; halk bir araya birikti; Uruk
sokaklarIna nese sacIldI. GIlgamIs, Uruk sokaklarInda halkIn nesesine
tanIk oldu. O, karsIsInda oturan halka seslendi: “Ben, ejder yapIlI
Humbaba’ya gitmek istiyorum. O soylenen seyi, ben GIlgamIs, gormek
istiyorum. Onun adI ulkelere yayIlmIstIr. Katran ormanIna kosmak
istiyorum. Uruk cocugunun nasIl guclu oldugunu butun ulkeye
anlatayIm.
KatranlarI devirmek icin elimi bulastIrayIm. Kendim icin
sonsuzlasacak
bir ad yapayIm!” Uruk mahallesinin yaslIlarI donup GIlgamIs’a
dediler:
“GIlgamIs, sen genc oldugundan, gonlun seni boylesine ileri goturdu.
Sen burada ne yaptIgInI bilmiyorsun. Bizim isittiklerimiz,
Humbaba’nIn
cok acayip oldugudur. Onun silâhInIn karsIsIna cIkacak olan kimdir?
Orman iki kez on bin saat uzaklIk cekiyor. YukarI cIkIp onun icine
girecek olan kimdir? Humbaba, onun bogurtusu tufandIr, evet, onun
solugu ates, onun saldIrIsI olum. Neden dolayI boyle seyleri yapmaya
heves ediyorsun? Humbaba’nIn oturdugu yer icin savasan hicbir kimse
ona dayanamaz.” GIlgamIs, ogutculerinin sozunu dinledikten sonra,
gulumseyerek gozlerini arkadasIna dikti (40).
(Dokuz satIr eksik).
“Korucuyu melegin seni sIkIntIlardan kurtarsIn; barIs icinde Uruk
kIyIsIna (41) donmen icin sana kIlavuz olsun!”
GIlgamIs, diz cokup elini kaldIrdI:
“Soyledikleriniz yerini bulsun. Simdi gidiyorum. Samas! Ellerimi sana
kaldIrIyorum: oraya varInca canIm sag esen kalsIn! Beni Uruk kIyIsIna
geri dondur! Golgeni ustumden eksik etme!” Bundan sonra GIlgamIs,
arkadasInI cagIrdI, falIna onunla birlikte baktI (42).
(Yedi satIr eksik).
GIlgamIs’In gozlerinden yaslar bosandI:
“Hic gitmedigim bir yol. Sonu belli olmayan bir yolculuk. Burada sag
esen kalIrsam seni gonlume gore sevmis olurum. Kendimi senin zevkine
kaptIrmak isterim, seni tahtlara gecirmek isterim.” ArtIk koleler
silâhlarInI getirdiler. Buyuk kIlIclarI, yayI, sadagI eline teslim
ettiler. BaltalarI aldI, sadagI ve Ansan (43) yayInI bir yanIna astI,
kIlIcI kemere taktI. Yolda yurumeye basladIlar. insanlar GIlgamIs’a
sordular: “Sen ne zaman kente geri doneceksin?”
UCUNCU TABLET
YaslIlar GIlgamIs’a cok saygI gosterdiler. Yol hakkInda ona ogut
verdiler:
“GIlgamIs, gucune guvenmemelisin. Onu bIrak yoluna gitsin, sen kendi
kendini koru. O orada keci yolunu bilir; arkadasI kollar; Engidu
orada
senden onde gitsin. O, yolu gordu, yoldan gecti. Ormana giden yoldan,
daglarIn gecidinden. O, Humbaba’nIn butun gizli yollarIndan gecti.
Boylece onde giden arkadasInI korur. Onu bIrak yoluna gitsin, sen
kendi kendini koru. Samas seni dilegine kavustursun. isittiklerini
sana gozlerinle gostersin! O, sana kapalI olan yolu acsIn! Yolu senin
adImIna acsIn! DagI senin ayagIna acsIn! Seni hosnut eden seyi, gecen
sana getirsin (44). Lugalbanda (45) basarIda sana yardIm etsin. Bir
cocuk gibi basarIna kavus! Humbaba’nIn, kIyIsInda ugrasacagIn
IrmagInda ayaklarInI yIka! Aksam molanda bir kuyu kaz. KIrbanda (46)
her zaman temiz su bulunsun. Samas’a soguk su sun. Her zaman
Lugalbanda’yI anImsa! Engidu arkadasI, yoldasI korusun. (anlasIlmaz
bir sozcuk) … kadar kendisi getirsin. Hepimiz birden kralI sana
teslim ediyoruz; sen de yurda donerken kralI bize teslim et!” Engidu
agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“Sen karar verdin, artIk yuru. Yuregin korkusuz olsun. YalnIzca bana
bak!
HasmIn oturdugu yeri, Humbaba’nIn uzerinde dolastIgI yollarI, iyi
biliyorum. Yola cIkmamIzI buyur, onlardan (47), buradan ayrIl!”
GIlgamIs, agzInI acIp Uruk’un yaslIlarIna dedi:
(Dort satIr eksik).
“Size soylediklerimi, benimle gidecek olan Engidu’yla birlikte
yapacagIm. Ogutlerinizi sevinerek gonulden dinledim.”
YaslIlar onun bu sozlerini dinledikten sonra, yigitlere yol actIlar;
“Yuru GIlgamIs, isin ugurlu olsun! Koruyucu tanrIn yanInda gitsin, o
seni basarIya erdirsin.”
GIlgamIs, agzInI acIp Engidu’ya dedi:
“Gel arkadasIm, buyuk saraya gidelim. Buyuk kralice Ninsun’un
huzuruna. Ninsun’un verecegi akIllIca ogut, ayaklarImIza dogru yolu
gosterir.” GIlgamIs’la Engidu, elele verip buyuk saraya, buyuk
kralice
Ninsun’un huzuruna cIktIlar. GIlgamIs cIktI ve Ninsun’un yanIna
girdi:
“Ninsun ben guclendim; yeni bir sey basarmak istiyorum: Humbaba’nIn
yanIna, uzak bir yola yuruyecegim. Bilmedigim bir savasa atIlIyorum,
bilmedigim bir yola cIkIyorum. Benim gidip geri donmem, katran
ormanIna varmam, ejder Humbaba’yI oldurmem, Samas’In nefret ettigi o
belâyI ulkeden temizlemem icin gereken zamanI, benim hesabIma
Samas’tan dile. Onu oldurup katran agacInI ben devirince, ulkenin
yukarIsInda, asagIsInda barIs olsun. Utku belgisini senin onunde
dikeyim.” Kralice Ninsun, oglu GIlgamIs’In sozlerini acIyla dinledi:
(On dort satIrlIk bosluk).
Ninsun odasIna girdi.
(Bir satIr eksik).
O, bedenine yarasan bir giysi giydi, gogsune de yarasan bir mucevher
taktI. O, kemer ve krallIk tacInI koydu. Merdivene basIp damIn ustune
cIktI. Kurban yerine cIkarak tutsu yapIp Samas’In onune koydu.
Tutsusunu yakIp Samas’In huzurunda kollarInI kaldIrdI: “Neden oglum
GIlgamIs’a coskun bir yurek verdin, neden savasa simdi de o gitsin
diye onu ileri ittin? Humbaba’nIn yanIna, uzak bir yol yuruyecek. O,
bilmedigi bir savasa atIlIyor, bilmedigi yollarda yolculuk ediyor!
Onun gidip geri donmek, katran ormanIna varmak, ejder Humbaba’yI yok
etmek, senden nefret eden o kotuyu ulkeden temizlemek zamanInI
GIlgamIs’In yoluna baktIgIn gunde, seni seven o nisanlI, Aya, sana
anImsatsIn! Onu gecelerin bekcilerine, yIldIzlara, aksamlarI baban
Aya
da Ismarla.”(48) (On iki satIrlIk bir bosluktan sonra, asagIdaki
anlasIlmasI guc sozcukler geliyor):
O, tutsuyu sondurup kotu ruhlarI dagItma duasInI okudu. Haber vermek
icin Engidu diye cagIrdI.”
“Benim kucagImda yetismeyen guclu Engidu! Simdi seni ogulluga kabul
ettim. GIlgamIs’In armaganlarI olan, buyuk rahipler, tapInak kIzlarI
ve tapInIm toreni hizmetcileriyle birlikte kabul ettim. Ninsun,
Engidu’nun boynuna bir muska astI.
(84 satIrlIk bir bosluk).
YaslIlarIn Engidu’ya ikinci seslenisleri:
“Engidu, arkadasInI kolla, yoldasInI koru , …… (49) Onu kendin
getir! Hepimiz birden kralI sana teslim ediyoruz, sen de yurda
donerek
kralI bize teslim et.” (Tabletin gerisi kIrIktIr).
DORDUNCU TABLET
(Bu tabletin ilk dort bucuk sutunu –butun tablet altI sutundan
olusmaktadIr- herhalde kralIn ve arkadasInIn katran ormanIna
gidislerinden soz ediyordu. Ama, bu sutunlardan ancak kIrIk bir parca
kalmIstIr. Bu parca, ikisinin basIndan her gun gecenleri sIk sIk
betimlemektedir.) iki kez yirmi saatten sonra hafif bir yemek
yediler.
iki kez otuz saatten sonra kendi kendilerini aksam dinlenmesine
cektiler. iki kez elli saati butun bir gunde yuruduler. Bir ay uc
gunluk yolu uc gunde kestirdiler. Aksam dinlenmesine bir kuyu
kazdIlar
(50). (Burada 200’den cok satIr yitmistir. Geri kalan parcada
yineleme
vardIr. Bu yinelemeden anlasIldIgIna gore, GIlgamIs’la Engidu ormanIn
kapIsIna gelmislerdir. Bir bekci, Humbaba’nIn diktigi kocaman kapIyI
beklemektedir. GIlgamIs’la Engidu, onunla basa cIkIp cIkmayacaklarI
konusunda duraksamIs olmalIlar ki, Engidu ona sunlarI soyluyor:)
“Uruk’ta ne dedigini anImsa! Uruk’un cocugu GIlgamIs, sen oldurmek
icin yekin, (51) onun ustune var!”
AgzIndan cIkan sozleri duyar duymaz tam guveni arttI.
(Bundan sonraki belki GIlgamIs’In Engidu’ya soyledigi sozlerdir.)
Onun savasmasI ve bir de ormana dalIp bizden kacmamasI icin hemen
ustune vardI. Hicbir silâh islemesin diye, giyinmek icin yedi savas
giysisi hazIrladI. O anda yalnIzca birini giydi, geri kalan altI kat
giysiyi soyundu. Bunlar yerde ayaklarInIn altInda kaldI. OrmanIn
kapIsInda duran bekciyi yakalamak icin, huysuz, yabanIl bir boga gibi
ileri atIldI. O, birden bire bagIrIp korkuya dustu. OrmanlarIn
bekcisi
bagIrIp cagIrdI! Cocugun babasInI cagIrmasI gibi, Humbaba’yI cagIrdI.
(Buradaki 22 satIrlIk boslukta, belki her iki yigidin bekciyi
zararsIz
duruma getirmis olmalarI ve Engidu’nun kapIyI nasIl actIgI
anlatIlmIstIr. Bundan sonrasI soyledir:) Engidu, konusmak icin agzInI
acIp GIlgamIs’a dedi:
“Biz ormana inmeyelim. KapIyI acarken elim tutmaz oldu.”
GIlgamIs konusmak icin agzInI acIp Engidu’ya dedi:
“Biz simdiye dek boyle uzulduk mu? Biz butun daglarI asarak geldik.
Bununla birlikte hedef karsImIzda duruyor. Benim savastan anlayan,
savas deneyimi olan arkadasIm, giysime dokunursan artIk olumden
korkmazsIn! (iki satIr cevrilememistir.)
Elinin tutmazlIgI gitsin! Vucudunun agIrlIgI yok olsun! ArkadasIm,
koluma asIl, birlikte inelim. Gonlun savasa doysun! Olumu unut,
korkma! Kendisini koruyan adam, arkadasInI da sag tutsun! insanlar
olunce kendilerine ad yaparlar!” ikisi birden yesil ormana vardIlar.
KonusmalarI kesildi, sessiz durdular.

Gılgamış Destanı 2

BESiNCi TABLET
Ormana gozlerini dikip baktIlar. KatranlarIn yuksekligine sastIlar.
Ormana girilen yola sastIlar. Humbaba’nIn gectigi yerde bir ayak izi
vardI. Yollar iyi bir durumdaydI. Buyuk yol guzel yapIlmIstI. Onlar
katran agacI dagInI goruyor, tanrIlarIn oturdugu yeri, irnina’nIn
(52)
yuksek tapInagInI. Bu dagIn onunde bir katran agacI vardI. Bu, pek
gurdu; golgesi cok hostu, sevincle doluydu. CalIlar birbirine
girmisti. Buyuk ormanIn agaclarI da birbirine girmisti. (56 satIrlIk
bosluk.)
iki yigit Humbaba’yI beklediler, ama o gelmedi…
(6 satIrlIk bosluk.)
Engidu agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
Humbaba’nIn izini boyle bulabilir miyiz? BIrak bir biri arkasIna
dusler gorelim.
(Uc satIr eksik.)
Dusler uc kez gorulmeli.
(26 satIrlIk bosluk. Bu boslukta, GIlgamIs’In gordugu birinci dus
anlatIlmIstIr.)
Engidu, agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
(iki satIr eksik.)
“Dusun beni cok sevindirdi!”
Aksam dinlenmesine gitmek icin birbirleriyle sozlestiler. Gece yarIsI
onun (53) uykusu kactI, dusunu Engidu’ya anlattI:
“Arkadas, nasIl? Sen beni uykumdan ne diye tedirgin ettin? Ben nicin
uyanIgIm? Engidu, arkadas, ben bir dus gordum… Sen beni uykumdan
tedirgin ettin? Ben nicin uyanIgIm? Birinci dusumun ustune, ikinci
dusum gorundu; derin dag diplerinde duruyorduk, hemen dag devrildi…
Beni yere yIktI. Dag ayaklarImI yakaladI ve onlarI bIrakmadI. Biz
onun
karsIsInda kucuk saz sinekleri gibi kaldIk… Oyle aydInlIktI ki.
Bana
bir adam gorundu. Ulkede en guzel oydu. Pek guzeldi. O beni dagIn
altIndan cekti, bana su icirdi (54). Yuregim ferahladI. AyaklarImI
yere degdirdi.” KIrda dogan Engidu, arkadasIna dedi, Engidu dusu
yordu.
“Arkadas, dusun guzeldir, pek iyi bir dustur. Arkadas, gordugun dag
Humbaba’dIr. Humbaba’yI yakalayacagIz; onu oldurecegiz ve olusunu
dIsarI tarlaya atacagIz. YarIn her sey sona erecek.” iki kez yirmi
saatten sonra hafif bir yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra
kendilerini dinlenmeye cektiler. Samas’In onunde bir kuyu kazdIlar.
Ancak GIlgamIs, daga tIrmandI ve ince ununu daga serpti (55). “Dag!
Engidu icin bana bir dus getir! Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulun!”
Dag, Engidu icin ona bir dus getirdi. Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulundu. Pek soguk bir yel esti, bir fIrtIna gelip gecti. FIrtIna
GIlgamIs’I uyuttu. GIlgamIs uyurken daglarIn yamaclarInda biten
bugdaylar gibi bir yana devrildi ve GIlgamIs’In cenesi baldIrIna
dayandI (56). insanlara gevseklik veren uyku onun ustune dustu.
UyandIgI uykuyu bIrakIp yukarI yurudu, arkadasIna dedi: “Arkadas,
beni
cagIrmadIn mI? Nicin uyandIm? Sen beni sarsmadIn mI? Nicin korktum?
Buradan bir tanrI gecmedi mi? OrganlarIm nicin titredi? Arkadas,
ucuncu bir dus gordum ve gordugum dus cok urkutucuydu; gok haykIrdI,
yeryuzu gurledi! Hava dinginlesti, karanlIk coktu. Bir yIldIrIm
dustu.
Bir yangIn yukseldi. Duman koyulastI. Olum yagdI. Yagan koz oldu;
ates
sondu ve yukarIdan asagI dokulen (koz olan ates), kule dondu. AsagI
gel, tarlada konusabiliriz.” Orada Engidu, onun kendisine anlattIgI
dusu duyunca GIlgamIs’a dedi:
(Buradaki boslukta, belki, Engidu’nun GIlgamIs’In gordugu dusu ovmesi
ve sonra iki arkadasIn katranlarI devirmek icin en son kararI
vermeleri anlatIlmaktadIr). O, eliyle baltayI yakaladI… bir tane de
nacaklarI vardI: Engidu onu eline aldI ve katranlarI devirdi; ama
Humbaba gurultuyu duyunca ofkelendi: “Kimdir o, daglarImIn cocuklarI
olan agaclarIn IrzIna gecen? Kimdir o, katranI deviren?”
Bunun uzerine goksel Samas, gokten onlara seslendi: “ileri gidin,
korkmayIn!”
(YaklasIk 80 satIrlIk bosluk. Gorunuse gore, GIlgamIs ve Engidu,
Humbaba’yla yapacaklarI savasIm icin Samas’tan ogut istediler.
Samas’In verdigi olumsuz yanIt, burada anlatIlmIs olmalIdIr. Cunku
metin soyle suruyor:) …ve ondan sel gibi goz yaslarI bosandI.
GIlgamIs goksel Samas’a dedi:
(iki satIr eksik.)
Ancak ben, goksel Samas’a bas egiyorum. Benim icin gosterilen yoldan
yurudum.”
Goksel Samas, GIlgamIs’In yalvarmasInI dinledi ve Humbaba’nIn onune
buyuk fIrtInalar cIkardI: Buyuk fIrtIna, poyraz, kasIrga, kum
fIrtInasI, bora fIrtInasI, kIragI fIrtInasI, ruzgâr, cam fIrtInasI!
Ona karsI sekiz fIrtIna kalktI ve bunlar Humbaba’nIn gozlerine
savruldu. ileri gidemedi, geri donmedi. Humbaba savastan vazgecti.
Bunun uzerine Humbaba, GIlgamIs’a seslendi: “GIlgamIs, beni
bIrakmalIsIn! Sen benim efendim olmalIsIn, ben senin kolen olmalIyIm.
Ben sana daglarImIn cocuklarI olan agaclarI devireyim ve onlardan
senin icin evler yapayIm.” Engidu, GIlgamIs’a dedi:
“Humbaba’nIn dediklerini dinleme! Humbaba’yI oldurmelisin!”
(Bunu izleyen boslukta, Humbaba’nIn oldurulmesi ve iki yigitin geri
donmesi anlatIlmaktadIr; tabletin son satIrI belki soyle
tamamlanmaktadIr:) GIlgamIs, Humbaba’nIn kesilen basInI sIrIga dikti.
ALTINCI TABLET
Kirini yIkadI, silâhlarInI parlattI, basInI sallayarak sacInIn
tutamlarInI arkaya attI. Kirli giysisini fIrlatIp temizini giydi,
savas giysisini giyip beline islemeli kemerini kusandI. GIlgamIs
krallIk tacInI giyince, GIlgamIs’In guzelligi istar’In guzel
gozlerini
kamastIrdI: “Gel GIlgamIs! Benim guveyim ol! Bana meyveni armagan et
(57), armagan etsene! Sen benim kocam ol, ben senin karIn olayIm!
Sana
altIndan ve lacivert tasIndan yapIlmIs kosu arabalarI kosturayIm!
Tekerlekleri altIn, boynuzlarI (58) ayna gibi parlayan madenden
olsun!
Buna ruhlar, dev gibi katIrlar kosulsun! Sen evimize girince seni
katran kokularI (59) karsIlasIn. Buyuk rahipler ve soylular
ayaklarInI
opsunler! Krallar, buyukler ve beyler ayaklarInIn altIna diz
coksunler! DaglarIn ve ulkelerin urunlerini sana vergi olarak
getirsinler! Sana keciler ucuz, koyunlar ikiz yavrulasIn! Senin sIpan
bir ester yukuyle kossun! ArabanIn onundeki atIn, yarIsta birinci
olsun! Boyunduruktaki okuzlerinin esi olmasIn!” GIlgamIs, konusmak
icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Seni ha!…….. Seninle evlenirsem ne kazanacagIm? NasIl olsa
kendimi yaglayacak yagIm ve ustume giyecek giysim var. Yiyecek
ekmegim
ve azIgIm vardIr, dahasI, tanrIlara yarasIr yemegim, krallara ozgu
ickilerim bulunur! (Bir satIr eksik. Bundan sonraki parcada,
GIlgamIs,
TanrIca’yI su bicimde asagIlIyor:)
…………………………………………..
…………………………………………..
…………………………………………..
………………………………………….. (60)
Sen, sogukta IsItmayan bir ortusun! Sen ruzgâra ve fIrtInaya engel
olmayan uydurma bir kapIsIn! Sen, ustune ortuleni altInda ezen bir
fil
derisisin! Sen, icinde toplantI yapan yigitlerin ustune coken bir
saraysIn, sen tasIyIcIsInIn ustunde eriyen bir ziftsin! Sen,
tasIyIcIsInIn ustunde bosalan bir kIrbasIn! Sen tas duvarI catlatan
bir kirecsin! Sen, dusman ulkesini ceken bir yemissin (61). Giyeni
sIkan bir ayakkabIsIn! DostlarIndan hangisini sonsuz olarak sevdin?
CobanlarIndan hangisini surekli olarak begendin? Haydi sevgililerinin
adlarInI sayayIm! (Bir satIr eksik.)
Senin gencliginin sevgilisi olan Tammuz’a (62), yIldan yIla agItI
yazgI kIldIn. Sen, renkli coban kusunun askIna dustun; ama ona da
vurup kanadInI kIrdIn; simdi o, ormanlarda “kappi” (63) diye bagIrIp
duruyor! Sen, gucu ustun olan aslanIn askIna dustun; ama sonra ona
yedi ve yedi tuzak cukurlarI kazdIn.
Sen, savasa alIskIn olan atIn askIna dustun; ama sonra ona kIrbac,
bizlengic ve kamcIyI yazgI kIldIn; iki kez yedi saat kosmayI yazgI
kIldIn; ona suyu bulandIrIp icirmeyi yazgI kIldIn; anasI Silili’ye
surekli yasI yazgI kIldIn! Sen, koyun cobanInIn askIna dustun; o,
sana
durmadan koz yIgIp, gunu gunune oglaklar getirdi; ama sonra ona vurup
kurda dondurdun, simdi de kendi kucuk cobanlarI onu kovalIyorlar;
dahasI, kendi kopekleri bacaklarInI IsIrIyorlar. Sonra sen, babanIn
hurma bahcIvanI olan isullanu’nun askIna dustun; o, sana durmadan bir
sepet hurma getirip gunu gunune sofranI donatIrdI; ama sonra ona goz
atarak yaklastIn: isullanu’cIgIm…. (64) yiyelim dedin. (Bir satIr
cevrilememistir.)
isullanu su yanItI verdi:
“Sen benden ne istiyorsun? Sanki anam benim icin pisirmedi mi? Ne
diye
kokmus, curumus yemekleri yiyecekmisim?.. oyle ekmek ki, kabugu
sazdan
ve dikendendir.” (65) (Bir satIr eksik)
Sen onun soyledigi bu sozleri duyduktan sonra, ona vurup onu …..
(66) dondurdun ve bahcenin icine bIraktIn.
(Bir satIr cevrilememistir.)
Simdi beni seversen, beni de onlar gibi yaparsIn.”
O, istar, bunu duyar duymaz ofkelendi; yukarIya gokyuzune cIktI.
istar, babasI Anu’nun huzuruna gitti. O, anasI Antum’un huzuruna
gitti
ve dedi: “Babam! GIlgamIs bana sovuyordu! GIlgamIs bana kokmus,
curumus seyleri saydI. Kokmus, curumus seyleri!”
Anu konusmak icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Once sen kavgaya baslamadIn mI ki? O, sana kokmus seyleri saydI.
Kokmus, curumus seyleri!”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Babam, GIlgamIs’I oldurmesi icin bana gokyuzunun bogasInI ver!
(Bir satIr eksik)
Fakat sen gokyuzunun bogasInI bana vermezsen, o zaman ben, cehennemin
kapIlarInI kIrar, direklerini fIrlatIr, kapIlarI ardIna dek acarIm.
YasayanlarI yemeleri icin oluleri kaldIrIrIm. Dirileri yesinler diye.
O zaman dunyada oluler dirilerden cok olur!” Anu, konusmak icin
agzInI
acIp gorkemli istar’a dedi:
“KIzIm, benden istedigini yaparsam, yedi kavuz (67) yIllarI olur.
insanlar icin bugday biriktirdin mi? Hayvanlar icin ot bitirdin mi?”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Baba, insanlar icin bugday yIgdIm, hayvanlar icin de ot sagladIm!
OnlarIn yedi kavuz yIllarInda doymalarI icin insanlara bugday
topladIm; hayvanlara ot yetistirdim.” (Uc satIr eksik.)
Anu, onun bu sozunu doyunca, gokyuzunun bogasInIn zincirini istar’In
eline teslim etti. O, bogayI yere indirmek icin alIp asagI goturdu ve
onu Uruk agIlIna surdu. (Bir satIr eksik)
Gokyuzunun bogasI korku salarak asagI indi. O, birinci solumasInda
yuz
kisi devirdi; iki yuz devirdi; uc yuz kisi…
ikinci solumasInda yuz daha devirdi. iki yuz daha, uc yuz kisi daha.
O, ucuncu solumasIyla Engidu’ya saldIrdI. O, Engidu’yu susecegi anda,
Engidu gozetleyip, birdenbire boynuzlarInI yakaladI. HIrsIndan
gokyuzunun bogasInIn agzIndan kopukler savruldu. Kuyrugunun kalIn
tarafIyla Engidu’ya carpIp onu yere attI. Engidu, konusmak icin
agzInI
acIp GIlgamIs’a dedi:
“Eskiden biz kendi kendimize ovunduk. Simdi bunu gosterelim!”
(Dort satIr eksik.)
Bunu nasIl yapacagImIzI sana ogreteyim: Sen ve ben ayrIlmalIyIz, ben
bogayI kuyrugundan yakalayayIm.
(Uc satIr eksik.)
KIlIcIn, onun bogazIyla boynuzlarInIn arasIna insin.”
Engidu, Gokyuzunun bogasInI tutmak icin, kovalayIp sImsIkI
kuyrugundan
yakaladI. Engidu, onu iki eliyle tuttu ve GIlgamIs, usta bir kasap
gibi, kIlIcInI guclu ve guvenli bir vurusla onun bogazIyla
boynuzlarInIn ortasIna indirdi… Onlar orada gokyuzunun bogasInI
oldurdukten sonra, yuregini cIkarIp Samas’In onune koydular. Onlar
Samas’In huzurunda saygIyla egilip geri cekildiler; sonra her iki
kardes oturdular. istar, Uruk duvarInIn ustune cIkIp bir cIglIk
kopardI:
“Yuh olsun GIlgamIs’a! Beni rezil etti; Gokyuzunun bogasInI oldurdu!”
Engidu, istar’In bu sozunu duyunca, gokyuzunun bogasInIn budunu
koparIp ona fIrlattI:
“Seni elime gecirseydim, seni de boyle yapardIm! Onun sakatatInI (68)
koluna asardIm!”
istar, kadIn sevgililerini, tapInagIn hizmetcilerini ve orospularI
basIna toplayIp gokyuzunun bogasInIn budu icin aglayIp yakIndI.
GIlgamIs, butun silâhcI ustalarInI cagIrdI. Ustalar boynuzlarIn
kalInlIgIna sastIlar. Her boynuzun dokumu altmIs okkalIk lacivert
tasIndandI. Bu boynuzlarIn kabugu iki parmak kalInlIgIndaydI. Her
ikisinin ici yedi kova yag alIyordu. GIlgamIs, bunlarI yag koymasI
icin, tanrIsI Lugalbanda’ya (69) armagan etti. BunlarI iceri goturdu.
TanrI sarayInIn icindeki kutsal yere astI. FIrat’ta ellerini
yIkadIktan sonra el ele verip Uruk kentinin sokaklarIndan gectiler.
Uruk halkI onlarI gormek icin toplandI. GIlgamIs kendi saray
cariyelerine su sozleri soyledi: “Erkekler arasInda en gorkemli olan
kimdir? Yigitler arasInda en guclu olan kimdir?”
“Erkekler arasInda en gorkemli olan GIlgamIs’tIr. GIlgamIs, yigitler
arasInda en guclu olandIr.”
(Uc satIr eksik)
GIlgamIs, sarayInda bir utku senligi yaptI. Yigitler, gece
karanlIgInda rahatca uykuya daldIlar. Engidu da uykuya daldI ve bir
dus gordu.Sonra dusunu yorarak yukarI yurudu ve arkadasIna dedi:
YEDiNCi TABLET
“Arkadas, neden oturu yalnIzca buyuk tanrIlar birbirlerine
danIstIlar?
Bu gece gordugum bir dusu dinle: Anu, Enlil, Ea ve goksel Samas
toplandIlar. Anu, Enlil’e dedi: “Gokyuzunun bogasInI
oldurduklerinden,
Humbaba’yI vurduklarIndan ve dagIn katranInI devirdiklerinden
iclerinden birisi olsun!” Fakat Enlil dedi:
“Engidu olsun, ama GIlgamIs olmesin.”
Bundan sonra goksel Samas kahraman Enlil’e dedi:
“Onlar gokyuzunun bogasInI ve Humbaba’yI senin sozun uzerine (70)
oldurmediler mi? Simdi Engidu sucsuz yere mi olecek?”
Enlil goksel Samas’a kIzdI:
“Cunku sen, onlarIn dengiymissin gibi, her gun asagIya, yanlarIna
gidiyorsun!”
Hasta olan Engidu, orada GIlgamIs’In ayaklarInIn dibine dusup kaldI.
Gozlerinden yaslar bosandI. Gozlerinden yaslar bosanan Engidu’ya
GIlgamIs dedi: “Kardes, sevgili kardes! Neden kardesimin yerine beni
sucsuz saydIlar?”
Oyleyse: “Simdi ben bir ruh yanInda mI oturuyorum? RuhlarIn yeryuzune
cIktIgI kapInIn dibinde mi oturuyorum (71) ? Benim sevgili kardesimi
bundan boyle gozlerimle goremeyecek miyim?” (Gorunuse gore bunu
izleyen 13 satIrlIk boslukta, belki Engidu’nun sItma sabuklamasI
sIrasInda (72) kendi hastalIgInI Humbaba’nIn orman onunde duran
kapIya
yormus olmasI anlatIlmIstIr:) Engidu, gozlerini acIp, kapIlarla bir
insanla konusur gibi konustu; ama ormanIn kapIlarInda akIl ve
kavrayIs
yoktu.
“iki kez yirmi saatlik yerden senin kerestenin iyiligini sectim. Ben,
yuksek katranI gorunceye kadar, senin kerestenin esine rasgelmedim.
Senin yuksekligin altI kez on iki endazeye varIyor. Senin enliligin
iki kez on iki endazeye varIyor (73). (Bir satIr eksik)
Ben seni yapIp Nipur’a getirdim ve orada taktIm. Senden boyle bir
iyilik gorecegimi bilseydim, elime bir balta alIr, seni paramparca
eder ve FIrat uzerinde gitmek icin bir sal yapardIm.” (Elli satIrlIk
bosluk. Engidu, Samas’tan lânetini avcInIn uzerine indirmesini
diler:)
“… Onun kazancInI yok et. Onun kollarInI gucten dusur. Onun
gidisini
begenme. Pesine dustugu hayvan ondan kacsIn; avcI gonlundekine
ermesin!” Fahiseye, orospuya ilenmek icin yuregi tutusuyor:
“Senin yazgInI orospu, sana ben yazayIm. Bir yazgI ki, sonu gelmesin;
sonsuza dek sursun! Sana ilenclerin en kotusunu savurayIm. KaranlIk
yerin ilenci sabahIn erkeninde karsIna cIksIn! Gece yarIsIna kadar
zevkinin evi sana belâ olsun (74)! (Sekiz satIrlIk bosluk.
AnlasIlabildigine gore Engidu’nun ilencleri fahiseyi tutuyor:)
Sehir lâgImlarIndaki pislikler senin yiyecegin olsun! Sehirdeki
bulasIk sularI senin ickin olsun! YattIgIn yer sokak olsun, durdugun
yer duvar golgesi olsun! (Bir satIr eksik.)
Sarhos ve susuz, yanagIna vursun!”
(On satIr bosluk)
Samas, onun agzIndan cIkan sozleri isitince, ona gokten seslendi:
“Engidu, nicin fahiseye, orospuya ileniyorsun? O fahise ki, sana
yasamda gereken ekmegi yedirdi. O, sana ulkede icilen ickiyi icirdi.
Gorkemli giysi giydirip, o sanlI GIlgamIs’I sana yoldas etti. Simdi
senin kardesin gibi olan arkadasIn GIlgamIs seni, rahat yatagIna
yatIracaktIr. O seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecektir. Esenlik
olan bir yerde, solunda bulunan bir yerde seni oturtacaktIr.
Yeryuzunun butun hukumdarlarI ayaklarInI opecektir. O, senin icin
Uruk
halkIna ah ettirip onlarI aglatacak, mutlu kimselere cevresinde yas
tutturacak ve o, senden sonra bedenini pis ve igrenc bir duruma
getirip, senin icin kendinden gecerek sIrtIna bir aslan postu atIp
collere dusecek.” Bu anda Engidu, Samas’tan yigitin sozunu isitince,
kukreyen yuregi hemen dinginlesti.
(iki satIrlIk bosluk. Sonra Engidu yeniden fahiseden soz ediyor; ama
gorunuse gore, bu kez Engidu, fahiseye alaylI bir dilekte bulunuyor:)
“Seni krallar ve beyler sevsin. Kibar delikanlIlar senin icin
cektikleri karasevdadan dizlerini dovsunler ve senin yoluna saclarInI
yolsunlar! Asker ve subaylar senin icin kemerlerini soksunler! Senin
basIna lacivert tasI ve altIn dokulsun. Hazine bekcisi onceden
uzerine
islemisken, simdi onun hazinesi senin icin acIlsIn ve serveti yoluna
sacIlsIn! Seni tanrIlarIn avlusuna ben gotureyim. Yedi cocuklu bir
karI sana feda edilsin!” Engidu’nun hasta karnI sancI icindedir.
Engidu odasInda yalnIz basIna yatmaktadIr. Gece gordugu dusu
arkadasIna anlatIyor:
“Arkadas, bu gece bir dus gordum. Gok bagIrdI, yeryuzu yanIt verdi.
Ben, yalnIz basIma kIrda kaldIm. Orada asIk yuzlu bir adam gorundu.
Yuzu buyuk bir kusa benziyordu. Kartal pencesi gibi, tIrnaklI
penceleri vardI.” (12 satIrlIk bosluktan sonra, kalan kucuk bir
parcadan elde edilecek sonuca gore, belki Engidu, bu adamIn kendisine
bir olumun garip bicimini nasIl gosterdigini anlatmIstIr:) “Sonra o
adam, beni tumuyle degistirdi. KollarIm sanki kuslar gibi tuylendi.
Beni elimden tutarak; karanlIgIn evine, Irkalla’nIn (75) oturdugu
yere, icine ayak basanI bIrakmayan eve, donusu olmayan yola, icinde
oturanIn IsIktan yoksun kaldIgI eve, tozun besin oldugu, camurun
yemek
oldugu yere, insanIn kuslar gibi tuylu giysiler tasIdIgI ve karanlIk
yerde IsIgIn gorunmedigi eve goturdu. Girdigim tozun evinde (76),
tahtlar devrilmis, kral taclarI yere atIlmIstI. Anu ve Enlil’e vekil
olan, en eski zamandan beri ulkeye egemen olan krallIk tacI tasIyan
beyler, tepelerinde kIzarmIs et tasIyorlar, corek tasIyorlar, icmek
icin kIrbalarInda soguk sular tasIyorlardI. Girdigim tozun evinde,
yuksek rahipler ve bakanlar, kutsallIk tasIyan kimseler oturuyor.
TanrIlarIn yakInlarI oturuyor, buyuk tanrIlarIn yagladIgI rahipler
(77) oturuyor, Etana (78) oturuyor, Sumukan (79) oturuyor, Yer
TanrIcasI Ereskigal oturuyor ve bunun onunde yerin yazmanI Belitseri
diz cokuyor. Belitseri, elinde bir yazI levhasI tutarak Ereskigal’a
okuyor. O, yonunu cevirip bana baktI.” (Bundan sonra, yaklasIk elli
satIrlIk bosluk geliyor. AnlasIldIgIna gore GIlgamIs anasIna
sesleniyor:)
“Onunla birlikte her gucluge katlandIm. Onunla birlikte nerelere
gittigimi dusun! Benim arkadasIm iyi seyler haber vermeyen bir dus
gordu.” Onun dusu gordugu gun, sona ermisti. Bundan sonra Engidu bir
gun, iki gun yattI. Olum Engidu’nun yatak odasInda oturuyor. Besinci,
altIncI, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu gun… Engidu’nun
hastalIgI agIrlastIkca agIrlastI. On birinci ve on ikinci gun Engidu
olum dosegine yattI. Bunun uzerine GIlgamIs’a bagIrIp ona dedi:
“Arkadas, ben bir ilence ugradIm! Savasta olen bir adam gibi
olmuyorum. Savastan korktugum icin simdi onursuz oluyorum. Arkadas
her
kim savasta olurse talihlidir; ama ben duskun bir durumda oluyorum.”
SEKiZiNCi TABLET
Gun agarmaya baslar baslamaz, GIlgamIs agzInI acIp arkadasIna dedi:
(YaklasIk 20 satIrlIk boslukta, GIlgamIs, Engidu’ya gencligini,
birlikte yaptIklarI isleri, ozellikle Humbaba’nIn olumunu
anImsatIyor.
Tablet cok kIrIk oldugu icin cevirmeye olanak yoktur. 22-50 satIr
tumuyle kIrIktIr. Bu satIrlarda GIlgamIs’In, Uruk’un ileri
gelenlerini
Engidu’nun olum dosegine cagIrttIgI anlatIlmIs olabilir.). Bundan
sonra GIlgamIs soyle haykIrdI:
“Beni dinleyin! Siz, yaslIlar, beni dinleyin! Ben Engidu icin
aglIyorum. ArkadasIm icin. AgItcI kadInlar gibi acI sIzI dokuyorum.
Sen belimin satIrI, elimin yayI! Kemerimin kIlIcI! Onume siper olan
kalkan! Benim bayramlIk giysim! Benim biricik sevincim! Kotu bir
dusman kalkIp beni soydu (80)! Benim dostum, daglarda tek basIna
gezen
yaban esegini (81) kovalayan katIrcIgIm (82)! Ey colun parsI! Dostum!
Engidu! YoldasIm! Daglarda tek basIna gezen yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm. Biz istedigimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gok
yuzunun bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi
yere
girmis, Humbaba’yI yok etmistik! Simdi seni yakalayan bu uyku nedir?
Sen karanlIga gomuldun. Beni dinlemiyorsun!” Gozunu yokladI; ama
Engidu artIk gozunu acmadI. Yuregini yokladI; yuregi atmadI…
Duydugu
acIdan aslan gibi bir bogurtu kopardI. TIpkI yavrularI asIrIlan disi
bir aslan gibi. O, Engidu’nun yuzune kapanIp saclarInI yoldu ve
ortalIgI dagIttI. Guzel giysilerini paralayIp yerlere fIrlattI..
(YaklasIk 80 satIr boslukta, GIlgamIs’In Engidu’yu yedi gun, yedi
gece
beklettigi anlatIlIyor olmalI. O, acI dolu cIglIklarIyla arkadasInI
yasama geri dondurecegini umuyordu.) Seni rahat yatakta yatIracagIm.
Evet, seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecegim. Evet, bir onur
konumunda seni dinlendirecegim. Esenlik olan bir yerde. Solumda
bulunan bir yerde seni oturtacagIm. Yeryuzunun butun hukumdarlarI
senin ayaklarInI opsunler. Senin icin Uruk halkIna yas tutturacagIm;
mutlu kimselere cevrende acI dolu cIglIklar attIracagIm ve ben,
senden
sonra bedenimi pis bir duruma getirip senin icin kendimden gececegim.
SIrtIma bir aslan postu alIp collere dusecegim.” (Bundan sonra 137
satIrlIk bir bosluk geliyor ki, bu boslukta Engidu’nun gomulmesi
anlatIlmIs olmalIdIr. AsagIdaki dort satIrIn ne anlattIgInI
bilmiyoruz). Gun agarIr agarmaz, dIsarI, Elemmaku’dan (83) yapIlmIs
buyuk bir sofra cIkardI. Akikten bir fincanI balla doldurdu. Lacivert
tasIndan bir fincanI tereyagla doldurdu. (Tabletin geri kalan 25
satIrI kIrIlmIstIr).
DOKUZUNCU TABLET
GIlgamIs, arkadasI Engidu icin acI gozyaslarI dokup kIrlara kosarak
dedi: “Ben olmeyecek miyim? Ben de Engidu gibi olmeyecek miyim?
Gonlumu uzuntu kapladI. Bana olum korkusu geldi. Simdi kIrlara
kosuyorum. Ubar- Tutus’un oglu Utnapistim’e gitmek icin yol aldIm.
ivedilikle oraya gidiyorum. DagIn gecitlerine gece vardIm. AslanlarI
gorup korkuttum. BasImI yukarI kaldIrIp Ay TanrIsI’na yalvardIm. Bu
yalvarIsIm butun tanrIlara yoneldi: Korkulu yerde beni sag bIrakIn!”
GIlgamIs sonunda uykuya daldI ve gordugu bir dusu onu irkiltip
uyandIrdI. GIlgamIs soyle bir dus gordu: O ayIn parlak IsIgInda
yuruyerek bir suru aslana rasladI. BunlarI gorunce yasamIndan zevk
aldI; satIrInI kaldIrIp koluna astI ve kemerine takIlI kIlIcInI
kInIndan sIyIrIp aslanlarIn arasIna daldI. Bunlardan ikisini oldurup
gerisini dagIttI (84). Oldurulen bu iki aslanIn yesim tasIndan
yontularInI yaptI. YontularI boyadI ve uzerlerine aslanlarIn adlarInI
kazIdI. Birisine …, otekine de … dedi ve her iki yontuyu, gece
kendisini aslanlarIn tehlikesinden korumasI icin, Ay TanrIsI’na
armagan etti (85). (22 satIrlIk bosluk. GIlgamIs bir daga geldi.)
DagIn adI Mâsu’dur (86). GIlgamIs bu Mâsu dagIna gelince, gunu gunune
gunesin cIkmasInI ve girmesini bekleyen (87), baslarI gokyuzune kadar
yukselen ve goguslerine kadar cehenneme batmIs bulunan iki akrep
insanIn, bu dagIn kapIsInI beklediklerini gordu. Bunlar oylesine
korku
vericiydi ki, korkudan yuzlerine bakIlmazdI. BunlarIn gorunusu
olumdur. BunlarIn korkunc gorunumu tuyleri urpertiyor ve daglarI
deviriyor. Bunlar, gunesin dagdan cIkmasInI da ve daga girmesini de
bekliyorlar. GIlgamIs, bunlarI gorunce korkudan ve dehsetten gozu
karardI ve o, aklInI basIna toplayIp bunlarIn yanIna yaklastI. Akrep
adam karIsIna seslendi:
“Buraya, bize gelenin vucudu tanrI etinden midir?”
Akrep adamIn karIsI ona yanIt verdi:
“Onda ucte iki tanrIlIk, ucte bir insanlIk vardIr!”
Akrep adam, insan yuzlu, tanrIlarIn cocuguna seslenip su sozleri
soyledi:
“Neden oturu bu denli uzun yol yuruyup buraya benim yanIma kadar
geldin? Gecit vermez IrmaklarI gectin? BasIna gelenleri bilmeyi pek
isterdim.” (28 satIrlIk bosluk. GIlgamIs yanIt verdi:)
Utnapistim icin, atam olan Utnapistim’in yolunda! O, tanrIlarIn
arasIna girdi ve tanrIlarIn toplantIsInda yasama kavustu. Ondan olum
ve yasamI soracagIm!” Akrep adam agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, bunu bilecek insan yoktur! DaglarIn kapuzuna (88) kimseler
girmedi. DaglarIn icinde iki kez on iki saat uzaklIgInda bir bogaz
vardIr; ici koyu karanlIktIr. IsIk yoktur. Gunes dogdugu zaman dagIn
kapIsI acIlIr, battIgI zaman kapI kapanIr.” (73 satIrlIk bosluk.
Gorunuse gore GIlgamIs Akrep adama yalvarIp yakararak dagdan gecmek
icin izin almak geregini duymustur.)
Akrep adam konusmak icin agzInI acIp GIlgamIs’a su sozleri soyledi:
“Yuru GIlgamIs, korkma! Sana Mâsu daglarInIn yolunu acIyorum. DaglarI
ve tepeleri guvenerek as! AyaklarIn seni saglIkla yurda gotursun!
DagIn kapIsI onunde acIlsIn!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, Akrep
adamIn
sozune uyup, Samas’In yolunda dagIn kapIsIndan iceri ayak bastI. O,
bir kez iki saat ileri gidince koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi.
Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona
gostermedi. O, iki kez iki saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu.
IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgI arkasInda ne
oldugunu ona gostermedi. O, iki kez uc saat ileri gidince: koyu
karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn
arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez dort saat ileri
gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk
sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki
kez
bes saat ileri gidince: boyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk
bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi.
O, iki kez altI saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk
gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu
ona gostermedi. O, iki kez yedi saat ileri gidince: koyu karanlIga
dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI karanlIgIn arkasInda
ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez sekiz saat ileri gidince
yorgunluktan soluyordu; fakat karanlIk koyuydu, IsIk yoktu. O, iki
kez
dokuz saat ileri gidince: onun alnIna kuzey yeli vurdu. O, iki kez on
saat ileri gidince: kapIya yaklastI… (Bir satIr eksik)
O, iki kez on bir saat ileri gidince: gunes girmeden, o dIsarI cIktI
(89). O, iki kez on iki saat ileri gidince: aydInlIk parlIyordu. O,
cins taslarla dolu bir bahceye girdi. BunlarIn gorkemini gorunce
rahatladI. Akikten meyveler tasIyan uzum salkImlarI (90) dallarda
asIlIdIr. Gorunus cok hostu. Lacivert tasI goncalar tasIyor, meyveler
tasIyor; gorunusu bir zevktir. (6’ncI sutunun kucuk kalIntIlarI cins
taslar bahcesini sonuna dek betimliyor.)
ONUNCU TABLET
Sâkiye Siduri (91), denizin IssIz bir kosesine yerlesmistir. O
tahtInda oturuyor. Sâkiye icin agactan ayaklar yapIlmIstIr. Bu
ayaklar
uzerine altIndan yapIlmIs sIra fIcIlarI konmustur. TanrIca sIk bir
duvak ortunmustur. Yuzu gorunmemektedir. GIlgamIs kosup onun yanIna
geldi. Kirle ortuludur. Bir posta burunmustur. Bedeninde tanrI eti
vardIr. Gonlu uzgundu. Yuzu uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
benziyordu. Sâkiye, onu uzaktan gorunce icinden dusunerek kendi
kendisine soyle soylendi:
“Her halde bu adam bir yabanIl hayvan oldurucusudur; ama yolu neden
buraya dustu?”
Sâkiye onu gorunce, kapIyI dIsardan ve icerden surguledi. Ancak
GIlgamIs onun ne yaptIgIna iyice dikkat etti. O, cenesini kaldIrIp
bagIrmaya basladI. GIlgamIs ona, Sâkiye’ye seslendi: “Sâkiye, ne
gordun de kapInI surguledin? KapInI surguleyip, surgu ustune surgu
vurdun. Senin ic kapInI doverim ve surgusunu kIrarIm!” (Bundan
sonraki
boslukta, olasIdIr ki, Samas’In gunluk donusu sIrasInda Sâkiye
Siduri’ye ugradIgI zaman Siduri’nin GIlgamIs hakkInda Samas’a verdigi
bilgi anlatIlmIstIr). “O, yabanIl hayvanlarI avlayIp postlarInI
giyiyor ve etlerini yiyor. GIlgamIs simdiye dek hic kimsenin
varamadIgI hedefe ne zaman varacaktIr? Ne zaman uygun yeli
izleyecektir?” Samas dus kIrIklIgIna ugrayarak ona donup, GIlgamIs’a
dedi: “GIlgamIs, nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI
bulamayacaksIn!”
GIlgamIs ona, yigit Samas’a dedi:
“KIrlarda suraya buraya kostuktan ve dolastIktan sonra, yerin altInda
basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim gunesi
gormek
istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak istiyorum. Benim icin
karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Fakat olum, ne zaman gunesin
IsIgInI
gorebilmistir? (Bundan sonraki boslukta, Samas’In GIlgamIs’a avutucu
bir yanIt verip vermedigi pek belli degildir. Bu arada Samas
gittikten
sonra GIlgamIs, Sâkiye Siduri’yle yine basbasa kalmIstIr). GIlgamIs
ona, Sâkiye’ye dedi:
“Ben gokyuzunden asagIya inen bogayI yakalayIp yok ettim. Ben katran
ormanInIn bekcisini vurdum. Katran ormanInda oturan Humbaba’yI
oldurdum. DaglarIn gecidindeki aslanlarI oldurdum.” Sâkiye ona,
GIlgamIs’a dedi:
“Eger sen bekciyi vuran, katran ormanInda oturan Humbaba’yI olduren,
daglarIn gecidindeki aslanlarI olduren, gokyuzunden asagI inen bogayI
yakalayIp yok eden GIlgamIs’san ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye
yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs?
Ne
diye gonlunde uzunc var? Ne diye yuzun uzun yolculuk yapan bir
yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun ayazdan ve gunesin sIcagIndan
cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlarda dolasIyorsun?” GIlgamIs ona,
Sâkiye’ye dedi:
“Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim
arkadasIm,
benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu,
insanlIgIn yazgIsIna kavustu (92). Onun icin gece ve gunduz agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm. Acaba arkadasIm sesime uyanacak mI
diye. Yedi gun yedi gece boyle yaptIm. Burnundan kurtlar dusunceye
kadar. O, oraya gitti gideli yasamI bulamadIm. Bir haydut gibi
kIrlarIn ortasInda dolasIyorum. Sâkiye, simdi senin yuzune bakIyorum.
Sonsuz derdim olan olumu gormeyim diye!” Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI bulamayacaksIn.
TanrIlar insanlarI yarattIgI zaman, onlar insanlara olumu verip
yasamI
kendi ellerinde tuttular. Ey GIlgamIs! KarnIn dolu olsun, gece gunduz
kendini eglendir! Her gun bir senlik yap! Gece gunduz hora tepip
oyna!
Ustun temiz olsun. BasIn yIkansIn. Suyla yIkanmIs ol! Elindeki kucuge
bak. KarIn kucagInda gununu gorsun!” (Kucuk bosluk).
GIlgamIs ona, Sâkiye’ye dedi:
“Simdi, Sâkiye, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini (93) ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa
kIrdan gecip gideyim! Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, simdiye dek boyle bir gecit yoktu. Eskiden beri denizi hic
kimse asmamIstIr. Denizi asan yalnIzca yigit Samas’tIr. Samas’tan
baska, ote geceye kim gider? Gecis guctur. Deniz yolu cetindir.
Bundan
baska orada olum suyu da vardIr. Bu, denizin onunu kapar! GIlgamIs,
simdi denizi assan bile, olum suyuna varsan bile, yine ne yapacaksIn?
GIlgamIs orada bir Ursanabi var. O, Utnapistim’in gemicisidir. Onunla
birlikte Tastankiler (94) var. Ursanabi, orman icinde kertenkeleyi
toplar. Onu sen kendin bulmalIsIn. Olursa onunla birlikte as; olmazsa
geri don!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, satIrInI kaldIrIp koluna astI
ve kemerine takIlI kIlIcInI kInIndan sIyIrIp ormanIn icine dalarak,
Tastankilerin yanIna indi ve bir ok gibi onlarIn arasIna dustu.
(Belki
kucuk bir bosluk)
O hIrsla onlarI darmadagIn etti. Bu sIrada Ursanabi geri donup
GIlgamIs’In tepesine dikildi ve onun gozlerine baktI. Ursanabi ona,
GIlgamIs’a dedi: “Soyle bakalIm senin adIn nedir? Ben uzaktaki
Utnapistim’in kolesiyim!”
GIlgamIs ona, Ursanabi’ye dedi:
“Benim adIm GIlgamIs’tIr. Ben, Anu’nun evi olan Uruk’tan gelenim.
Ben,
daglarda iz gudenim. Uzun bir yoldan, gunesin cIktIgI yoldan gelenim.
Ursanabi, simdi seninle yuz yuzeyim. Bana uzaktaki Utnapistim’i
goster!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, yanaklarIm erimesin mi, yuzum carpIlmasIn mI, gonlum uzgun
olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmesin
mi,
yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi, krallIgI unutup
kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna gezen yaban
esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm!
Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Biz
istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gokyuzunun bogasInI
yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere girmis,
Humbaba’yI yok etmistik. DaglarIn yolaklarInda aslanlar vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim arkadasIm;
benimle birlikte butun gucluklere katlanan asIrI sevdigim Engidu’yu
insanlIgIn yazgIsI yakaladI. Onun icin altI gun yedi gece agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm, burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek beni daha
cok
sIktIgIndan, kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum. Engidu’yu dusunmek
beni
daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? KIrlarda suraya buraya kostuktan sonra,
yerin altIna basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim
gunesi gormek istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak
istiyorum. Benim icin karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Ama olu, ne
zaman gunesin IsIgInI gormustur?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Simdi, Ursanabi, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa kIrdan
gecip gideyim!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, kendi ellerin gecise engel oldular! Sen Tastankileri
darmadagIn ettin… sen kurekcileri yok ettin. Tastankiler darmadagIn
olduklarI icin gecit yoktur! GIlgamIs, baltayI eline al! Hemen asagI
ormana geri git, karsIna cIkacak olan bes kez on iki endaze
uzunlugundaki yuz yirmi kuregi kes ve sonra onlara meme biciminde
ayna
(95) yapIp bana getir!” GIlgumIs, bunu duyar duymaz baltayI eline
aldI
ve belinden kIlIcI sIyIrIp asagI, ormana geri gitti. Bes kez on iki
endaze uzunlugunda gordugu yuz yirmi kuregi kesti ve onlara meme
biciminde ayna yapIp Ursanabi’ye getirdi. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye
bindiler. Gemiyi dalgalarIn uzerine oturtup denize acIldIlar. Bir ay
on bes gunluk yol uc gunde kestirildi. Ursanabi, boylece olum suyuna
dek vardI. Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“SakIn GIlgamIs! Bir kurek al! Olum suyu eline degmesin. GIlgamIs
ikinci kuregi, ucuncu ve dorduncu kuregi al! GIlgamIs, besinci kuregi
al! AltIncI ve yedinci kuregi al! GIlgamIs, sekizinci, dokuzuncu ve
onuncu kuregi al! GIlgamIs, on birinci kuregi, on ikinci kuregi al!”
GIlgamIs, boylece bu yuz yirmi kuregi kullanmIstI. O, bu sIrada
kemerini cozdu… GIlgamIs, ustundeki giysiyi cIkarIp, geminin
anbarInI (sintine) pencesiyle bosaltarak gemiyi yukarI kaldIrdI.
Utnapistim, onu uzaktan gorunce, icinden kendi kendine soylece
soylendi:
“Geminin Tastankileri nicin kIrIlmIs? Geminin sahibi olmayan biri
nicin gemiye bindi? Buraya gelen benim adamlarImdan biri degildir.”
(Uc satIr eksik)
“…gunlun benden ne diliyor?”
(20 satIrlIk bosluk. GIlgamIs Utnapistim’e vardI:)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun, uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI bIrakIp
kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, yanaklarIm erimesin mi, yuzum arIklamasIn mI, gonlum
uzgun olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
donmesin mi, yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi,
krallIgI
unutup kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna dolasan
yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm! Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm! Biz, istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk.
Gokyuzunun
bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere
girmis,
Humbaba’yI yok etmistik! DaglarIn yolaklarInda aslanlarI vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu’yu,
insanlIgIn yazgIsI yakaladI.
Onun icin altI gun yedi gece agladIm. Onun gomulmesine razI olmadIm,
burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek, beni daha
cok sIktIgIndan kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum! Engidu’yu dusunmek,
beni daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? Sevdigim arkadasIm toprak oldu! Sevdigim
arkadasIm Engidu toprak oldu!
Ben de onun gibi yatmayacak mIyIm ve onun gibi sonsuza dek uyumayacak
mIyIm?”
GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Hadi gidelim. Herkesin agzInda dolasan, uzaktaki Utnapistim’i gormek
istiyorum (96). Butun ulkeleri yuruyerek gectim. Sarp daglar astIm.
Butun denizleri gece gece geldim. Gozlerim tatlI uykuya doymadI. Her
zaman gecelemeden ozegim tukendi. OrganlarImI sIzI kapladI. Daha
Sâkiye’nin evine varmadan ustum basIm paralandI. AyI, sIrtlan, aslan,
pars, kaplan, yagmurca ve dag kecisi oldurdum. BunlarIn etlerini
yiyip
derilerini giyiyordum. Cektigim bu yIkIm, artIk onume kapIsInI
kapasIn. Zift ve katran bu kapIyI tIkalI tutsun. ArtIk bana cocuk
sevinci verilsin.” (Bir satIr anlasIlmamIstIr)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, sen bir tanrI cocugu oldugun halde nicin yoksulluga
dustun? Nicin tanrIlarIn ve insanlarIn alInyazIlarIna karsI
geliyorsun? Baban ve anan sana hep iyi seyler gosterdi. Ey GIlgamIs,
nicin aptala dondun? (30 satIrdan cok suren bir bosluktan sonra,
Utnapistim’in sozu kesilmiyor gibi gorunuyor:)
KIzgIn olum, insanI sinsi sinsi hep arkadan izler. Herhangi bir
zamanda bir ev yaparIz, herhangi bir zamanda bir belge damgalarIz.
Herhangi bir zamanda kardesler arasInda miras pay ederler. Herhangi
bir gunde bu kardesler arasInda kavga cIkar (97). Herhangi bir gunde
Irmak tasar ve ulkeyi su basar. BalIkcIl kuslarI Irmak boyunca
ucarlar. IrmagIn yuzu gunesin yuzune bakar; ama, eskiden beri hicbir
seyde kararlIlIk gorulmez (98). CalInan da, olen de birdir. Olumun
bicimi cizilmez. Be hey insan oglu, be hey adam; beni kutsadIktan
sonra (99), buyuk tanrIlar olan Anunnaki (100) toplandI. YazgIyI
olusturan And (101) tanrIcasI, onlarla birlikte alInyazIsInI
belirledi. Olumu ve yasamI onlarla birlikte saptadI; ama onlar olumu
bildirmediler.”
ON BiRiNCi TABLET
GIlgamIs ona, uzaktaki (102) Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, sana bakIyorum, bicimin baska degil; benim gibisin.
Evet,
benden ayrI degilsin, benim gibisin!
Senin yuregin savas icin yaratIlmIstIr! NasIl oluyor da boyle sIrt
ustu yatIyorsun? Anlat! TanrIlarIn toplantIsInda yasamI aramaya nasIl
karar verdin?” Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. TanrIlarIn gizini soyleyeyim:
Surippak (103), senin bildigin bir kent, FIrat’In kIyIsIndadIr. Bu
kent cok eskiden varken, tanrIlar bu kentin yanIndaydIlar. TanrIlarIn
aklIna bir tufan yapmak geldi. BunlarIn babalarI soylu Anu,
hukumdarlarI yigit Enlil, buyuk vezirleri Ninurta, su yolcularI
Ennagi
ve Bilge Ea da onlarIn toplantIsInda yer aldI. Ea, tanrIlarIn
verdikleri kararI, kamIstan bir cite anlattI: “KamIs cit, kamIs cit!
Duvar, duvar! KamIs cit dinle, duvar anImsa (104)! SurippaklI
Ubar-Tutu’nun (105) oglu (106), evi sok. Bir gemi yap. Serveti bIrak.
YasamI ara! Mulkten nefret et! CanInI kurtar! CanlI yaratIklarIn her
turunden geminin icine yukle. YapacagIn geminin her yanI uyumlu bir
olcude olsun. Onun eni ve boyu bir olcude olsun. Yagmura karsI onun
her yanIna bir catI kur.” Ben, bunu anlar anlamaz Ea’ya, efendime
dedim:
“iyi, anlasIldI efendim. Simdi bana ne dedinse iyi dikkat ettim. Ben
yapacagIm. Fakat, kent halkI ve yaslIlar sorarsa ne diyeyim?” Ea,
konusmak icin agzInI acIp bana, kolesine dedi:
“Be adam, insanlara soyle dersin: SanIrIm Enlil benden nefret etmeye
basladI. Bunun icin sizin kentinizde artIk kalmayacagIm. Enlil’in
topragIna artIk ayak basmayacagIm. Apsu’ya (107) inmek istiyorum.
Orada beyim, Ea’nIn yanInda kalacagIm. Ea, uzerinize bir bereket
yagmuru yagdIracaktIr. Bundan sonra, tufan, kuslarIn saklI yuvalarInI
ve balIklarIn sIgInaklarInI size getirecek ve bol urun alacaksInIz.
BulutlarI guden bey, ustunuze gercek bir bugday yagmuru
yagdIracaktIr.” Halk cevresine toplandI.
(Bundan sonraki 4 satIrda yaslIlarIn ve genclerin gemiye gerekli
gerecleri tasIdIklarI anlatIlmaktadIr.)
Kucuk yavrular bile gemi icin zift tasIyorlardI. Guclu erkekler
gemiye
yedek kereste getiriyorlardI. Besinci gunde geminin kaburgasInI
olusturdum. Geminin temeli (omurgasI) bir iku (108) genisligindeydi.
KenarlarI (kupestesi) iki kez on kamIs (109) yuksekligindeydi. Ust
guvertesi de alt guverteye tumuyle esitti. Bunun da her yanI, iki kez
on kamIs uzunlugundaydI. Bundan sonra geminin dIs yuzunu (bordasInI)
hazIrladIm ve onlarI boyadIm. Gemiyi altI katlI yaptIm. Geminin alt
ve
ust guvertelerini yedi bolume ayIrdIm, ambarInI da dokuza boldum.
OrtasIna da su kazIklarI caktIm (110). Guzel kurek sectim. Ve geminin
yedeklerini ambara koydum. Eritmek icin kazana 21600 …… zift
doktum (111). Bunun yarIsInI saf zift olarak gemiye sakladIm.
Tekneciler, gemiye 10800 sIrlIk (112) getirdiler. Bunun ucte biri
peksimet kIzartmak icin harcandI; ucte ikisini de gemici sakladI.
iscilere cok sIgIr kestim. Ve her gun koyun bogazladIm. Ustalara,
Irmak suyu gibi bira, rakI, sIrlIk ve sarap akItIldI. Bunlar, Nevruz
bayramIna benzer bir bayram kutladIlar. UstayI yaglamak icin kendi
elimi de bulastIrdIm. Gemi yedinci gunde tamam oldu. Gemiyi kIzaktan
indirmek guc oldu. Cunku, geminin ucte ikisi suya girinceye dek, onu,
kIzak uzerinde asagIdan ve yukarIdan itmek zorunlugu vardI. Elime
gecen her seyi icine yukledim. Elime gecen her gumusu icine yukledim.
Elime gecen her altInI icine yukledim.
Butun soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdim. YazInIn yabanIl,
yazInIn evcil hayvanlarInI ve butun ustalarI gemiye aldIm.
Samas, bana bir sure verdi: bulutlarI guden, aksamleyin bir bugday
yagmuru yagdIracak diye. O zaman gemiye bin ve kapInI (lumbar agzI)
kapa diye. Bu sure yaklastI: bulutlarI guden, aksamleyin bugday
yagmurunu yagdIrIyordu. Ben havanIn yuzune baktIm. Hava, bakIlmayacak
kadar korkunctu. Ben geminin icine bindim ve kapImI kapadIm. Gemici
Pusur-Amurri’ye, gemiyi yaptIgIndan dolayI, sarayI her seyiyle teslim
ettim. ArtIk gokten kara bulutlar yukseldi. BulutlarIn icinde Adad
(113) gurledi. Sullat ve Hanis (114), tanrIlarIn kafilesini
cekiyorlardI. Saray ulularI, bunlarIn pesi sIra daglarI ve ovalarI
asIyorlardI. Buyuk ira (115), butun bentlerin kazIklarInI cekti.
Ninurta da ilerleyip buyuk havuzun sularInI bosandIrdI. Anunnaki
tanrIlarI, mesaleleri yukarI kaldIrIyorlardI. TanrIlarIn sactIklarI
IsIn, ulkeyi kIzIla boguyordu. FIrtIna tanrIsInIn sactIgI yalIm,
gokyuzunu yalIyordu. Butun gunesin IsIklarInI kararttIlar. Buyuk
fIrtIna, ulkeyi bir canak gibi parcaladI. Bir gun karayel esip
hepsini
sildi supurdu. Sonra birdenbire poyraz esip ulkenin altInI ustune
getirdi. Ruzgârlar insanlarIn tepesinde savas edercesine carpIstIlar.
Kimse kimseyi goremiyordu. Ve gokten bakIlInca insanlar tanInmIyordu.
TanrIlar bile tufandan korkarak geri cekildiler. Ve gogun en yuksek
katIna kadar cIktIlar. TanrIlar, orada bir kopek gibi kIvrIlmIslardI.
Gogun en son eteklerinde buzulup yatIyorlardI. istar cocuguna aglayan
bir ana gibi bagIrIyordu. TanrIlarIn ecesi, guzel sesiyle âh
ediyordu:
YazIk o gune. O gun cirkef olsun. Benim, tanrIlar meclisinde kotuluk
buyurdugum o gun. Ben nasIl oldu da tanrIlar toplantIsInda kotuluk
buyurdum? NasIl oldu da insanlarI yok etmek icin bu savasImI
buyurdum?
Benim sevgili insanlarIm, denizi balIklar gibi doldursunlar diye mi
doguyordu? Anunnaki tanrIlarI onunla birlikte âh ediyorlardI. Onlar,
yerlerinde aglayarak oturuyorlardI. DudaklarI catlamIstI (116). Ve
agIzlarIndan buhar cIkIyordu. FIrtIna ve tufan, altI gun, yedi geceyi
gecti. FIrtIna yurdu silip supuruyordu. ArtIk yedinci gun gelince
tufan fIrtInasI savasImI durdurdu. Onceden dalgalarI bir ordu gibi
birbiriyle savasan deniz, simdi dinginlesti. Kotu ruzgâr dindi ve
tufan sona erdi. Havaya baktIgIm zaman ortalIkta sessizlik vardI. Ve
butun insanlIk camur olmustu. Suyun bastIgI yuzey, dumduzdu. Bunun
uzerine hava deligini actIgIm zaman, gunesin sIcagI burnumun
kanatlarIna vurdu. Diz cokup oturdum ve agladIm. GozyaslarIm burnumun
kanatlarIndan akIyordu. Sonra ufuklara bakarak denizin kIyIsInI
aradIm. Her yana on iki kez on iki defa bakInca denizden bir ada
yukseldi. Sonunda gemi Nissir (117) dagIna oturdu. Nissir dagI gemiyi
tutup onu sallanmaya bIrakmadI. Birinci gun, ikinci gun Nissir dagI
gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Ucuncu gun, dorduncu gun,
Nissir dagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Besinci ve
altIncI gun Nissir DagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI.
Yedinci gun gelince, dIsarI bir guvercin cIkarIp ucurdum. Guvercin
gitti, geldi. Onca konacak bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI
bir kIrlangIc cIkarIp ucurdum. KIrlangIc gitti, geldi. Onca konacak
bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI bir karga cIkarIp ucurdum.
Karga gidip bir keliyi (118) gagaladI. Bundan sonra dort ruzgâr
yonune
her seyi dIsarI salIverip bir kurban kestim. DagIn tepesinde bir
tutsu
sungu hazIrladIm. ArtIk yedi ve nice yedi sungu kupleri yerlestirdim.
Bu kuplerin taslarIna guzel kokulu kamIs, katran sakIzI, ve mersin
kokusu (myrte) doktum. TanrIlar bu guzel kokuyu aldIlar. TanrIlar,
kurban verenin tepesinin ustunde sinekler gibi toplandIlar. Buyuk
tanrIca oraya gelir gelmez kendi zevki icin yaptIgI buyuk gerdanlIgI
yukarI kaldIrdI: “Siz oradaki tanrIlar! Ben boynumda tasIdIgIm bu
gerdanlIgIn taslarInI nasIl unutmuyorsam, bu gunleri de sonsuza dek
anImsayacagIma ve asla unutmayacagIma ant icerim. Butun tanrIlar bu
guzel koku sungusuna gelsinler. Ama, Enlil bu sunguya gelmesin! Cunku
koru korune tufan yaptI ve insanlarImI yIkIma ugrattI!” Enlil oraya
gelir gelmez, gemiyi gorunce ofkelendi. igigi tanrIlarIna son
derecede
kIzdI: “Buradan bir can kurtulmustur. Bu yIkImdan kimse
kurtulmamalIydI!” Ninurta, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e,
yigite dedi:
“Boyle bir seyi Ea’dan baska kim bulup dusunebilirdi? Her beceriyi,
her hileyi yalnIzca Ea bilir.”
Ea, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e, yigite dedi:
“Ey tanrIlarIn buyuk ustadI, ey yigit Enlil! Ah, nasIl olur da sen
korukorune tufan yaptIn? Onun sucunu sucluya yuklet! Kelepcesini
gevset ki etini kesmesin. Yine kelepcesini cek ki daha gevsek olmasIn
(119). Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir aslan kalkIp insanlarI
azaltsa daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir kurt kalkIp
insanlarI azaltsaydI daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine,
veba
tanrIsI kalkIp insanlara bulassaydI daha iyiydi!. Ben, buyuk
tanrIlarIn gizini acIga vurmadIm! AklI pek cok olan (120) bir dus
gosterdim. O, boylece tanrIlarIn gizini ogrendi. Simdi onun icin bir
karar vermek sana duser!” Enlil, geminin icine binip elimden tuttu ve
beni karaya cIkardI. KadInImI da cIkarIp yanInda diz cokturdu.
AlInlarImIzI elledi ve aramIzda durarak bizi kutladI. “Utnapistim,
bundan once bir insandI. Fakat simdi, Utnapistim ve kadInI bizim gibi
tanrIlar olsunlar! Utnapistim otursun! Uzakta. IrmaklarIn denize
dokuldugu yerde!”
Enlil’in bu sozlerinden sonra, beni aldIlar ve uzakta, IrmaklarIn
agzIna oturttular. Simdi sana tanrIlarI kim toplayacak? AradIgIn
yasamI nasIl bulacaksIn? Haydi altI gun ve yedi gece uykusuz kal!” O,
dizlerinin ustune comeldigi yerde, uyku ona, sis gibi yavas yavas
solugunu verdi (121).
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“Adama bak! YasamI istiyordu. Uyku ona sis gibi, yavas yavas soluk
verdi!”
KarIsI ona, Utnapistim’e dedi:
“Sen onu elle de, adam uyansIn! O, geldigi yoldan esenlige geri
donsun. O, cIktIgI kent kapIsIndan ulkesine varsIn!”
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“insanoglu kotudur. Ve o, sana kotuluk eder. Haydi onun gunluk
ekmeklerini pisir ve her gun basucuna koy! Uyudugu gunleri de duvara
ciz!” O, onun gunluk ekmeklerini pisirdi ve her gun onun basI ucuna
koydu.
Uyudugu gunleri de ona imledi.
Birinci ekmegi kupkuruydu. ikincisi buzulmustu. Ucuncusu yastI.
Dorduncu ekmegin kabugu agarmIstI. Besinci ekmek kuflenmisti. AltIncI
ekmek pismisti. Yedinci ¯ bu anda adamI elledi ve o, uykusundan
irkilip uyandI. GIlgamIs ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“Beni uyku basar basmaz, sen durmadan beni elledin ve sen beni
uyandIrdIn.”
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Haydi GIlgamIs, gunluk ekmeklerini say! Ve iste su duvar, sana
uyudugun gunlerin sayIsInI gostersin! Birinci ekmegin kupkurudur.
ikincisi buzulmustur. Ucuncusu yastIr. Dorduncu ekmegin kabugu
agarmIstIr. Besinci ekmek kuflenmistir. AltIncIsI pismistir. Yedinci
¯
bu anda sen uykudan irkilip uyandIn!” GIlgamIs ona, Utnapistim’e
dedi:
“Bana yardImcI kal! Nereye gideyim? Butun organlarImI kotu ruhlar
kapladI! Yatak odasInda olum bekliyor; neye baksam, o, olumdur
(122).”
Utnapistim ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, denizin rIhtImI seni aldatsIn. iki kIyI arasInda gidip
gelen gemi senden nefret etsin! Her zaman, erismek istedigin denizin
kIyIsIndan her seferinde yoksun kal (123)! Buraya getirdigin adamIn
govdesi kirden kabuk baglamIstIr. Giydigi post, bedeninin guzelligini
bitirmistir. Ursanabi, onu alIp yIkanacak yere gotur. Kutsal bir
rahibin yIkanmasI gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIka! O,
sIrtIndaki postu atsIn ve deniz onu gotursun. Onun guzel bedeni
parlasIn! Yepyeni olsun basIndaki kulâh. Bir kaftan giymis olsun.
Gorkemli bir giysi! O, ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca,
yurduna varIncaya dek, kaftanI tiftiklenmeyip yepyeni kalsIn (124)”.
Ursanabi onu alIp yIkanma yerine goturdu. Kutsal bir rahibin
yIkanmasI
gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIkadI. O, sIrtIndaki postu
attI ve deniz onu goturdu. Onun guzel bedeni parladI. Yepyeni oldu
basIndaki kulâh, bir kaftan giymis oldu. Gorkemli bir giysi. O,
ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca, yurduna varIncaya dek
kaftanI
tiftiklenmeyip yepyeni kaldI. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye bindiler.
Gemiyi dalgaya kaptIrarak surup gittiler.
KarIsI ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“GIlgamIs geldi, yoruldu, gucluk cekti. Ona ne verdin ki o yurda
donuyor?”
Fakat o, GIlgamIs, geminin kuregini kaldIrdI ve gemiyi kIyIya
yanastIrdI (125).
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, geldin, yoruldun, gucluk cektin. Sana ne verdim ki
yurduna donuyorsun?
GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. Ve hic kimsenin bilmedigi
biricik
otun yerini sana soyleyeyim: Bu ot, tIpkI deve dikenine benzer, ama
dikenleri gul dikeni gibi keskindir; yaklasana batar. Sen bu otu
eline
gecirmek istersen, eline batacagIndan korkma!” GIlgamIs bunu duyar
duymaz derin bir kuyu kazdI. Ve ayaklarIna agIr taslar baglayIp
kuyuya
indi. AyagIna bagladIgI taslar onu yerin altIndaki tatlI su denizinin
dibine kadar batIrdI. Ama o, otu aldI ve dikenleri ellerine battI.
Bundan sonra GIlgamIs, agIr taslarI kesip yukarI fIrladI. Kuyunun
suyu
onu fIrlatIp denizin kIyIsIna attI. GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Ursanabi, bu ot buyulu bir ottur; insan bununla gencligi kazanIr. Bu
ota, “yaslI genc olur” denir. Bunu Uruk’a yanImda goturmek istiyorum.
Onu sevdiklerime yediririm. Ve onu parca parca dograyayIm. Sonra da
kendim yiyip tam cocukluguma doneyim.” iki kez yirmi saatten sonra
biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra kendilerini aksam
dinlenmesine bIraktIlar. GIlgamIs burada suyu soguk bir kuyu gordu.
Suda yIkanmak icin asagI indi. Bir yIlan otun kokusunu aldI. Ve
taslarIn yarIgIndan yukarI cIkIp otu goturdu (126). GIlgamIs geri
dondugu sIrada yIlan gomlegini atmIstI! Bu anda GIlgamIs yere oturmus
aglIyordu. O, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi kollarIm kimin icin yoruldu? Kimin icin yuregimden kanlar
bosandI? Kendime iyi bir sey kazandIm. Yer aslanI (127) icin iyilik
yapmIs oldum. Simdi denizin kabarmasI, beni iki kez yirmi saat, o
yere
geri goturse bile, gerecler kuyuyu kazdIgIm zaman icine dusmustu.
Burada isime yarayacak olan gerecleri nasIl bulabilirim? Olmaz!
Yurduma geri donmeliyim.” Gercekten GIlgamIs gemiyi kIyIda bIraktI.
iki kez yirmi saatten sonra biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten
sonra kendilerini aksam dinlenmesine bIraktIlar. Onlar Uruk pazarIna
geldiklerinde, GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, Uruk duvarInIn ustune cIk! ileri yuru! Temeli gozden
gecir!
Tugla duvarI gozden gecir! Acaba bunun tuglalarI pismis degil midir?
Temeli yedi bilge kurmamIs mIdIr? 3600 donum kent. 3600 donum hurma
bahcesi, 3600 donum kerpic kuyu. Ustelik istar tapInagInIn cukuru.
BunlarIn topu uc kez 3600 donum. Ve iste bunlarIn hepsi Uruk’tur.”

ON iKiNCi TABLET
GIlgamIs destanI 11’inci tablette sona ermistir. 12’nci tablet ancak
bir ektir. Ve destanla hicbir ilgisi yoktur. 1’inci tabletten 11’nci
tablete dek olan bolumu serbest bir kosuktur ki, eski kaynaklardan
yararlanIlmIs olmasIna karsIn, bunlardan bagImsIz olarak degistirilip
yeni bir kalIba sokulmustur. 12’nci tablet ise, isa’dan once yaklasIk
2000 yIlInda yazIlmIs olan Sumerce bir metnin aslIna baglI cevirisidir
ve bu tabletin cevirmeni, metinde en kucuk bir degisiklik yapmamIstIr.
Bu Sumerce metnin birinci kIsmInIn yarIsI, bundan birkac yIl once
elimize gecmistir. Bunun nasIl bittigini bilmiyoruz. OlasIlIkla birkac
yuz satIrdan olusan bu Sumerce metnin icinde, AkatlI cevirmen ancak
154 satIrI cevirmistir. Bundan dolayI bu tablette anlatIlan olaylar,
butunluklerini yitirmis demektir. Gorunuse gore bu ceviri, yeraltI
dunyasInIn heyecanlI betimlemesi ve bu dunyanIn yasamInIn anlatImIndan
olusmaktadIr. YeraltI dunyasInIn heyecanlI betimlemesini ve bu
dunyanIn yasamInI su nedenle veriyor: GIlgamIs, gok tanrIcasI istar’la
barIsmak icin, ona olaganustu iyi ve degerli agactan yapIlmIs bir taht
sunmak istiyor. Bu amacla cok yaslI ve kalIn bedenli bir Huluppu (128)
agacInI devirmeye gidiyor. Bu agacIn tepesindeki yapraklarIn arasInda,
unlu fIrtIna kusunun yuvasI bulunuyor. Kimi Sumer soylencelerinde
yavrusuyla birlikte gecen bu kus, kartal ve aslanIn bilesimi olan bir
yaratIk olarak betimlenir. AgacIn kokleri arasInda, hicbir buyunun
etkileyemedigi yIlan yuvasI bulunuyor.
AgacIn govdesindeyse Bakireler TanrIcasI Lilit’in evi vardIr. Gok
TanrIcasI, sonraki Babil dininde en korkunc bir gulyabani olan bu
Lilit’e, soylencemizde ilgi gosterip iyi davranIyor ve Lilit,
GIlgamIs’In bu agacI devirmesiyle hemen o anda ozgurlugune kavusuyor:
GIlgamIs, seruvenini basarIyla bitirdikten sonra, bir ganimet olarak
bu ulu agacIn hem govdesini, hem de dallarInI Uruk’a getiriyor. Fakat
yeraltI dunyasInIn tanrIcasI Ereskigal, istar’a sunulacak bu armaganI
kIskanIyor. Ve yeraltIndan yeryuzune dek bir cukur acIyor; gerek
agacIn govdesi, gerekse dallarI bu cukurdan cehenneme dusuyor. iste bu
noktadan sonra 12’nci tabletimizin arkasI geliyor.
Sumer yazmasIna gore Engidu, GIlgamIs’In arkadasI degil, kolesidir.
Efendisinin cukurdan asagI, cehenneme dusen degerli agaclarInI geri
cIkarmasI icin, bu ise hazIr bekliyor. Engidu, efendisine, gorecegi
hizmetle ilgili olarak, su sozleri soyluyor (129): I
“AgacIn bedeni hemen bugun, Nacar’In evine bIrakIlmIs olacaktIr.
AgacIn dallarI Nacar’In keseri icin hazIr olacaktIr. Efendim, nicin
aglIyorsun? Hemen bugun, senin agacIn bedenini yerin altIndan
cIkaracagIm. DallarI cehennemden yukarI getirecegim.” “Eger bugun
yeraltI dunyasIna gidersen, kutsal seyler onunde basInI egmemelisin.
Temiz bir gomlek giymemelisin. Yoksa hemen senin bir yabancI oldugunu
anlarlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surunmemelisin. Yoksa
onlar guzel kokuyu alInca hemen cevrene toplanIrlar. Gurzunu (130)
yeraltI dunyasIna dusurmemelisin. Yoksa gurzle oldurulmus olanlar
hemen cevrene toplanIrlar. Eline sopa almamalIsIn. Yoksa ruhlar senden
titrerler. AyagIna ayakkabI giymemelisin. Yerde gurultu etmemelisin.
Sevdigin karInI opmemelisin. Kendisine kin besledigin karInI
dovmemelisin. Sevdigin cocugunu opmemelisin. Kendisine kin besledigin
cocugunu dovmemelisin. Yoksa cehennem senin icin sokurtu, homurtu
yapar.” Bu Sumerce siirin deyis ozelligi; olaylarIn birbirini duzenli
olarak izlememesidir. Ornegin, simdi Engidu’nun yeraltIna gittigi
anlatIlIyor; ancak, birdenbire de cIplak bir tanrIcanIn betimlemesi
yapIlIyor. Burada betimlenen TanrIca Nin-Asu’dur. Bu bitkiler
tanrIsallIgInI cok iyi tanIyoruz. Bu tanrIsallIk, her yerde bir tanrI
olarak goruldugu halde, bizim destanImIzda birdenbire tanrIca olarak
karsImIza cIkIyor. Simdi burada biz dogrudan dogruya birbirine baglI
olmayan sahneleri birbirine soylece baglamayI deneyecegiz:
Engidu yeraltIna iner inmez, adI gecen TanrIca Nin-Asu’nun
kutsallIgIna ayak basIyor. Engidu, cIplak tanrIcanIn guzelliginden ve
vucudunun parlaklIgIndan dolayI kendinden oyle geciyor ki, GIlgamIs’In
kendisine verdigi butun ogutleri unutuyor. Boylece o, yeraltI
dunyasInda yakalanIyor ve GIlgamIs, degerli agacIndan baska, kendisine
baglI olan kolesi Engidu’yu da yitiriyor.
II
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklasIyor. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu.
III
Engidu, yeraltI dunyasIna gidip tanrIcayI gorunce, bu tanrIsallIk
onunde basInI egdi. Temiz bir gomlek giydi. Hemen onun bir yabancI
oldugunu anladIlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surundu.
Onlar guzel kokuyu alInca hemen cevresine toplandIlar. Gurzunu yeraltI
dunyasIna dusurdu. Gurzle oldurulmus olanlar cevresine toplandIlar.
Eline sopa aldI. Ruhlar ondan titrediler. AyagIna ayakkabI giydi.
Yerde gurultu etti. Sevdigi karIsInI optu; kendisine kin besledigi
karIsInI dovdu. Sevdigi cocugunu optu; kendisine kin besledigi
cocugunu dovdu. Cehennem onun icin sokurtu ve homurtu yaptI.
IV
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklastI. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu
(131).
V
O zaman Engidu yeryuzune cIkmak isteyince, onu ne belâ getiren ruh, ne
de hastalIk ifriti yakaladI; onu cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakaladI. Onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda dusup
olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.
VI
O zaman Ninsun’un oglu, kolesi Engidu icin agladI. Ve tek basIna
kalkIp Enlil’in Ekur evine (132) gitti.
“Enlil baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn
dallarI da yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen
Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de hastalIk ifriti yakaladI;
onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine
Enlil Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
GIlgamIs, Sin Baba’ya basvurdu:
“Sin Baba bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak
icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de
hastalIk ifriti yakaladI; onu, cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda
dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine Sin
Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
VII
GIlgamIs tek basIna kalkIp Ea’nIn E-Apsu evine (133) gitti:
“Ea Baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn dallarI
da yerin altIna dustu.
BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ
getiren ruh yakaladI ve ne de hastalIk ifriti yakaladI; onu,
yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Ama, Ea Baba
ona su yanItI verdi:
“Cehennem kralI yigit Nergal’a basvur! Ereskigal’In (134) agabeyi Kral
Nergal’a basvur! Eger cehennemin kralI yigit Nergal yeraltInIn hava
deligini acacak olsaydI, o zaman Engidu’nun ruhu hafif bir yel gibi
yerin altIndan cIkardI.”
VIII
(Bu yazInsal deyise gore, simdi Engidu’nun ruhunun gercekten
yeraltIndan yeryuzune cIktIgI kendiliginden anlasIlmIs oluyor.)
Bunlar birbirleriyle kucaklastIlar. Bir turlu birbirlerinden ayrIlmak
istemediler. Birbirlerine anlatmaktan usanmadIlar.
“ArkadasIm (135), soyle bana! Soyle bana, yeraltInda gorduklerini
anlat bana!”
“Soyleyemem arkadasIm! Soyleyemem! Sana yeraltI dunyasInda
gorduklerimi anlatacak olursam, sen oturup aglamalIsIn. Ve ben de
oturup aglayayIm. Ellemekle zevk duydugun benim guzel bedenimi, simdi
bocekler, eski bir giysiyi yer gibi yiyor. Ellemekle zevk duydugun
benim guzel basIm, bir camur teknesi gibi toprak doludur.”
IX
Engidu, soyle diyerek buzulup topraga comeldi.
“ArkadasIm, yeraltI dunyasInda sunlarI gordum:
(Tablette, Engidu’nun yeraltI dunyasIyla ilgili sozlerinin bulundugu
yer kIrIktIr. Soylenen bu sozler yaklasIk 30 satIrdIr.)
X
(Bu sahne, GIlgamIs’In, yer dunyasInIn ayrIntIlarIyla ilgili olarak
sordugu sorularI ve Engidu’nun buna verdigi yanItlarI icermektedir ki
bu bolumun, yaklasIk ilk 15 satIrI kIrIktIr.) “Sehpaya asIlmIs olanI
gordun mu?” – “Evet gordum. Eger isledigi gunahtan pisman olsaydI,
civinin kopmasIyla kurtulurdu.” – “Eceliyle oleni gordun mu?” – “Evet
gordum. Gece yatagInda uyuyup, su, soguk su iciyor.” – “Savas alanInda
oleni gordun mu?” – “Evet gordum. Ana ve babasI onun icin
ugrasIyorlar. KarIsI da onun icin calIsIyor.” – “Cesedi kIrda
bIrakIlmIs (mezara gomulmemis) olanI gordun mu?” – “Evet, gordum. Onun
ruhu yeraltI dunyasInda uyumuyor.” – “Ruhuyla kimsenin ilgilenmedigini
(136) gordun mu?” – “Hayvanlara yedirilen tencere kazIntIsI ve sokaga
atIlan yemek artIklarI onun besinidir.” (Destan burada sona erdi.
DestanIn son tableti nasIl tutarsIz basladIysa yine tutarsIz olarak
boyle biter.)
ACIKLAMALAR
(1) “Bahri recez” Arap siirinden OsmanlI-Turk siirine gecen ve divan
edebiyatImIzda kullanIlan aruz bicimlerinden biridir. GIlgamIs
destanInIn, binlerce yIl once aruzla yazIldIgInI duymak ilk anda garip
gelebilir. Ancak, gunumuzun Ortadogu gelenek ve goreneklerinin pek
cogunun kokeninin Sumerlere kadar uzandIgInIn, kazIlarda elde edilen
bulgularIn incelenmesiyle bilimsel olarak kanItlandIgInI goz onunde
tutarak, bu acIklamayI yazan cevirmenin ya da Prof. Landsberger’in bir
bildigi oldugunu dusunduk ve acIklamayI koruduk. (YayImlayan.) (2) Nuh
adI, Sâmi dillerinde kullanIlIr. Metinde, Nuh adI yerine Utnapistim
denmektedir.
Gerek Nuh’un, gerekse Utnapistim’in sozluk anlamlarI belli degildir.
Sumerler Nuh Peygambere, Zi-UD-SUDDA diyorlardI. Bu addaki ‘Zi’,
‘yasam, can, ruh’ demektir; ‘UD’, ‘zaman’, ‘SUDDA’ da, ‘uzun’ anlamIna
gelir. Bu uc sozcukten olusan ad, ‘uzun omurlu’ demektir. (3) Savas ve
ask tanrIcasI istar’In tapInagI.
(4) Pismis tugla, guneste kurumus tugla olan kerpicten daha
degerliydi. Pismis tugla oteki tuglalarIn kaplamasI olarak
kullanIlIrdI. (5) Bu yedi bilge, yerin altInda bulunan tatlI su
okyanusunun tanrIsI Ea’nIn ogrencileridir. Bunlar yeryuzune cIkIp
insanogluna bilim ve bilgelik ogrettiler: Cok eski bir soylenceye gore
de Sumer ulkesinin krallarIydIlar. (6) Etice yazmadaki bu yerde,
Etilerin iki bastanrIsIndan biri gogun Gunes TanrIsI, oteki de FIrtIna
TanrIsIdIr. BurayI Babil mitolojisine, Babil anlayIsIna gore
degistirmeye calIstIk (Prof. Landsberger). (7) Endaze: 60 cm; karIs:
asagI yukarI 20 cm.
(8) Bizim hep “agIlI bol Uruk” diye cevirdigimiz tumce, daha dogru
olarak, “Koyun agIllarInIn kenti olan Uruk” diye cevrilmeliydi. “Bol
agIl” Uruk kentine gondermedir. Bu sIfat, Uruk’un TanrIcasI olan
istar’a adanmIs kutsal koyun surulerini anIstIrIyor. (9) GIlgamIs’In
tasIdIgI yuksek krallIk niteliklerinden biri olan cobanlIkla, yaptIgI
zulum bagdasmadIgIndan, burada kendisiyle alay ediliyor. (10)
YakInmalar dogrudan dogruya buyuk tanrIlara yapIlmadIgIndan, daha
kucuk tanrIlarIn aracIlIgIna basvuruluyor, bunlarIn aracIlIgIyla
yapIlan yakInmalarI, ulu tanrIlar dinlemis oluyor. (11) Buyuk ana
tanrIcalardan birinin adIdIr.
(12) Aruru, kendisinin eskiden yarattIgI Gok TanrIsI Anu’nun bicimini
ruhunda canlandIrIyor, sonra camuru yazIya atarak bir buyu yapIp,
ruhunda canlandIrdIgI bu bicimi gerceklestiriyor (Prof. Landsberger).
(13) Suvat: hayvanlarIn surekli su icebildikleri bir su kIyIsIndaki,
en cok da Irmak kIyIsIndaki duzluk yer.
(14) Cok su iciyor olsa gerek (?).
(15) AvcI tuzak ya da kapan kurduguna gore, yanIndaki hayvanlarIn, bu
tuzak ya da kapana bagladIgI hayvanlar olmasI gerekir. Cunku avlanacak
hayvanlar ne turdense, o tur ya da baska tur hayvanlardan biri kapanIn
ve tuzagIn yanIna baglanIr. (16) Biz bunu, yogun bir cevher olan
goktasI olarak yorumluyoruz. Bu, en buyuk gucun simgesidir.
(17) TuzaklarI.
(18) YabanIl hayvanlarI (Prof. Landsberger).
(19) Belki ictigi bol su.
(20) Cevik, yigit, acIkgoz, yaramaz anlamlarIna gelir. Adam boynu
vuran cellatla bir ilgisi bulunma olasIlIgI da vardIr.
(21) Burada “addegisimi” (metonomasie) vardIr (Prof. Landsberger).
(22) “Allah’In emri olmak” deyimi, cinsel iliskide bulunmak ve yatmak
sozcuklerinin karsIlIgIdIr. Halk dilinde cok kullanIldIgIndan bunu
otekilere yegledim. Ozgun metinde de yasal iliskide bulunmuslar gibi
gorulmektedir. (23) Dr. Albert Schott’un cevirisine koydugu eski Babil
yazmasIna ait 45. satIrIn, anlam butunlugunu bozmasI nedeniyle
cevirmedim. Prof. Landsberger bu satIrI cIkarmamI salIk verdi.. (24)
CeylânlarIn, geyiklerin, yagmurcalarIn birdenbire sIcramalarIna
“mertlemek” denir.
(25) Gunes TanrIsI.
(26) En yuksek tanrIlar.
(27) Burada Schott’un cevirisi, ozgun metne gore degistirilmistir. Bu
degisikligin nedeni, burada escinsel iliskiye deginilmesidir. Cunku
olay yanIltIcIdIr. DestanI duzenleyen sanatcInIn anlattIgI dus,
sanatta gosterdigi en buyuk ozelligidir. SanatcI, GIlgamIs’a kosnul
bir dus gosteriyor; o da bu dusu, bir cocuk saflIgIyla anasIna
anlatIyor. Bu orge, birinci duste, destanIn yalnIzca en son yazmasInda
bulunuyor. Schott’un metniyse, en son yazma olan eski Babilce metinden
cevrilmistir (Prof. Landsberger). (28) GIlgamIs’In anasI.
(29) O zamanlar insanlar guzel kokulu yaglarla bedenlerini yaglarlardI
(Prof. Landsberger).
(30) Ev diye cevirdigim sozcuk, iki yerde gecmektedir, anlasIlmasI da
guctur.
(31) BurasI yeterince acIk degildir. BazI dilbilimciler bunu “ius
primae noctis” (ilk gece hakkI) diye yorumluyorlarsa da, bu yorum
genellikle kabul olunmus degildir. (32) Cocuk dogduktan sonra,
gobeginin bagI uzerinde fal bakIlmIs olsa gerek.
(33) GIlgamIs’In.
(34) Yerli olmayIp Sumer panteonuna sonradan girmis bir tanrIca.
(35) GIlgamIs’In ishara ile evlenme hazIrlIgI akla geliyor.
(36) YabanIl inek gorunumunde bir tanrIcadIr (Prof. Landsberger).
(37) Yelmek, heves etmek anlamIna gelir. Bazan baglanma, kapIlanma
anlamInda da kullanIlIr.(CN)
(38) Hafif uyumak, sekerleme yapmak. (CN)
(39) Bu satIr anlasIlmIyor (Prof. Landsberger).
(40) GIlgamIs’In Engidu’ya soyledikleri, ne yazIk ki kaybolmustur.
(41) Uruk, FIrat kIyIsInda oldugundan boyle bir dilekte bulunulmustur.
(42) Faldan, isin ugursuz gidecegi anlasIlIyor.
(43) Eski Elâm devletine ait bir yer. Bugunku BatI iran’da.
(44) Duste bildirsin.
(45) GIlgamIs’In koruyucu tanrIsI (Prof. Landsberger).
(46) Su tasImaga yarar tulum (CN).
(47) YaslIlardan (Ceviren).
(48) Emanet etmek anlamInda.(CN)
(49) AnlasIlmaz bir sozcuk.
(50) Gunes tanrIsIna su sunmak icin.
(51) Kalk, fIrla, sIcra demek.(CN)
(52) irnina, istar’la (Babillilerin Venus’u) ilgili bir yakarIda
istar’la bir tutuluyor ve kendisine soyle sesleniliyor: “Sen en
guclusun, igigilerin (yeryuzu tanrIlarInIn) en buyugu, sen kralicesin.
Kukreyen aslan, kIzgIn vahsi boganIn… (Sin’in TanrIsI) guclu kIzI,
sana karsI duracak kimse yoktur.” Buna gore, irnina, gezegenlerin
tanrIcasI Venus’tur (Schott). (53) GIlgamIs’In.
(54) Demek, tehlike atlatana su icirmek gorenegi o zaman da varmIs.
(55) Un, ruhlarIn yerin altIndan cIkIp dus gostermeleri icin serpilir.
Bu ruhlar duste gorunurler.
(56) GIlgamIs, daglarIn yamaclarInda biten ve yegin yellerin etkisiyle
devrilip iki kat olan bugdaylara benzetiliyor. Bir bugday egildigi
zaman basagI nasIl kokune kadar dayanIrsa GIlgamIs’In o anda buzulerek
uyudugunu anlatIyor (CN). (57) Cinsel anlamda.
(58) Belki arabanIn bir susu.
(59) Katran agacI guzel kokar (CN).
(60) Bu dort satIr tam olmadIgI icin ceviride atlanmIstIr.
(61) Yesb de denen sert ve degerli bir tas (CN).
(62) istar’In sevgilisi olan Tammuz, yazIn olen bitkilerle birlikte
cehenneme gider; butun ulkede bunun icin yas torenleri yapIlIr. istar
iki ay sonra, onu cehennemden cIkarIp yeryuzune getirir. (63) Yani
“KanadIm” diyor (Prof. Landsberger).
(64) Burada ne oldugu anlasIlmayan bir yemekten soz edilmektedir.
Belki istar’In cobana onerdigi ask eglenceleri de kaba bir bicimde
anIstIrIlmIs olabilir. (65) CobanIn damak tadI olmadIgIndan, istar’In
sofrasIndaki yemekleri begenmeyip anasInIn yemeklerini arIyor (CN).
(66) Hurma bahcelerinde yasayan ve hurmalara zarar veren adI
bilinmedik bir hayvana dondurmustur.
(67) ici bos, ozsuz bugdaya “kavuz” denir. “Kavuz yIllarI” sozuyle de
kItlIk yIllarI anlatIlIyor (CN).
(68) HayvanlarIn ciger, barsak, iskembe gibi ic organlarI.
(69) Herkesin koruyucu bir tanrIsI vardI (CN).
(70) Schott, burada yalnIzca Bogazkoy’de ele gecen metne gore “senin”
diyecegi yerde “benim” diye bir degisiklik yapmIstIr. Bunun icin de su
iki nedeni ileri surmektedir: 1. GIlgamIs’In, Humbaba’nIn uzerine
yaptIgI sefere Samas neden olmustur, diyor. Halbuki Samas’In bu sefere
neden oldugunu ben, ozanImIzda goremiyorum. GIlgamIs bu sefere gitmeye
kendi karar vermistir. Ancak Samas, seferde GIlgamIs’I korumustur. 2.
Schott, Enlil’in Humbaba’yI ormana bekci olarak koydugunu ve onun
olumune neden oldugunu ileri suruyor. Buna verilecek yanIt su
olabilir: Kutsal katran devrildikten sonra, bekciye gerek yoktur. Hem
GIlgamIs, katranlarIn kerestesinden Samas icin degil, Enlil icin bir
kapI yaptIrmIstIr. SanatlI olarak yapIlan bu kapI, GIlgamIs’In Enlil’e
karsI duydugu minnet duygusunun bir anlatImIdIr (Prof. Landsberger).
(71) AcIk olarak anlasIlamayan bu satIrlarda, sozu edilen kapIya bir
anIstIrmada bulunulmustur. Bu kapI seferin ganimetidir. Ve Enlil’e
yapIlacak bir sunudur. Sefer de bu ruh coskunlugu icinde yapIlmIstIr.
Halbuki Enlil icin katlanIlan bunca ozveriye, gucluge ve yorgunluga
karsI Enlil degerbilmezlik gosteriyor. iste bu yuzden Engidu hIrsIndan
patlIyor, ama dogrudan dogruya tanrIya dil uzatamayIp hIrsInI bir
cocuk gibi kapIdan ve bu dramda ancak bir usak rolu oynayan fahiseden
alIyor (Prof. Landsberger). (72) Engidu’nun sozleri belki sItma
sabuklamasIyla soylenmistir. Ancak bu sozler bir duse ozgu degildir.
Tersine Engidu, buyuk bir gucluk ve yorgunluk icerisinde, tasInmasI
guc olan bir tur keresteyi, TanrI Enlil’e bir sunuda bulunmak uzere
yurda dek surukluyor. Butun bu sefere atIlmasI ve ofkesini kapIya
karsI gostermesi en dogal davranIstIr (Prof. Landsberger). (73) Burada
soz konusu olan agac degil, kapIdIr. KapInIn yuksekligi 12 metreden
artIktIr (Prof. Landsberger).
(74) Orospunun kosnul davranIslarInIn, basIna belâ olmasInI diliyor
(CN).
(75) YeraltI TanrIcasInIn adlarIndan biridir.
(76) insanlar oldukten sonra toprak ve sonuc olarak toz olduklarI
icin, burasI, yani mezar, “tozun evi” diye anlatIlmIstIr.
(77) TanrIlarIn surekli olarak ilgisini goren en yuksek rahip sInIfI
belirtiliyor.
(78) Etana, insanlarla hayvanlarIn bir arada yasadIgI en eski zamanda,
cobanlara krallIk etmistir.
(79) Suru ve cobanlarIn tanrIsI (Prof. Landsberg).
(80) Seni elimden aldI demek istiyor.
(81) Yaban esegi pek cinbas oldugundan avlanmasI guctur ve tek basIna
dolasmaktadIr (CN).
(82) KatIr, dagda kolaylIkla gezebilen bir hayvandIr. AnlasIlan
Engidu, becerili bir dagcI ve becerili bir yaban esegi avcIsI oldugu
icin, katIra benzetilmistir (CN). (83) Bir tur agac (CN).
(84) Bu aslan olayI, geriye kalan ve yok denebilecek kadar silik olan
izlerden cIkarIlmIstIr, bununla birlikte tamamladIgImIz, bu kIrIk ve
belirsiz yer, son zamanlarda ele gecen Etice yazIlmIs bir metin
parcasIyla dogrulanmIs gorunuyor. (85) GIlgamIs’In dusu burada bitmis
gibi gorunuyor.
(86) ikizler dagI.
(87) Mâsu dagI catal bicimindedir. Gunes bu catalIn arasIndan cIkIyor
(Prof. Landsberger).
(88) Daglarda bulunan iki yanI dar ve yuksek yarmalar (CN).
(89) GIlgamIs, karanlIk bogazdan gecerken gunesle karsIlasmamak icin
adImlarInI sIklastIrIyordu.
(90) Uzum salkImI gibi akikler.
(91) Bir tanrIca olan bu Sâkiye, mitolojik bir kisidir; gunluk donusu
sIrasInda, yorgunluguna karsI gunese taze bir icki sunar (Prof.
Landsberger). (92) Oldu (Prof. Landsberger).
(93) Sim, im ve belirti anlamlarIna gelir. Bu sozcugu bir Turkmen’den
duymustum (CN).
(94) Tastankilerin ne olduklarI belli degildir; ancak, metnin
baglamIndan bunlarIn kurekci olduklarI cIkarIlabilir. Cunku olum
suyunun damlasI bir insana sIcrayInca, o insanI olduruyor.
DolayIsIyla, boylesine tehlikeli suyu gecmek icin belki tastan
kurekciler kullanIlmIstIr (Prof. Landsberger). (95) Kuregin suya giren
enli bolumu. Destan donemlerinde bu aynalarIn turlu bicimlerde
yapIldIklarInI, ele gecen resim ve kabartmalardan anlIyoruz. Nuh’un
gemisinin kullandIgI kureklerin aynasInIn da meme biciminde oldugunu,
bu destandan ogreniyoruz (CN). (96) GIlgamIs, Utnapistim’i tanImIyor;
karsIlastIgInI baska biri sanIyor (Prof. Landsberger).
(97) Bu, dunyanIn gecici olduguna bir ornektir. Bir aile ve bir mal
kuruluyor, bunlar sonucta yok oluyor.
(98) DunyanIn gelip gecici olusu, IrmagIn akIsIyla karsIlastIrIlmak
istenmiyor.
(99) ilerde de gorecegimiz gibi, Utnapistim’e ayrIcalIklI davranIp ona
sonsuz dincligi verdiler; ancak o zamandan beri, tanrIlarIn bu
ilgisini bir daha kimse kazanamadI. (100) Anunnaki: Gok tanrIlarInIn
tersine olarak yeraltI tanrIlarIdIr. (Prof. Landsberger).
(101) And: Degismeyen yazgInIn simgesidir. Her kim gunah islerse,
ictigi andI bozmus olur. insanlar gunahlI olduklarIna gore, yazgIlarI
degisir demektir (Prof. Landsberger). (102) Nuh Peygamber, daglarIn,
denizlerin ve olum suyunun arkasInda bulundugu icin, kendisi boyle
niteleniyor. (CN).
(103) Surippak, Uruk’un yaklasIk 30 km. kuzeybatIsInda, bugun Fara
denen bir orendir (CN).
(104) Ozan burada, bir masal orgesinden yararlanmIstIr. Yelden
sallanan kamIslar, sesi insanlara iletiyor.
(105) Ubar-Turu: Babillilerin gelenegine gore, 18000 yIl saltanat
suren Tutan’dan onceki son soylencesel kraldIr (Prof. Landsberger).
(106) Nuh Peygamber’i cagIrIyor. TanrIlar toplantIsInda verilen
kararI, gevezelik edip Nuh’un kulagIna iletiyor (CN).
(107) Apsu: yerin altIndaki tatlI su okyanusudur; aynI zamanda yerin
ustundeki yagmur suyunun da havuzudur. Ea, hem bu havuzun ve hem de bu
okyanusun beyidir (Prof. Landsberger). (108) 3528 metre kare.
(109) KamIs: bir olcudur; yaklasIk uc metre uzunlugundadIr.
(110) Geminin bu parcasInIn ne oldugu acIk olarak anlasIlmIyor; “su
kazIklarI” diye sozcuk sozcuge cevirdik.
(111) Bu olcunun ne oldugu belirtilmiyor (Prof. Landsberger).
(112) Susam yagIdIr. Bu yagla guzel borek kIzartIlIr. Nitekim Nuh
peygamber de bununla peksimet kIzarttIrmIs oldugunu soyluyor (CN).
(113) FIrtIna TanrIsI.
(114) Sullat ve Hanis: FIrtIna TanrIsI’nIn yanInda olan iki kucuk
tanrI.
(115) ira: savasI ve hastalIgI insanlarIn basIna saran bir tanrIdIr
(Prof. Landsberger).
(116) KorkularIndan (Ceviren).
(117) Nissir DagI: Bugunku Irak ve iran sInIrInda, Rumiye Golu’nun
goneyinde bulunan yuksek daglardan biri olsa gerekir. Bu yazma,
israilogullarI yazmasIndan ayrIlIyor. israilogullarI yazmasIna gore,
Nuh’un gemisi, AgrI DagI’nIn ustune oturmustur (Prof. Landsberger).
(118) Keli: SularIn, bataklIklarIn, camurlu tarlalarIn ortasIndaki
kuru yerlere dendigi gibi, su altI olmayan dik tarlalara da “keli
tarla” denir (CN). (119) Ea, insanlara kIzIp tufan yapan Enlil’e, bu
seslenisiyle adalet yolunu salIk veriyor. Herkesi sucuna gore
cezalandIrmayI anImsatIyor. Ve yaptIgI tufanla gosterdigi
adaletsizligi Enlil’in yuzune vuruyor. (120) AkatcasI “Atrahasis” olan
sozcugu boyle cevirdik. Bu sozcuk, Nuh Peygamber’in sanlarIndan
biridir.
(121) Uyumak icin comeliyor ve boylece kendi kendini zorluyor; ancak,
uyku sis gibi solugunu ona karsI ufluyor ve uyku, onu soluguyla
bogarak yeniyor (Prof. Landsberger). (122) Ekmek sahnesinin anlamI
sudur: Utnapistim, tasIdIgI kan dolayIsIyla yarI-tanrI olan
GIlgamIs’I, tanrIlIk niteligini gostermesi icin, sInava cekiyor. Bu
sInav, GIlgamIs’In bir hafta uykusuz kalmasIdIr. GIlgamIs, uyumamak
icin oturmayIp comeliyor. Fakat son derece yorgun oldugundan, hemen
uykuya dalIyor. Utnapistim’in karIsI uyuyan GIlgamIs’In sInavI
basaramadIgInI gorunce, kocasIna onu uyandIrIp ulkesine geri
gondermeyi salIk veriyor. Ancak Utnapistim, onun da her insan gibi
kotu huylu oldugundan, uyudugunu yadsIyarak sonunda bir kavga
cIkarmasIndan cekiniyor ve GIlgamIs’In ne kadar uyudugunu kendisine
gostermek amacIyla ortaya bir kanIt koymak istiyor. iste bundan oturu,
konugun gunluk ekmek payI, uyumasIna karsIn pisirilip basucuna
konuyor. Ve konukevlerinde hep yapIldIgI gibi, hesabI da duvara
ciziliyor. GIlgamIs, kendisine yuklenen butun gorev gunlerini uykusuz
gecirecegi yerde, bastan sona uykuyla gecirdikten sonra, Utnapistim
onu uyandIrIyor. Utnapistim’in onceden kestirdigi gibi, GIlgamIs
gercekten uyudugunu yadsIyor; ama, basucuna konan ekmeklerin gecirmis
oldugu degisimler ve cizilen cizgilerle, uyudugu hemen anlasIlIyor.
Bunun uzerine, yasamI aramaktan vazgecerek umutsuzluga kapIlIp
talihinden yakInIyor (Prof. Landsberger). (123) GIlgamIs’In acIklI
durumu, Nuh Peygamber’i uzdugunden, gemicisi Ursanabi’ye yukarIdaki
gibi ileniyor. Cunku gemicisi GIlgamIs’a yol gostermekle onu basIna
belâ ediyor. (124) Nuh Peygamber, GIlgamIs’In kIlIgInI duzelttikten
sonra ulkesine yollamak istediginden, gemicisine boyle bir buyruk
veriyor (CN). (125) Nuh Peygamber’in karIsI, binbir guclukle sonsuz
yasamI aramak icin kocasInIn yanIna gelen ve kocasI tarafIndan sIrtIna
guzel bir giysi giydirilip yine ulkesine geri yollanan GIlgamIs’a
acIyor ve kocasIna boyle sorduktan sonra GIlgamIs’I geri cagIrtIyor.
(126) YIlan; suyun, yasamIn ve saglIgIn tanrIsI olan Ningiszida’nIn
simgesidir. YIlanIn cok yasayan bir hayvan olmasI bu otu yemis
olmasIna yorulur. (127) Yer aslanI: YIlanIn baska bir adIdIr (Prof.
Landsberger).
(128) Bu agactan, ozellikle araba dingili yapIlIrdI. NasIl bir agac
oldugu pek belli degildir (Prof. Landsberger)
(129) Numaralarla gosterilen bolumleme, metnin kItalara ayrIlmIs
oldugunu gostermektedir. Bu kIta bolumlemesi, genellikle Akat siirine
yabancIdIr. Buna karsIlIk, Sumer kosugunun bir ozelligidir. Sumerce
kItalar, denebilir ki, ayrI ayrI sahneler halinde hazIrlanmIs olurlar.
Her sahne tam bir birlik olusturur. Ancak, kItalarIn bolumlemesiyle
ilgili olaylarIn akIsI, kimi zaman kesilir. Yani olaylarIn arasIndaki
baglar, cok kez gozardI edilmis olur. (130) Bu uygun bir ceviri
degildir. Dogrusu, gunumuzde ilkellerin kullandIgI “bumerang”a
benzeyen, agactan yapIlmIs bir “atma” silahIdIr (Prof. Landsberger).
(131) Okurun da dikkatini cekmis oldugu gibi, burada II. kIta sozcugu
sozcugune yineleniyor. Bunun anlamI ve sanatcInIn bundan amacI, soyle
acIklanabilir: Engidu’nun yazgIsInIn degismesi, yani onun ruhlara
katIlmasI, bir yIldIrIm hIzIyla oluyor. Sanki, hicbir sey olmamIs
gibi, yeraltI dunyasInda alIsIlan durum suruyor ve yine, hicbir sey
olmamIs gibi, TanrIca Nin-Asu kendi tanrIsal dinginligini koruyor.
iste boylece, insanIn olumlulugu tanrIlarIn degismeyen olumsuzluguyle
bir karsItlIk olusturuyor (Prof. Landsberger). (132) Dag evi.
(133) YeraltIndaki tatlI su okyanusu (Prof. Landsberger).
(134) Dogru bir metin onarImI degildir.
(135) Akatca yazmada goruldugu gibi, Engidu burada birdenbire
GIlgamIs’In arkadasI oluyor. Bu bolumun Sumerce ozgun metni elimizde
olmadIgIndan, degisikligin nasIl ortaya cIktIgInI bilemiyoruz. Acaba
bu degisiklik Sumerce ozgun metinde mi vardI; yoksa AkatlI yazar, her
seye karsIn burada, metin uzerinde kesin bir degisiklik mi yaptI?
iste, soyledigimiz gibi, bunu anlayamIyoruz (Prof. Landsberger). (136)
Ruhuyla ilgilenilmeyen kimsenin olusu: KalItcIlarInca, ruhu icin adak
adanmayan bir olu demektir (CN).
C
AydInlanma KitaplIgI
DUNYA KLASiKLERi DiZiSi
CIkacak Kitaplar:
c MartI cVisne Bahcesi (Cehov)
c Totem ve Tabu (Sigmund Freud)
c Degisen Kafalar (Thomas Mann)
c Cin Oykuleri (Anonim)
c Gulliver Cuceler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c Mozart Prag Yolunda (Eduard Morike)
c Gulliver Devler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c YalnIz Gezerin Hayalleri (Rousseau)
c YeraltIndan Notlar (Dostoyevski)
c Uc Hikâye (Gogol)
c Gulme (Bergson)
c Paul ve Virginie (Bernardin de Saint-Pierre)
c YasalarIn Ruhu (Montesquieu)
EDİT: <http://mezopotamya.tripod.com/gil-kitap.html> Alıntıdır.
Kendim PDF olarak bir arada topladım…

Gılgamış Destanı 2

BESiNCi TABLET
Ormana gozlerini dikip baktIlar. KatranlarIn yuksekligine sastIlar.
Ormana girilen yola sastIlar. Humbaba’nIn gectigi yerde bir ayak izi
vardI. Yollar iyi bir durumdaydI. Buyuk yol guzel yapIlmIstI. Onlar
katran agacI dagInI goruyor, tanrIlarIn oturdugu yeri, irnina’nIn
(52)
yuksek tapInagInI. Bu dagIn onunde bir katran agacI vardI. Bu, pek
gurdu; golgesi cok hostu, sevincle doluydu. CalIlar birbirine
girmisti. Buyuk ormanIn agaclarI da birbirine girmisti. (56 satIrlIk
bosluk.)
iki yigit Humbaba’yI beklediler, ama o gelmedi…
(6 satIrlIk bosluk.)
Engidu agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
Humbaba’nIn izini boyle bulabilir miyiz? BIrak bir biri arkasIna
dusler gorelim.
(Uc satIr eksik.)
Dusler uc kez gorulmeli.
(26 satIrlIk bosluk. Bu boslukta, GIlgamIs’In gordugu birinci dus
anlatIlmIstIr.)
Engidu, agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
(iki satIr eksik.)
“Dusun beni cok sevindirdi!”
Aksam dinlenmesine gitmek icin birbirleriyle sozlestiler. Gece yarIsI
onun (53) uykusu kactI, dusunu Engidu’ya anlattI:
“Arkadas, nasIl? Sen beni uykumdan ne diye tedirgin ettin? Ben nicin
uyanIgIm? Engidu, arkadas, ben bir dus gordum… Sen beni uykumdan
tedirgin ettin? Ben nicin uyanIgIm? Birinci dusumun ustune, ikinci
dusum gorundu; derin dag diplerinde duruyorduk, hemen dag devrildi…
Beni yere yIktI. Dag ayaklarImI yakaladI ve onlarI bIrakmadI. Biz
onun
karsIsInda kucuk saz sinekleri gibi kaldIk… Oyle aydInlIktI ki.
Bana
bir adam gorundu. Ulkede en guzel oydu. Pek guzeldi. O beni dagIn
altIndan cekti, bana su icirdi (54). Yuregim ferahladI. AyaklarImI
yere degdirdi.” KIrda dogan Engidu, arkadasIna dedi, Engidu dusu
yordu.
“Arkadas, dusun guzeldir, pek iyi bir dustur. Arkadas, gordugun dag
Humbaba’dIr. Humbaba’yI yakalayacagIz; onu oldurecegiz ve olusunu
dIsarI tarlaya atacagIz. YarIn her sey sona erecek.” iki kez yirmi
saatten sonra hafif bir yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra
kendilerini dinlenmeye cektiler. Samas’In onunde bir kuyu kazdIlar.
Ancak GIlgamIs, daga tIrmandI ve ince ununu daga serpti (55). “Dag!
Engidu icin bana bir dus getir! Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulun!”
Dag, Engidu icin ona bir dus getirdi. Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulundu. Pek soguk bir yel esti, bir fIrtIna gelip gecti. FIrtIna
GIlgamIs’I uyuttu. GIlgamIs uyurken daglarIn yamaclarInda biten
bugdaylar gibi bir yana devrildi ve GIlgamIs’In cenesi baldIrIna
dayandI (56). insanlara gevseklik veren uyku onun ustune dustu.
UyandIgI uykuyu bIrakIp yukarI yurudu, arkadasIna dedi: “Arkadas,
beni
cagIrmadIn mI? Nicin uyandIm? Sen beni sarsmadIn mI? Nicin korktum?
Buradan bir tanrI gecmedi mi? OrganlarIm nicin titredi? Arkadas,
ucuncu bir dus gordum ve gordugum dus cok urkutucuydu; gok haykIrdI,
yeryuzu gurledi! Hava dinginlesti, karanlIk coktu. Bir yIldIrIm
dustu.
Bir yangIn yukseldi. Duman koyulastI. Olum yagdI. Yagan koz oldu;
ates
sondu ve yukarIdan asagI dokulen (koz olan ates), kule dondu. AsagI
gel, tarlada konusabiliriz.” Orada Engidu, onun kendisine anlattIgI
dusu duyunca GIlgamIs’a dedi:
(Buradaki boslukta, belki, Engidu’nun GIlgamIs’In gordugu dusu ovmesi
ve sonra iki arkadasIn katranlarI devirmek icin en son kararI
vermeleri anlatIlmaktadIr). O, eliyle baltayI yakaladI… bir tane de
nacaklarI vardI: Engidu onu eline aldI ve katranlarI devirdi; ama
Humbaba gurultuyu duyunca ofkelendi: “Kimdir o, daglarImIn cocuklarI
olan agaclarIn IrzIna gecen? Kimdir o, katranI deviren?”
Bunun uzerine goksel Samas, gokten onlara seslendi: “ileri gidin,
korkmayIn!”
(YaklasIk 80 satIrlIk bosluk. Gorunuse gore, GIlgamIs ve Engidu,
Humbaba’yla yapacaklarI savasIm icin Samas’tan ogut istediler.
Samas’In verdigi olumsuz yanIt, burada anlatIlmIs olmalIdIr. Cunku
metin soyle suruyor:) …ve ondan sel gibi goz yaslarI bosandI.
GIlgamIs goksel Samas’a dedi:
(iki satIr eksik.)
Ancak ben, goksel Samas’a bas egiyorum. Benim icin gosterilen yoldan
yurudum.”
Goksel Samas, GIlgamIs’In yalvarmasInI dinledi ve Humbaba’nIn onune
buyuk fIrtInalar cIkardI: Buyuk fIrtIna, poyraz, kasIrga, kum
fIrtInasI, bora fIrtInasI, kIragI fIrtInasI, ruzgâr, cam fIrtInasI!
Ona karsI sekiz fIrtIna kalktI ve bunlar Humbaba’nIn gozlerine
savruldu. ileri gidemedi, geri donmedi. Humbaba savastan vazgecti.
Bunun uzerine Humbaba, GIlgamIs’a seslendi: “GIlgamIs, beni
bIrakmalIsIn! Sen benim efendim olmalIsIn, ben senin kolen olmalIyIm.
Ben sana daglarImIn cocuklarI olan agaclarI devireyim ve onlardan
senin icin evler yapayIm.” Engidu, GIlgamIs’a dedi:
“Humbaba’nIn dediklerini dinleme! Humbaba’yI oldurmelisin!”
(Bunu izleyen boslukta, Humbaba’nIn oldurulmesi ve iki yigitin geri
donmesi anlatIlmaktadIr; tabletin son satIrI belki soyle
tamamlanmaktadIr:) GIlgamIs, Humbaba’nIn kesilen basInI sIrIga dikti.
ALTINCI TABLET
Kirini yIkadI, silâhlarInI parlattI, basInI sallayarak sacInIn
tutamlarInI arkaya attI. Kirli giysisini fIrlatIp temizini giydi,
savas giysisini giyip beline islemeli kemerini kusandI. GIlgamIs
krallIk tacInI giyince, GIlgamIs’In guzelligi istar’In guzel
gozlerini
kamastIrdI: “Gel GIlgamIs! Benim guveyim ol! Bana meyveni armagan et
(57), armagan etsene! Sen benim kocam ol, ben senin karIn olayIm!
Sana
altIndan ve lacivert tasIndan yapIlmIs kosu arabalarI kosturayIm!
Tekerlekleri altIn, boynuzlarI (58) ayna gibi parlayan madenden
olsun!
Buna ruhlar, dev gibi katIrlar kosulsun! Sen evimize girince seni
katran kokularI (59) karsIlasIn. Buyuk rahipler ve soylular
ayaklarInI
opsunler! Krallar, buyukler ve beyler ayaklarInIn altIna diz
coksunler! DaglarIn ve ulkelerin urunlerini sana vergi olarak
getirsinler! Sana keciler ucuz, koyunlar ikiz yavrulasIn! Senin sIpan
bir ester yukuyle kossun! ArabanIn onundeki atIn, yarIsta birinci
olsun! Boyunduruktaki okuzlerinin esi olmasIn!” GIlgamIs, konusmak
icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Seni ha!…….. Seninle evlenirsem ne kazanacagIm? NasIl olsa
kendimi yaglayacak yagIm ve ustume giyecek giysim var. Yiyecek
ekmegim
ve azIgIm vardIr, dahasI, tanrIlara yarasIr yemegim, krallara ozgu
ickilerim bulunur! (Bir satIr eksik. Bundan sonraki parcada,
GIlgamIs,
TanrIca’yI su bicimde asagIlIyor:)
…………………………………………..
…………………………………………..
…………………………………………..
………………………………………….. (60)
Sen, sogukta IsItmayan bir ortusun! Sen ruzgâra ve fIrtInaya engel
olmayan uydurma bir kapIsIn! Sen, ustune ortuleni altInda ezen bir
fil
derisisin! Sen, icinde toplantI yapan yigitlerin ustune coken bir
saraysIn, sen tasIyIcIsInIn ustunde eriyen bir ziftsin! Sen,
tasIyIcIsInIn ustunde bosalan bir kIrbasIn! Sen tas duvarI catlatan
bir kirecsin! Sen, dusman ulkesini ceken bir yemissin (61). Giyeni
sIkan bir ayakkabIsIn! DostlarIndan hangisini sonsuz olarak sevdin?
CobanlarIndan hangisini surekli olarak begendin? Haydi sevgililerinin
adlarInI sayayIm! (Bir satIr eksik.)
Senin gencliginin sevgilisi olan Tammuz’a (62), yIldan yIla agItI
yazgI kIldIn. Sen, renkli coban kusunun askIna dustun; ama ona da
vurup kanadInI kIrdIn; simdi o, ormanlarda “kappi” (63) diye bagIrIp
duruyor! Sen, gucu ustun olan aslanIn askIna dustun; ama sonra ona
yedi ve yedi tuzak cukurlarI kazdIn.
Sen, savasa alIskIn olan atIn askIna dustun; ama sonra ona kIrbac,
bizlengic ve kamcIyI yazgI kIldIn; iki kez yedi saat kosmayI yazgI
kIldIn; ona suyu bulandIrIp icirmeyi yazgI kIldIn; anasI Silili’ye
surekli yasI yazgI kIldIn! Sen, koyun cobanInIn askIna dustun; o,
sana
durmadan koz yIgIp, gunu gunune oglaklar getirdi; ama sonra ona vurup
kurda dondurdun, simdi de kendi kucuk cobanlarI onu kovalIyorlar;
dahasI, kendi kopekleri bacaklarInI IsIrIyorlar. Sonra sen, babanIn
hurma bahcIvanI olan isullanu’nun askIna dustun; o, sana durmadan bir
sepet hurma getirip gunu gunune sofranI donatIrdI; ama sonra ona goz
atarak yaklastIn: isullanu’cIgIm…. (64) yiyelim dedin. (Bir satIr
cevrilememistir.)
isullanu su yanItI verdi:
“Sen benden ne istiyorsun? Sanki anam benim icin pisirmedi mi? Ne
diye
kokmus, curumus yemekleri yiyecekmisim?.. oyle ekmek ki, kabugu
sazdan
ve dikendendir.” (65) (Bir satIr eksik)
Sen onun soyledigi bu sozleri duyduktan sonra, ona vurup onu …..
(66) dondurdun ve bahcenin icine bIraktIn.
(Bir satIr cevrilememistir.)
Simdi beni seversen, beni de onlar gibi yaparsIn.”
O, istar, bunu duyar duymaz ofkelendi; yukarIya gokyuzune cIktI.
istar, babasI Anu’nun huzuruna gitti. O, anasI Antum’un huzuruna
gitti
ve dedi: “Babam! GIlgamIs bana sovuyordu! GIlgamIs bana kokmus,
curumus seyleri saydI. Kokmus, curumus seyleri!”
Anu konusmak icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Once sen kavgaya baslamadIn mI ki? O, sana kokmus seyleri saydI.
Kokmus, curumus seyleri!”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Babam, GIlgamIs’I oldurmesi icin bana gokyuzunun bogasInI ver!
(Bir satIr eksik)
Fakat sen gokyuzunun bogasInI bana vermezsen, o zaman ben, cehennemin
kapIlarInI kIrar, direklerini fIrlatIr, kapIlarI ardIna dek acarIm.
YasayanlarI yemeleri icin oluleri kaldIrIrIm. Dirileri yesinler diye.
O zaman dunyada oluler dirilerden cok olur!” Anu, konusmak icin
agzInI
acIp gorkemli istar’a dedi:
“KIzIm, benden istedigini yaparsam, yedi kavuz (67) yIllarI olur.
insanlar icin bugday biriktirdin mi? Hayvanlar icin ot bitirdin mi?”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Baba, insanlar icin bugday yIgdIm, hayvanlar icin de ot sagladIm!
OnlarIn yedi kavuz yIllarInda doymalarI icin insanlara bugday
topladIm; hayvanlara ot yetistirdim.” (Uc satIr eksik.)
Anu, onun bu sozunu doyunca, gokyuzunun bogasInIn zincirini istar’In
eline teslim etti. O, bogayI yere indirmek icin alIp asagI goturdu ve
onu Uruk agIlIna surdu. (Bir satIr eksik)
Gokyuzunun bogasI korku salarak asagI indi. O, birinci solumasInda
yuz
kisi devirdi; iki yuz devirdi; uc yuz kisi…
ikinci solumasInda yuz daha devirdi. iki yuz daha, uc yuz kisi daha.
O, ucuncu solumasIyla Engidu’ya saldIrdI. O, Engidu’yu susecegi anda,
Engidu gozetleyip, birdenbire boynuzlarInI yakaladI. HIrsIndan
gokyuzunun bogasInIn agzIndan kopukler savruldu. Kuyrugunun kalIn
tarafIyla Engidu’ya carpIp onu yere attI. Engidu, konusmak icin
agzInI
acIp GIlgamIs’a dedi:
“Eskiden biz kendi kendimize ovunduk. Simdi bunu gosterelim!”
(Dort satIr eksik.)
Bunu nasIl yapacagImIzI sana ogreteyim: Sen ve ben ayrIlmalIyIz, ben
bogayI kuyrugundan yakalayayIm.
(Uc satIr eksik.)
KIlIcIn, onun bogazIyla boynuzlarInIn arasIna insin.”
Engidu, Gokyuzunun bogasInI tutmak icin, kovalayIp sImsIkI
kuyrugundan
yakaladI. Engidu, onu iki eliyle tuttu ve GIlgamIs, usta bir kasap
gibi, kIlIcInI guclu ve guvenli bir vurusla onun bogazIyla
boynuzlarInIn ortasIna indirdi… Onlar orada gokyuzunun bogasInI
oldurdukten sonra, yuregini cIkarIp Samas’In onune koydular. Onlar
Samas’In huzurunda saygIyla egilip geri cekildiler; sonra her iki
kardes oturdular. istar, Uruk duvarInIn ustune cIkIp bir cIglIk
kopardI:
“Yuh olsun GIlgamIs’a! Beni rezil etti; Gokyuzunun bogasInI oldurdu!”
Engidu, istar’In bu sozunu duyunca, gokyuzunun bogasInIn budunu
koparIp ona fIrlattI:
“Seni elime gecirseydim, seni de boyle yapardIm! Onun sakatatInI (68)
koluna asardIm!”
istar, kadIn sevgililerini, tapInagIn hizmetcilerini ve orospularI
basIna toplayIp gokyuzunun bogasInIn budu icin aglayIp yakIndI.
GIlgamIs, butun silâhcI ustalarInI cagIrdI. Ustalar boynuzlarIn
kalInlIgIna sastIlar. Her boynuzun dokumu altmIs okkalIk lacivert
tasIndandI. Bu boynuzlarIn kabugu iki parmak kalInlIgIndaydI. Her
ikisinin ici yedi kova yag alIyordu. GIlgamIs, bunlarI yag koymasI
icin, tanrIsI Lugalbanda’ya (69) armagan etti. BunlarI iceri goturdu.
TanrI sarayInIn icindeki kutsal yere astI. FIrat’ta ellerini
yIkadIktan sonra el ele verip Uruk kentinin sokaklarIndan gectiler.
Uruk halkI onlarI gormek icin toplandI. GIlgamIs kendi saray
cariyelerine su sozleri soyledi: “Erkekler arasInda en gorkemli olan
kimdir? Yigitler arasInda en guclu olan kimdir?”
“Erkekler arasInda en gorkemli olan GIlgamIs’tIr. GIlgamIs, yigitler
arasInda en guclu olandIr.”
(Uc satIr eksik)
GIlgamIs, sarayInda bir utku senligi yaptI. Yigitler, gece
karanlIgInda rahatca uykuya daldIlar. Engidu da uykuya daldI ve bir
dus gordu.Sonra dusunu yorarak yukarI yurudu ve arkadasIna dedi:
YEDiNCi TABLET
“Arkadas, neden oturu yalnIzca buyuk tanrIlar birbirlerine
danIstIlar?
Bu gece gordugum bir dusu dinle: Anu, Enlil, Ea ve goksel Samas
toplandIlar. Anu, Enlil’e dedi: “Gokyuzunun bogasInI
oldurduklerinden,
Humbaba’yI vurduklarIndan ve dagIn katranInI devirdiklerinden
iclerinden birisi olsun!” Fakat Enlil dedi:
“Engidu olsun, ama GIlgamIs olmesin.”
Bundan sonra goksel Samas kahraman Enlil’e dedi:
“Onlar gokyuzunun bogasInI ve Humbaba’yI senin sozun uzerine (70)
oldurmediler mi? Simdi Engidu sucsuz yere mi olecek?”
Enlil goksel Samas’a kIzdI:
“Cunku sen, onlarIn dengiymissin gibi, her gun asagIya, yanlarIna
gidiyorsun!”
Hasta olan Engidu, orada GIlgamIs’In ayaklarInIn dibine dusup kaldI.
Gozlerinden yaslar bosandI. Gozlerinden yaslar bosanan Engidu’ya
GIlgamIs dedi: “Kardes, sevgili kardes! Neden kardesimin yerine beni
sucsuz saydIlar?”
Oyleyse: “Simdi ben bir ruh yanInda mI oturuyorum? RuhlarIn yeryuzune
cIktIgI kapInIn dibinde mi oturuyorum (71) ? Benim sevgili kardesimi
bundan boyle gozlerimle goremeyecek miyim?” (Gorunuse gore bunu
izleyen 13 satIrlIk boslukta, belki Engidu’nun sItma sabuklamasI
sIrasInda (72) kendi hastalIgInI Humbaba’nIn orman onunde duran
kapIya
yormus olmasI anlatIlmIstIr:) Engidu, gozlerini acIp, kapIlarla bir
insanla konusur gibi konustu; ama ormanIn kapIlarInda akIl ve
kavrayIs
yoktu.
“iki kez yirmi saatlik yerden senin kerestenin iyiligini sectim. Ben,
yuksek katranI gorunceye kadar, senin kerestenin esine rasgelmedim.
Senin yuksekligin altI kez on iki endazeye varIyor. Senin enliligin
iki kez on iki endazeye varIyor (73). (Bir satIr eksik)
Ben seni yapIp Nipur’a getirdim ve orada taktIm. Senden boyle bir
iyilik gorecegimi bilseydim, elime bir balta alIr, seni paramparca
eder ve FIrat uzerinde gitmek icin bir sal yapardIm.” (Elli satIrlIk
bosluk. Engidu, Samas’tan lânetini avcInIn uzerine indirmesini
diler:)
“… Onun kazancInI yok et. Onun kollarInI gucten dusur. Onun
gidisini
begenme. Pesine dustugu hayvan ondan kacsIn; avcI gonlundekine
ermesin!” Fahiseye, orospuya ilenmek icin yuregi tutusuyor:
“Senin yazgInI orospu, sana ben yazayIm. Bir yazgI ki, sonu gelmesin;
sonsuza dek sursun! Sana ilenclerin en kotusunu savurayIm. KaranlIk
yerin ilenci sabahIn erkeninde karsIna cIksIn! Gece yarIsIna kadar
zevkinin evi sana belâ olsun (74)! (Sekiz satIrlIk bosluk.
AnlasIlabildigine gore Engidu’nun ilencleri fahiseyi tutuyor:)
Sehir lâgImlarIndaki pislikler senin yiyecegin olsun! Sehirdeki
bulasIk sularI senin ickin olsun! YattIgIn yer sokak olsun, durdugun
yer duvar golgesi olsun! (Bir satIr eksik.)
Sarhos ve susuz, yanagIna vursun!”
(On satIr bosluk)
Samas, onun agzIndan cIkan sozleri isitince, ona gokten seslendi:
“Engidu, nicin fahiseye, orospuya ileniyorsun? O fahise ki, sana
yasamda gereken ekmegi yedirdi. O, sana ulkede icilen ickiyi icirdi.
Gorkemli giysi giydirip, o sanlI GIlgamIs’I sana yoldas etti. Simdi
senin kardesin gibi olan arkadasIn GIlgamIs seni, rahat yatagIna
yatIracaktIr. O seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecektir. Esenlik
olan bir yerde, solunda bulunan bir yerde seni oturtacaktIr.
Yeryuzunun butun hukumdarlarI ayaklarInI opecektir. O, senin icin
Uruk
halkIna ah ettirip onlarI aglatacak, mutlu kimselere cevresinde yas
tutturacak ve o, senden sonra bedenini pis ve igrenc bir duruma
getirip, senin icin kendinden gecerek sIrtIna bir aslan postu atIp
collere dusecek.” Bu anda Engidu, Samas’tan yigitin sozunu isitince,
kukreyen yuregi hemen dinginlesti.
(iki satIrlIk bosluk. Sonra Engidu yeniden fahiseden soz ediyor; ama
gorunuse gore, bu kez Engidu, fahiseye alaylI bir dilekte bulunuyor:)
“Seni krallar ve beyler sevsin. Kibar delikanlIlar senin icin
cektikleri karasevdadan dizlerini dovsunler ve senin yoluna saclarInI
yolsunlar! Asker ve subaylar senin icin kemerlerini soksunler! Senin
basIna lacivert tasI ve altIn dokulsun. Hazine bekcisi onceden
uzerine
islemisken, simdi onun hazinesi senin icin acIlsIn ve serveti yoluna
sacIlsIn! Seni tanrIlarIn avlusuna ben gotureyim. Yedi cocuklu bir
karI sana feda edilsin!” Engidu’nun hasta karnI sancI icindedir.
Engidu odasInda yalnIz basIna yatmaktadIr. Gece gordugu dusu
arkadasIna anlatIyor:
“Arkadas, bu gece bir dus gordum. Gok bagIrdI, yeryuzu yanIt verdi.
Ben, yalnIz basIma kIrda kaldIm. Orada asIk yuzlu bir adam gorundu.
Yuzu buyuk bir kusa benziyordu. Kartal pencesi gibi, tIrnaklI
penceleri vardI.” (12 satIrlIk bosluktan sonra, kalan kucuk bir
parcadan elde edilecek sonuca gore, belki Engidu, bu adamIn kendisine
bir olumun garip bicimini nasIl gosterdigini anlatmIstIr:) “Sonra o
adam, beni tumuyle degistirdi. KollarIm sanki kuslar gibi tuylendi.
Beni elimden tutarak; karanlIgIn evine, Irkalla’nIn (75) oturdugu
yere, icine ayak basanI bIrakmayan eve, donusu olmayan yola, icinde
oturanIn IsIktan yoksun kaldIgI eve, tozun besin oldugu, camurun
yemek
oldugu yere, insanIn kuslar gibi tuylu giysiler tasIdIgI ve karanlIk
yerde IsIgIn gorunmedigi eve goturdu. Girdigim tozun evinde (76),
tahtlar devrilmis, kral taclarI yere atIlmIstI. Anu ve Enlil’e vekil
olan, en eski zamandan beri ulkeye egemen olan krallIk tacI tasIyan
beyler, tepelerinde kIzarmIs et tasIyorlar, corek tasIyorlar, icmek
icin kIrbalarInda soguk sular tasIyorlardI. Girdigim tozun evinde,
yuksek rahipler ve bakanlar, kutsallIk tasIyan kimseler oturuyor.
TanrIlarIn yakInlarI oturuyor, buyuk tanrIlarIn yagladIgI rahipler
(77) oturuyor, Etana (78) oturuyor, Sumukan (79) oturuyor, Yer
TanrIcasI Ereskigal oturuyor ve bunun onunde yerin yazmanI Belitseri
diz cokuyor. Belitseri, elinde bir yazI levhasI tutarak Ereskigal’a
okuyor. O, yonunu cevirip bana baktI.” (Bundan sonra, yaklasIk elli
satIrlIk bosluk geliyor. AnlasIldIgIna gore GIlgamIs anasIna
sesleniyor:)
“Onunla birlikte her gucluge katlandIm. Onunla birlikte nerelere
gittigimi dusun! Benim arkadasIm iyi seyler haber vermeyen bir dus
gordu.” Onun dusu gordugu gun, sona ermisti. Bundan sonra Engidu bir
gun, iki gun yattI. Olum Engidu’nun yatak odasInda oturuyor. Besinci,
altIncI, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu gun… Engidu’nun
hastalIgI agIrlastIkca agIrlastI. On birinci ve on ikinci gun Engidu
olum dosegine yattI. Bunun uzerine GIlgamIs’a bagIrIp ona dedi:
“Arkadas, ben bir ilence ugradIm! Savasta olen bir adam gibi
olmuyorum. Savastan korktugum icin simdi onursuz oluyorum. Arkadas
her
kim savasta olurse talihlidir; ama ben duskun bir durumda oluyorum.”
SEKiZiNCi TABLET
Gun agarmaya baslar baslamaz, GIlgamIs agzInI acIp arkadasIna dedi:
(YaklasIk 20 satIrlIk boslukta, GIlgamIs, Engidu’ya gencligini,
birlikte yaptIklarI isleri, ozellikle Humbaba’nIn olumunu
anImsatIyor.
Tablet cok kIrIk oldugu icin cevirmeye olanak yoktur. 22-50 satIr
tumuyle kIrIktIr. Bu satIrlarda GIlgamIs’In, Uruk’un ileri
gelenlerini
Engidu’nun olum dosegine cagIrttIgI anlatIlmIs olabilir.). Bundan
sonra GIlgamIs soyle haykIrdI:
“Beni dinleyin! Siz, yaslIlar, beni dinleyin! Ben Engidu icin
aglIyorum. ArkadasIm icin. AgItcI kadInlar gibi acI sIzI dokuyorum.
Sen belimin satIrI, elimin yayI! Kemerimin kIlIcI! Onume siper olan
kalkan! Benim bayramlIk giysim! Benim biricik sevincim! Kotu bir
dusman kalkIp beni soydu (80)! Benim dostum, daglarda tek basIna
gezen
yaban esegini (81) kovalayan katIrcIgIm (82)! Ey colun parsI! Dostum!
Engidu! YoldasIm! Daglarda tek basIna gezen yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm. Biz istedigimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gok
yuzunun bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi
yere
girmis, Humbaba’yI yok etmistik! Simdi seni yakalayan bu uyku nedir?
Sen karanlIga gomuldun. Beni dinlemiyorsun!” Gozunu yokladI; ama
Engidu artIk gozunu acmadI. Yuregini yokladI; yuregi atmadI…
Duydugu
acIdan aslan gibi bir bogurtu kopardI. TIpkI yavrularI asIrIlan disi
bir aslan gibi. O, Engidu’nun yuzune kapanIp saclarInI yoldu ve
ortalIgI dagIttI. Guzel giysilerini paralayIp yerlere fIrlattI..
(YaklasIk 80 satIr boslukta, GIlgamIs’In Engidu’yu yedi gun, yedi
gece
beklettigi anlatIlIyor olmalI. O, acI dolu cIglIklarIyla arkadasInI
yasama geri dondurecegini umuyordu.) Seni rahat yatakta yatIracagIm.
Evet, seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecegim. Evet, bir onur
konumunda seni dinlendirecegim. Esenlik olan bir yerde. Solumda
bulunan bir yerde seni oturtacagIm. Yeryuzunun butun hukumdarlarI
senin ayaklarInI opsunler. Senin icin Uruk halkIna yas tutturacagIm;
mutlu kimselere cevrende acI dolu cIglIklar attIracagIm ve ben,
senden
sonra bedenimi pis bir duruma getirip senin icin kendimden gececegim.
SIrtIma bir aslan postu alIp collere dusecegim.” (Bundan sonra 137
satIrlIk bir bosluk geliyor ki, bu boslukta Engidu’nun gomulmesi
anlatIlmIs olmalIdIr. AsagIdaki dort satIrIn ne anlattIgInI
bilmiyoruz). Gun agarIr agarmaz, dIsarI, Elemmaku’dan (83) yapIlmIs
buyuk bir sofra cIkardI. Akikten bir fincanI balla doldurdu. Lacivert
tasIndan bir fincanI tereyagla doldurdu. (Tabletin geri kalan 25
satIrI kIrIlmIstIr).
DOKUZUNCU TABLET
GIlgamIs, arkadasI Engidu icin acI gozyaslarI dokup kIrlara kosarak
dedi: “Ben olmeyecek miyim? Ben de Engidu gibi olmeyecek miyim?
Gonlumu uzuntu kapladI. Bana olum korkusu geldi. Simdi kIrlara
kosuyorum. Ubar- Tutus’un oglu Utnapistim’e gitmek icin yol aldIm.
ivedilikle oraya gidiyorum. DagIn gecitlerine gece vardIm. AslanlarI
gorup korkuttum. BasImI yukarI kaldIrIp Ay TanrIsI’na yalvardIm. Bu
yalvarIsIm butun tanrIlara yoneldi: Korkulu yerde beni sag bIrakIn!”
GIlgamIs sonunda uykuya daldI ve gordugu bir dusu onu irkiltip
uyandIrdI. GIlgamIs soyle bir dus gordu: O ayIn parlak IsIgInda
yuruyerek bir suru aslana rasladI. BunlarI gorunce yasamIndan zevk
aldI; satIrInI kaldIrIp koluna astI ve kemerine takIlI kIlIcInI
kInIndan sIyIrIp aslanlarIn arasIna daldI. Bunlardan ikisini oldurup
gerisini dagIttI (84). Oldurulen bu iki aslanIn yesim tasIndan
yontularInI yaptI. YontularI boyadI ve uzerlerine aslanlarIn adlarInI
kazIdI. Birisine …, otekine de … dedi ve her iki yontuyu, gece
kendisini aslanlarIn tehlikesinden korumasI icin, Ay TanrIsI’na
armagan etti (85). (22 satIrlIk bosluk. GIlgamIs bir daga geldi.)
DagIn adI Mâsu’dur (86). GIlgamIs bu Mâsu dagIna gelince, gunu gunune
gunesin cIkmasInI ve girmesini bekleyen (87), baslarI gokyuzune kadar
yukselen ve goguslerine kadar cehenneme batmIs bulunan iki akrep
insanIn, bu dagIn kapIsInI beklediklerini gordu. Bunlar oylesine
korku
vericiydi ki, korkudan yuzlerine bakIlmazdI. BunlarIn gorunusu
olumdur. BunlarIn korkunc gorunumu tuyleri urpertiyor ve daglarI
deviriyor. Bunlar, gunesin dagdan cIkmasInI da ve daga girmesini de
bekliyorlar. GIlgamIs, bunlarI gorunce korkudan ve dehsetten gozu
karardI ve o, aklInI basIna toplayIp bunlarIn yanIna yaklastI. Akrep
adam karIsIna seslendi:
“Buraya, bize gelenin vucudu tanrI etinden midir?”
Akrep adamIn karIsI ona yanIt verdi:
“Onda ucte iki tanrIlIk, ucte bir insanlIk vardIr!”
Akrep adam, insan yuzlu, tanrIlarIn cocuguna seslenip su sozleri
soyledi:
“Neden oturu bu denli uzun yol yuruyup buraya benim yanIma kadar
geldin? Gecit vermez IrmaklarI gectin? BasIna gelenleri bilmeyi pek
isterdim.” (28 satIrlIk bosluk. GIlgamIs yanIt verdi:)
Utnapistim icin, atam olan Utnapistim’in yolunda! O, tanrIlarIn
arasIna girdi ve tanrIlarIn toplantIsInda yasama kavustu. Ondan olum
ve yasamI soracagIm!” Akrep adam agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, bunu bilecek insan yoktur! DaglarIn kapuzuna (88) kimseler
girmedi. DaglarIn icinde iki kez on iki saat uzaklIgInda bir bogaz
vardIr; ici koyu karanlIktIr. IsIk yoktur. Gunes dogdugu zaman dagIn
kapIsI acIlIr, battIgI zaman kapI kapanIr.” (73 satIrlIk bosluk.
Gorunuse gore GIlgamIs Akrep adama yalvarIp yakararak dagdan gecmek
icin izin almak geregini duymustur.)
Akrep adam konusmak icin agzInI acIp GIlgamIs’a su sozleri soyledi:
“Yuru GIlgamIs, korkma! Sana Mâsu daglarInIn yolunu acIyorum. DaglarI
ve tepeleri guvenerek as! AyaklarIn seni saglIkla yurda gotursun!
DagIn kapIsI onunde acIlsIn!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, Akrep
adamIn
sozune uyup, Samas’In yolunda dagIn kapIsIndan iceri ayak bastI. O,
bir kez iki saat ileri gidince koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi.
Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona
gostermedi. O, iki kez iki saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu.
IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgI arkasInda ne
oldugunu ona gostermedi. O, iki kez uc saat ileri gidince: koyu
karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn
arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez dort saat ileri
gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk
sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki
kez
bes saat ileri gidince: boyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk
bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi.
O, iki kez altI saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk
gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu
ona gostermedi. O, iki kez yedi saat ileri gidince: koyu karanlIga
dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI karanlIgIn arkasInda
ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez sekiz saat ileri gidince
yorgunluktan soluyordu; fakat karanlIk koyuydu, IsIk yoktu. O, iki
kez
dokuz saat ileri gidince: onun alnIna kuzey yeli vurdu. O, iki kez on
saat ileri gidince: kapIya yaklastI… (Bir satIr eksik)
O, iki kez on bir saat ileri gidince: gunes girmeden, o dIsarI cIktI
(89). O, iki kez on iki saat ileri gidince: aydInlIk parlIyordu. O,
cins taslarla dolu bir bahceye girdi. BunlarIn gorkemini gorunce
rahatladI. Akikten meyveler tasIyan uzum salkImlarI (90) dallarda
asIlIdIr. Gorunus cok hostu. Lacivert tasI goncalar tasIyor, meyveler
tasIyor; gorunusu bir zevktir. (6’ncI sutunun kucuk kalIntIlarI cins
taslar bahcesini sonuna dek betimliyor.)
ONUNCU TABLET
Sâkiye Siduri (91), denizin IssIz bir kosesine yerlesmistir. O
tahtInda oturuyor. Sâkiye icin agactan ayaklar yapIlmIstIr. Bu
ayaklar
uzerine altIndan yapIlmIs sIra fIcIlarI konmustur. TanrIca sIk bir
duvak ortunmustur. Yuzu gorunmemektedir. GIlgamIs kosup onun yanIna
geldi. Kirle ortuludur. Bir posta burunmustur. Bedeninde tanrI eti
vardIr. Gonlu uzgundu. Yuzu uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
benziyordu. Sâkiye, onu uzaktan gorunce icinden dusunerek kendi
kendisine soyle soylendi:
“Her halde bu adam bir yabanIl hayvan oldurucusudur; ama yolu neden
buraya dustu?”
Sâkiye onu gorunce, kapIyI dIsardan ve icerden surguledi. Ancak
GIlgamIs onun ne yaptIgIna iyice dikkat etti. O, cenesini kaldIrIp
bagIrmaya basladI. GIlgamIs ona, Sâkiye’ye seslendi: “Sâkiye, ne
gordun de kapInI surguledin? KapInI surguleyip, surgu ustune surgu
vurdun. Senin ic kapInI doverim ve surgusunu kIrarIm!” (Bundan
sonraki
boslukta, olasIdIr ki, Samas’In gunluk donusu sIrasInda Sâkiye
Siduri’ye ugradIgI zaman Siduri’nin GIlgamIs hakkInda Samas’a verdigi
bilgi anlatIlmIstIr). “O, yabanIl hayvanlarI avlayIp postlarInI
giyiyor ve etlerini yiyor. GIlgamIs simdiye dek hic kimsenin
varamadIgI hedefe ne zaman varacaktIr? Ne zaman uygun yeli
izleyecektir?” Samas dus kIrIklIgIna ugrayarak ona donup, GIlgamIs’a
dedi: “GIlgamIs, nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI
bulamayacaksIn!”
GIlgamIs ona, yigit Samas’a dedi:
“KIrlarda suraya buraya kostuktan ve dolastIktan sonra, yerin altInda
basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim gunesi
gormek
istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak istiyorum. Benim icin
karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Fakat olum, ne zaman gunesin
IsIgInI
gorebilmistir? (Bundan sonraki boslukta, Samas’In GIlgamIs’a avutucu
bir yanIt verip vermedigi pek belli degildir. Bu arada Samas
gittikten
sonra GIlgamIs, Sâkiye Siduri’yle yine basbasa kalmIstIr). GIlgamIs
ona, Sâkiye’ye dedi:
“Ben gokyuzunden asagIya inen bogayI yakalayIp yok ettim. Ben katran
ormanInIn bekcisini vurdum. Katran ormanInda oturan Humbaba’yI
oldurdum. DaglarIn gecidindeki aslanlarI oldurdum.” Sâkiye ona,
GIlgamIs’a dedi:
“Eger sen bekciyi vuran, katran ormanInda oturan Humbaba’yI olduren,
daglarIn gecidindeki aslanlarI olduren, gokyuzunden asagI inen bogayI
yakalayIp yok eden GIlgamIs’san ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye
yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs?
Ne
diye gonlunde uzunc var? Ne diye yuzun uzun yolculuk yapan bir
yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun ayazdan ve gunesin sIcagIndan
cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlarda dolasIyorsun?” GIlgamIs ona,
Sâkiye’ye dedi:
“Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim
arkadasIm,
benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu,
insanlIgIn yazgIsIna kavustu (92). Onun icin gece ve gunduz agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm. Acaba arkadasIm sesime uyanacak mI
diye. Yedi gun yedi gece boyle yaptIm. Burnundan kurtlar dusunceye
kadar. O, oraya gitti gideli yasamI bulamadIm. Bir haydut gibi
kIrlarIn ortasInda dolasIyorum. Sâkiye, simdi senin yuzune bakIyorum.
Sonsuz derdim olan olumu gormeyim diye!” Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI bulamayacaksIn.
TanrIlar insanlarI yarattIgI zaman, onlar insanlara olumu verip
yasamI
kendi ellerinde tuttular. Ey GIlgamIs! KarnIn dolu olsun, gece gunduz
kendini eglendir! Her gun bir senlik yap! Gece gunduz hora tepip
oyna!
Ustun temiz olsun. BasIn yIkansIn. Suyla yIkanmIs ol! Elindeki kucuge
bak. KarIn kucagInda gununu gorsun!” (Kucuk bosluk).
GIlgamIs ona, Sâkiye’ye dedi:
“Simdi, Sâkiye, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini (93) ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa
kIrdan gecip gideyim! Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, simdiye dek boyle bir gecit yoktu. Eskiden beri denizi hic
kimse asmamIstIr. Denizi asan yalnIzca yigit Samas’tIr. Samas’tan
baska, ote geceye kim gider? Gecis guctur. Deniz yolu cetindir.
Bundan
baska orada olum suyu da vardIr. Bu, denizin onunu kapar! GIlgamIs,
simdi denizi assan bile, olum suyuna varsan bile, yine ne yapacaksIn?
GIlgamIs orada bir Ursanabi var. O, Utnapistim’in gemicisidir. Onunla
birlikte Tastankiler (94) var. Ursanabi, orman icinde kertenkeleyi
toplar. Onu sen kendin bulmalIsIn. Olursa onunla birlikte as; olmazsa
geri don!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, satIrInI kaldIrIp koluna astI
ve kemerine takIlI kIlIcInI kInIndan sIyIrIp ormanIn icine dalarak,
Tastankilerin yanIna indi ve bir ok gibi onlarIn arasIna dustu.
(Belki
kucuk bir bosluk)
O hIrsla onlarI darmadagIn etti. Bu sIrada Ursanabi geri donup
GIlgamIs’In tepesine dikildi ve onun gozlerine baktI. Ursanabi ona,
GIlgamIs’a dedi: “Soyle bakalIm senin adIn nedir? Ben uzaktaki
Utnapistim’in kolesiyim!”
GIlgamIs ona, Ursanabi’ye dedi:
“Benim adIm GIlgamIs’tIr. Ben, Anu’nun evi olan Uruk’tan gelenim.
Ben,
daglarda iz gudenim. Uzun bir yoldan, gunesin cIktIgI yoldan gelenim.
Ursanabi, simdi seninle yuz yuzeyim. Bana uzaktaki Utnapistim’i
goster!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, yanaklarIm erimesin mi, yuzum carpIlmasIn mI, gonlum uzgun
olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmesin
mi,
yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi, krallIgI unutup
kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna gezen yaban
esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm!
Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Biz
istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gokyuzunun bogasInI
yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere girmis,
Humbaba’yI yok etmistik. DaglarIn yolaklarInda aslanlar vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim arkadasIm;
benimle birlikte butun gucluklere katlanan asIrI sevdigim Engidu’yu
insanlIgIn yazgIsI yakaladI. Onun icin altI gun yedi gece agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm, burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek beni daha
cok
sIktIgIndan, kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum. Engidu’yu dusunmek
beni
daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? KIrlarda suraya buraya kostuktan sonra,
yerin altIna basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim
gunesi gormek istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak
istiyorum. Benim icin karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Ama olu, ne
zaman gunesin IsIgInI gormustur?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Simdi, Ursanabi, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa kIrdan
gecip gideyim!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, kendi ellerin gecise engel oldular! Sen Tastankileri
darmadagIn ettin… sen kurekcileri yok ettin. Tastankiler darmadagIn
olduklarI icin gecit yoktur! GIlgamIs, baltayI eline al! Hemen asagI
ormana geri git, karsIna cIkacak olan bes kez on iki endaze
uzunlugundaki yuz yirmi kuregi kes ve sonra onlara meme biciminde
ayna
(95) yapIp bana getir!” GIlgumIs, bunu duyar duymaz baltayI eline
aldI
ve belinden kIlIcI sIyIrIp asagI, ormana geri gitti. Bes kez on iki
endaze uzunlugunda gordugu yuz yirmi kuregi kesti ve onlara meme
biciminde ayna yapIp Ursanabi’ye getirdi. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye
bindiler. Gemiyi dalgalarIn uzerine oturtup denize acIldIlar. Bir ay
on bes gunluk yol uc gunde kestirildi. Ursanabi, boylece olum suyuna
dek vardI. Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“SakIn GIlgamIs! Bir kurek al! Olum suyu eline degmesin. GIlgamIs
ikinci kuregi, ucuncu ve dorduncu kuregi al! GIlgamIs, besinci kuregi
al! AltIncI ve yedinci kuregi al! GIlgamIs, sekizinci, dokuzuncu ve
onuncu kuregi al! GIlgamIs, on birinci kuregi, on ikinci kuregi al!”
GIlgamIs, boylece bu yuz yirmi kuregi kullanmIstI. O, bu sIrada
kemerini cozdu… GIlgamIs, ustundeki giysiyi cIkarIp, geminin
anbarInI (sintine) pencesiyle bosaltarak gemiyi yukarI kaldIrdI.
Utnapistim, onu uzaktan gorunce, icinden kendi kendine soylece
soylendi:
“Geminin Tastankileri nicin kIrIlmIs? Geminin sahibi olmayan biri
nicin gemiye bindi? Buraya gelen benim adamlarImdan biri degildir.”
(Uc satIr eksik)
“…gunlun benden ne diliyor?”
(20 satIrlIk bosluk. GIlgamIs Utnapistim’e vardI:)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun, uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI bIrakIp
kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, yanaklarIm erimesin mi, yuzum arIklamasIn mI, gonlum
uzgun olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
donmesin mi, yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi,
krallIgI
unutup kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna dolasan
yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm! Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm! Biz, istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk.
Gokyuzunun
bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere
girmis,
Humbaba’yI yok etmistik! DaglarIn yolaklarInda aslanlarI vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu’yu,
insanlIgIn yazgIsI yakaladI.
Onun icin altI gun yedi gece agladIm. Onun gomulmesine razI olmadIm,
burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek, beni daha
cok sIktIgIndan kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum! Engidu’yu dusunmek,
beni daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? Sevdigim arkadasIm toprak oldu! Sevdigim
arkadasIm Engidu toprak oldu!
Ben de onun gibi yatmayacak mIyIm ve onun gibi sonsuza dek uyumayacak
mIyIm?”
GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Hadi gidelim. Herkesin agzInda dolasan, uzaktaki Utnapistim’i gormek
istiyorum (96). Butun ulkeleri yuruyerek gectim. Sarp daglar astIm.
Butun denizleri gece gece geldim. Gozlerim tatlI uykuya doymadI. Her
zaman gecelemeden ozegim tukendi. OrganlarImI sIzI kapladI. Daha
Sâkiye’nin evine varmadan ustum basIm paralandI. AyI, sIrtlan, aslan,
pars, kaplan, yagmurca ve dag kecisi oldurdum. BunlarIn etlerini
yiyip
derilerini giyiyordum. Cektigim bu yIkIm, artIk onume kapIsInI
kapasIn. Zift ve katran bu kapIyI tIkalI tutsun. ArtIk bana cocuk
sevinci verilsin.” (Bir satIr anlasIlmamIstIr)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, sen bir tanrI cocugu oldugun halde nicin yoksulluga
dustun? Nicin tanrIlarIn ve insanlarIn alInyazIlarIna karsI
geliyorsun? Baban ve anan sana hep iyi seyler gosterdi. Ey GIlgamIs,
nicin aptala dondun? (30 satIrdan cok suren bir bosluktan sonra,
Utnapistim’in sozu kesilmiyor gibi gorunuyor:)
KIzgIn olum, insanI sinsi sinsi hep arkadan izler. Herhangi bir
zamanda bir ev yaparIz, herhangi bir zamanda bir belge damgalarIz.
Herhangi bir zamanda kardesler arasInda miras pay ederler. Herhangi
bir gunde bu kardesler arasInda kavga cIkar (97). Herhangi bir gunde
Irmak tasar ve ulkeyi su basar. BalIkcIl kuslarI Irmak boyunca
ucarlar. IrmagIn yuzu gunesin yuzune bakar; ama, eskiden beri hicbir
seyde kararlIlIk gorulmez (98). CalInan da, olen de birdir. Olumun
bicimi cizilmez. Be hey insan oglu, be hey adam; beni kutsadIktan
sonra (99), buyuk tanrIlar olan Anunnaki (100) toplandI. YazgIyI
olusturan And (101) tanrIcasI, onlarla birlikte alInyazIsInI
belirledi. Olumu ve yasamI onlarla birlikte saptadI; ama onlar olumu
bildirmediler.”
ON BiRiNCi TABLET
GIlgamIs ona, uzaktaki (102) Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, sana bakIyorum, bicimin baska degil; benim gibisin.
Evet,
benden ayrI degilsin, benim gibisin!
Senin yuregin savas icin yaratIlmIstIr! NasIl oluyor da boyle sIrt
ustu yatIyorsun? Anlat! TanrIlarIn toplantIsInda yasamI aramaya nasIl
karar verdin?” Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. TanrIlarIn gizini soyleyeyim:
Surippak (103), senin bildigin bir kent, FIrat’In kIyIsIndadIr. Bu
kent cok eskiden varken, tanrIlar bu kentin yanIndaydIlar. TanrIlarIn
aklIna bir tufan yapmak geldi. BunlarIn babalarI soylu Anu,
hukumdarlarI yigit Enlil, buyuk vezirleri Ninurta, su yolcularI
Ennagi
ve Bilge Ea da onlarIn toplantIsInda yer aldI. Ea, tanrIlarIn
verdikleri kararI, kamIstan bir cite anlattI: “KamIs cit, kamIs cit!
Duvar, duvar! KamIs cit dinle, duvar anImsa (104)! SurippaklI
Ubar-Tutu’nun (105) oglu (106), evi sok. Bir gemi yap. Serveti bIrak.
YasamI ara! Mulkten nefret et! CanInI kurtar! CanlI yaratIklarIn her
turunden geminin icine yukle. YapacagIn geminin her yanI uyumlu bir
olcude olsun. Onun eni ve boyu bir olcude olsun. Yagmura karsI onun
her yanIna bir catI kur.” Ben, bunu anlar anlamaz Ea’ya, efendime
dedim:
“iyi, anlasIldI efendim. Simdi bana ne dedinse iyi dikkat ettim. Ben
yapacagIm. Fakat, kent halkI ve yaslIlar sorarsa ne diyeyim?” Ea,
konusmak icin agzInI acIp bana, kolesine dedi:
“Be adam, insanlara soyle dersin: SanIrIm Enlil benden nefret etmeye
basladI. Bunun icin sizin kentinizde artIk kalmayacagIm. Enlil’in
topragIna artIk ayak basmayacagIm. Apsu’ya (107) inmek istiyorum.
Orada beyim, Ea’nIn yanInda kalacagIm. Ea, uzerinize bir bereket
yagmuru yagdIracaktIr. Bundan sonra, tufan, kuslarIn saklI yuvalarInI
ve balIklarIn sIgInaklarInI size getirecek ve bol urun alacaksInIz.
BulutlarI guden bey, ustunuze gercek bir bugday yagmuru
yagdIracaktIr.” Halk cevresine toplandI.
(Bundan sonraki 4 satIrda yaslIlarIn ve genclerin gemiye gerekli
gerecleri tasIdIklarI anlatIlmaktadIr.)
Kucuk yavrular bile gemi icin zift tasIyorlardI. Guclu erkekler
gemiye
yedek kereste getiriyorlardI. Besinci gunde geminin kaburgasInI
olusturdum. Geminin temeli (omurgasI) bir iku (108) genisligindeydi.
KenarlarI (kupestesi) iki kez on kamIs (109) yuksekligindeydi. Ust
guvertesi de alt guverteye tumuyle esitti. Bunun da her yanI, iki kez
on kamIs uzunlugundaydI. Bundan sonra geminin dIs yuzunu (bordasInI)
hazIrladIm ve onlarI boyadIm. Gemiyi altI katlI yaptIm. Geminin alt
ve
ust guvertelerini yedi bolume ayIrdIm, ambarInI da dokuza boldum.
OrtasIna da su kazIklarI caktIm (110). Guzel kurek sectim. Ve geminin
yedeklerini ambara koydum. Eritmek icin kazana 21600 …… zift
doktum (111). Bunun yarIsInI saf zift olarak gemiye sakladIm.
Tekneciler, gemiye 10800 sIrlIk (112) getirdiler. Bunun ucte biri
peksimet kIzartmak icin harcandI; ucte ikisini de gemici sakladI.
iscilere cok sIgIr kestim. Ve her gun koyun bogazladIm. Ustalara,
Irmak suyu gibi bira, rakI, sIrlIk ve sarap akItIldI. Bunlar, Nevruz
bayramIna benzer bir bayram kutladIlar. UstayI yaglamak icin kendi
elimi de bulastIrdIm. Gemi yedinci gunde tamam oldu. Gemiyi kIzaktan
indirmek guc oldu. Cunku, geminin ucte ikisi suya girinceye dek, onu,
kIzak uzerinde asagIdan ve yukarIdan itmek zorunlugu vardI. Elime
gecen her seyi icine yukledim. Elime gecen her gumusu icine yukledim.
Elime gecen her altInI icine yukledim.
Butun soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdim. YazInIn yabanIl,
yazInIn evcil hayvanlarInI ve butun ustalarI gemiye aldIm.
Samas, bana bir sure verdi: bulutlarI guden, aksamleyin bir bugday
yagmuru yagdIracak diye. O zaman gemiye bin ve kapInI (lumbar agzI)
kapa diye. Bu sure yaklastI: bulutlarI guden, aksamleyin bugday
yagmurunu yagdIrIyordu. Ben havanIn yuzune baktIm. Hava, bakIlmayacak
kadar korkunctu. Ben geminin icine bindim ve kapImI kapadIm. Gemici
Pusur-Amurri’ye, gemiyi yaptIgIndan dolayI, sarayI her seyiyle teslim
ettim. ArtIk gokten kara bulutlar yukseldi. BulutlarIn icinde Adad
(113) gurledi. Sullat ve Hanis (114), tanrIlarIn kafilesini
cekiyorlardI. Saray ulularI, bunlarIn pesi sIra daglarI ve ovalarI
asIyorlardI. Buyuk ira (115), butun bentlerin kazIklarInI cekti.
Ninurta da ilerleyip buyuk havuzun sularInI bosandIrdI. Anunnaki
tanrIlarI, mesaleleri yukarI kaldIrIyorlardI. TanrIlarIn sactIklarI
IsIn, ulkeyi kIzIla boguyordu. FIrtIna tanrIsInIn sactIgI yalIm,
gokyuzunu yalIyordu. Butun gunesin IsIklarInI kararttIlar. Buyuk
fIrtIna, ulkeyi bir canak gibi parcaladI. Bir gun karayel esip
hepsini
sildi supurdu. Sonra birdenbire poyraz esip ulkenin altInI ustune
getirdi. Ruzgârlar insanlarIn tepesinde savas edercesine carpIstIlar.
Kimse kimseyi goremiyordu. Ve gokten bakIlInca insanlar tanInmIyordu.
TanrIlar bile tufandan korkarak geri cekildiler. Ve gogun en yuksek
katIna kadar cIktIlar. TanrIlar, orada bir kopek gibi kIvrIlmIslardI.
Gogun en son eteklerinde buzulup yatIyorlardI. istar cocuguna aglayan
bir ana gibi bagIrIyordu. TanrIlarIn ecesi, guzel sesiyle âh
ediyordu:
YazIk o gune. O gun cirkef olsun. Benim, tanrIlar meclisinde kotuluk
buyurdugum o gun. Ben nasIl oldu da tanrIlar toplantIsInda kotuluk
buyurdum? NasIl oldu da insanlarI yok etmek icin bu savasImI
buyurdum?
Benim sevgili insanlarIm, denizi balIklar gibi doldursunlar diye mi
doguyordu? Anunnaki tanrIlarI onunla birlikte âh ediyorlardI. Onlar,
yerlerinde aglayarak oturuyorlardI. DudaklarI catlamIstI (116). Ve
agIzlarIndan buhar cIkIyordu. FIrtIna ve tufan, altI gun, yedi geceyi
gecti. FIrtIna yurdu silip supuruyordu. ArtIk yedinci gun gelince
tufan fIrtInasI savasImI durdurdu. Onceden dalgalarI bir ordu gibi
birbiriyle savasan deniz, simdi dinginlesti. Kotu ruzgâr dindi ve
tufan sona erdi. Havaya baktIgIm zaman ortalIkta sessizlik vardI. Ve
butun insanlIk camur olmustu. Suyun bastIgI yuzey, dumduzdu. Bunun
uzerine hava deligini actIgIm zaman, gunesin sIcagI burnumun
kanatlarIna vurdu. Diz cokup oturdum ve agladIm. GozyaslarIm burnumun
kanatlarIndan akIyordu. Sonra ufuklara bakarak denizin kIyIsInI
aradIm. Her yana on iki kez on iki defa bakInca denizden bir ada
yukseldi. Sonunda gemi Nissir (117) dagIna oturdu. Nissir dagI gemiyi
tutup onu sallanmaya bIrakmadI. Birinci gun, ikinci gun Nissir dagI
gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Ucuncu gun, dorduncu gun,
Nissir dagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Besinci ve
altIncI gun Nissir DagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI.
Yedinci gun gelince, dIsarI bir guvercin cIkarIp ucurdum. Guvercin
gitti, geldi. Onca konacak bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI
bir kIrlangIc cIkarIp ucurdum. KIrlangIc gitti, geldi. Onca konacak
bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI bir karga cIkarIp ucurdum.
Karga gidip bir keliyi (118) gagaladI. Bundan sonra dort ruzgâr
yonune
her seyi dIsarI salIverip bir kurban kestim. DagIn tepesinde bir
tutsu
sungu hazIrladIm. ArtIk yedi ve nice yedi sungu kupleri yerlestirdim.
Bu kuplerin taslarIna guzel kokulu kamIs, katran sakIzI, ve mersin
kokusu (myrte) doktum. TanrIlar bu guzel kokuyu aldIlar. TanrIlar,
kurban verenin tepesinin ustunde sinekler gibi toplandIlar. Buyuk
tanrIca oraya gelir gelmez kendi zevki icin yaptIgI buyuk gerdanlIgI
yukarI kaldIrdI: “Siz oradaki tanrIlar! Ben boynumda tasIdIgIm bu
gerdanlIgIn taslarInI nasIl unutmuyorsam, bu gunleri de sonsuza dek
anImsayacagIma ve asla unutmayacagIma ant icerim. Butun tanrIlar bu
guzel koku sungusuna gelsinler. Ama, Enlil bu sunguya gelmesin! Cunku
koru korune tufan yaptI ve insanlarImI yIkIma ugrattI!” Enlil oraya
gelir gelmez, gemiyi gorunce ofkelendi. igigi tanrIlarIna son
derecede
kIzdI: “Buradan bir can kurtulmustur. Bu yIkImdan kimse
kurtulmamalIydI!” Ninurta, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e,
yigite dedi:
“Boyle bir seyi Ea’dan baska kim bulup dusunebilirdi? Her beceriyi,
her hileyi yalnIzca Ea bilir.”
Ea, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e, yigite dedi:
“Ey tanrIlarIn buyuk ustadI, ey yigit Enlil! Ah, nasIl olur da sen
korukorune tufan yaptIn? Onun sucunu sucluya yuklet! Kelepcesini
gevset ki etini kesmesin. Yine kelepcesini cek ki daha gevsek olmasIn
(119). Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir aslan kalkIp insanlarI
azaltsa daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir kurt kalkIp
insanlarI azaltsaydI daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine,
veba
tanrIsI kalkIp insanlara bulassaydI daha iyiydi!. Ben, buyuk
tanrIlarIn gizini acIga vurmadIm! AklI pek cok olan (120) bir dus
gosterdim. O, boylece tanrIlarIn gizini ogrendi. Simdi onun icin bir
karar vermek sana duser!” Enlil, geminin icine binip elimden tuttu ve
beni karaya cIkardI. KadInImI da cIkarIp yanInda diz cokturdu.
AlInlarImIzI elledi ve aramIzda durarak bizi kutladI. “Utnapistim,
bundan once bir insandI. Fakat simdi, Utnapistim ve kadInI bizim gibi
tanrIlar olsunlar! Utnapistim otursun! Uzakta. IrmaklarIn denize
dokuldugu yerde!”
Enlil’in bu sozlerinden sonra, beni aldIlar ve uzakta, IrmaklarIn
agzIna oturttular. Simdi sana tanrIlarI kim toplayacak? AradIgIn
yasamI nasIl bulacaksIn? Haydi altI gun ve yedi gece uykusuz kal!” O,
dizlerinin ustune comeldigi yerde, uyku ona, sis gibi yavas yavas
solugunu verdi (121).
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“Adama bak! YasamI istiyordu. Uyku ona sis gibi, yavas yavas soluk
verdi!”
KarIsI ona, Utnapistim’e dedi:
“Sen onu elle de, adam uyansIn! O, geldigi yoldan esenlige geri
donsun. O, cIktIgI kent kapIsIndan ulkesine varsIn!”
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“insanoglu kotudur. Ve o, sana kotuluk eder. Haydi onun gunluk
ekmeklerini pisir ve her gun basucuna koy! Uyudugu gunleri de duvara
ciz!” O, onun gunluk ekmeklerini pisirdi ve her gun onun basI ucuna
koydu.
Uyudugu gunleri de ona imledi.
Birinci ekmegi kupkuruydu. ikincisi buzulmustu. Ucuncusu yastI.
Dorduncu ekmegin kabugu agarmIstI. Besinci ekmek kuflenmisti. AltIncI
ekmek pismisti. Yedinci ¯ bu anda adamI elledi ve o, uykusundan
irkilip uyandI. GIlgamIs ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“Beni uyku basar basmaz, sen durmadan beni elledin ve sen beni
uyandIrdIn.”
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Haydi GIlgamIs, gunluk ekmeklerini say! Ve iste su duvar, sana
uyudugun gunlerin sayIsInI gostersin! Birinci ekmegin kupkurudur.
ikincisi buzulmustur. Ucuncusu yastIr. Dorduncu ekmegin kabugu
agarmIstIr. Besinci ekmek kuflenmistir. AltIncIsI pismistir. Yedinci
¯
bu anda sen uykudan irkilip uyandIn!” GIlgamIs ona, Utnapistim’e
dedi:
“Bana yardImcI kal! Nereye gideyim? Butun organlarImI kotu ruhlar
kapladI! Yatak odasInda olum bekliyor; neye baksam, o, olumdur
(122).”
Utnapistim ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, denizin rIhtImI seni aldatsIn. iki kIyI arasInda gidip
gelen gemi senden nefret etsin! Her zaman, erismek istedigin denizin
kIyIsIndan her seferinde yoksun kal (123)! Buraya getirdigin adamIn
govdesi kirden kabuk baglamIstIr. Giydigi post, bedeninin guzelligini
bitirmistir. Ursanabi, onu alIp yIkanacak yere gotur. Kutsal bir
rahibin yIkanmasI gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIka! O,
sIrtIndaki postu atsIn ve deniz onu gotursun. Onun guzel bedeni
parlasIn! Yepyeni olsun basIndaki kulâh. Bir kaftan giymis olsun.
Gorkemli bir giysi! O, ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca,
yurduna varIncaya dek, kaftanI tiftiklenmeyip yepyeni kalsIn (124)”.
Ursanabi onu alIp yIkanma yerine goturdu. Kutsal bir rahibin
yIkanmasI
gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIkadI. O, sIrtIndaki postu
attI ve deniz onu goturdu. Onun guzel bedeni parladI. Yepyeni oldu
basIndaki kulâh, bir kaftan giymis oldu. Gorkemli bir giysi. O,
ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca, yurduna varIncaya dek
kaftanI
tiftiklenmeyip yepyeni kaldI. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye bindiler.
Gemiyi dalgaya kaptIrarak surup gittiler.
KarIsI ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“GIlgamIs geldi, yoruldu, gucluk cekti. Ona ne verdin ki o yurda
donuyor?”
Fakat o, GIlgamIs, geminin kuregini kaldIrdI ve gemiyi kIyIya
yanastIrdI (125).
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, geldin, yoruldun, gucluk cektin. Sana ne verdim ki
yurduna donuyorsun?
GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. Ve hic kimsenin bilmedigi
biricik
otun yerini sana soyleyeyim: Bu ot, tIpkI deve dikenine benzer, ama
dikenleri gul dikeni gibi keskindir; yaklasana batar. Sen bu otu
eline
gecirmek istersen, eline batacagIndan korkma!” GIlgamIs bunu duyar
duymaz derin bir kuyu kazdI. Ve ayaklarIna agIr taslar baglayIp
kuyuya
indi. AyagIna bagladIgI taslar onu yerin altIndaki tatlI su denizinin
dibine kadar batIrdI. Ama o, otu aldI ve dikenleri ellerine battI.
Bundan sonra GIlgamIs, agIr taslarI kesip yukarI fIrladI. Kuyunun
suyu
onu fIrlatIp denizin kIyIsIna attI. GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Ursanabi, bu ot buyulu bir ottur; insan bununla gencligi kazanIr. Bu
ota, “yaslI genc olur” denir. Bunu Uruk’a yanImda goturmek istiyorum.
Onu sevdiklerime yediririm. Ve onu parca parca dograyayIm. Sonra da
kendim yiyip tam cocukluguma doneyim.” iki kez yirmi saatten sonra
biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra kendilerini aksam
dinlenmesine bIraktIlar. GIlgamIs burada suyu soguk bir kuyu gordu.
Suda yIkanmak icin asagI indi. Bir yIlan otun kokusunu aldI. Ve
taslarIn yarIgIndan yukarI cIkIp otu goturdu (126). GIlgamIs geri
dondugu sIrada yIlan gomlegini atmIstI! Bu anda GIlgamIs yere oturmus
aglIyordu. O, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi kollarIm kimin icin yoruldu? Kimin icin yuregimden kanlar
bosandI? Kendime iyi bir sey kazandIm. Yer aslanI (127) icin iyilik
yapmIs oldum. Simdi denizin kabarmasI, beni iki kez yirmi saat, o
yere
geri goturse bile, gerecler kuyuyu kazdIgIm zaman icine dusmustu.
Burada isime yarayacak olan gerecleri nasIl bulabilirim? Olmaz!
Yurduma geri donmeliyim.” Gercekten GIlgamIs gemiyi kIyIda bIraktI.
iki kez yirmi saatten sonra biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten
sonra kendilerini aksam dinlenmesine bIraktIlar. Onlar Uruk pazarIna
geldiklerinde, GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, Uruk duvarInIn ustune cIk! ileri yuru! Temeli gozden
gecir!
Tugla duvarI gozden gecir! Acaba bunun tuglalarI pismis degil midir?
Temeli yedi bilge kurmamIs mIdIr? 3600 donum kent. 3600 donum hurma
bahcesi, 3600 donum kerpic kuyu. Ustelik istar tapInagInIn cukuru.
BunlarIn topu uc kez 3600 donum. Ve iste bunlarIn hepsi Uruk’tur.”

ON iKiNCi TABLET
GIlgamIs destanI 11’inci tablette sona ermistir. 12’nci tablet ancak
bir ektir. Ve destanla hicbir ilgisi yoktur. 1’inci tabletten 11’nci
tablete dek olan bolumu serbest bir kosuktur ki, eski kaynaklardan
yararlanIlmIs olmasIna karsIn, bunlardan bagImsIz olarak degistirilip
yeni bir kalIba sokulmustur. 12’nci tablet ise, isa’dan once yaklasIk
2000 yIlInda yazIlmIs olan Sumerce bir metnin aslIna baglI cevirisidir
ve bu tabletin cevirmeni, metinde en kucuk bir degisiklik yapmamIstIr.
Bu Sumerce metnin birinci kIsmInIn yarIsI, bundan birkac yIl once
elimize gecmistir. Bunun nasIl bittigini bilmiyoruz. OlasIlIkla birkac
yuz satIrdan olusan bu Sumerce metnin icinde, AkatlI cevirmen ancak
154 satIrI cevirmistir. Bundan dolayI bu tablette anlatIlan olaylar,
butunluklerini yitirmis demektir. Gorunuse gore bu ceviri, yeraltI
dunyasInIn heyecanlI betimlemesi ve bu dunyanIn yasamInIn anlatImIndan
olusmaktadIr. YeraltI dunyasInIn heyecanlI betimlemesini ve bu
dunyanIn yasamInI su nedenle veriyor: GIlgamIs, gok tanrIcasI istar’la
barIsmak icin, ona olaganustu iyi ve degerli agactan yapIlmIs bir taht
sunmak istiyor. Bu amacla cok yaslI ve kalIn bedenli bir Huluppu (128)
agacInI devirmeye gidiyor. Bu agacIn tepesindeki yapraklarIn arasInda,
unlu fIrtIna kusunun yuvasI bulunuyor. Kimi Sumer soylencelerinde
yavrusuyla birlikte gecen bu kus, kartal ve aslanIn bilesimi olan bir
yaratIk olarak betimlenir. AgacIn kokleri arasInda, hicbir buyunun
etkileyemedigi yIlan yuvasI bulunuyor.
AgacIn govdesindeyse Bakireler TanrIcasI Lilit’in evi vardIr. Gok
TanrIcasI, sonraki Babil dininde en korkunc bir gulyabani olan bu
Lilit’e, soylencemizde ilgi gosterip iyi davranIyor ve Lilit,
GIlgamIs’In bu agacI devirmesiyle hemen o anda ozgurlugune kavusuyor:
GIlgamIs, seruvenini basarIyla bitirdikten sonra, bir ganimet olarak
bu ulu agacIn hem govdesini, hem de dallarInI Uruk’a getiriyor. Fakat
yeraltI dunyasInIn tanrIcasI Ereskigal, istar’a sunulacak bu armaganI
kIskanIyor. Ve yeraltIndan yeryuzune dek bir cukur acIyor; gerek
agacIn govdesi, gerekse dallarI bu cukurdan cehenneme dusuyor. iste bu
noktadan sonra 12’nci tabletimizin arkasI geliyor.
Sumer yazmasIna gore Engidu, GIlgamIs’In arkadasI degil, kolesidir.
Efendisinin cukurdan asagI, cehenneme dusen degerli agaclarInI geri
cIkarmasI icin, bu ise hazIr bekliyor. Engidu, efendisine, gorecegi
hizmetle ilgili olarak, su sozleri soyluyor (129): I
“AgacIn bedeni hemen bugun, Nacar’In evine bIrakIlmIs olacaktIr.
AgacIn dallarI Nacar’In keseri icin hazIr olacaktIr. Efendim, nicin
aglIyorsun? Hemen bugun, senin agacIn bedenini yerin altIndan
cIkaracagIm. DallarI cehennemden yukarI getirecegim.” “Eger bugun
yeraltI dunyasIna gidersen, kutsal seyler onunde basInI egmemelisin.
Temiz bir gomlek giymemelisin. Yoksa hemen senin bir yabancI oldugunu
anlarlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surunmemelisin. Yoksa
onlar guzel kokuyu alInca hemen cevrene toplanIrlar. Gurzunu (130)
yeraltI dunyasIna dusurmemelisin. Yoksa gurzle oldurulmus olanlar
hemen cevrene toplanIrlar. Eline sopa almamalIsIn. Yoksa ruhlar senden
titrerler. AyagIna ayakkabI giymemelisin. Yerde gurultu etmemelisin.
Sevdigin karInI opmemelisin. Kendisine kin besledigin karInI
dovmemelisin. Sevdigin cocugunu opmemelisin. Kendisine kin besledigin
cocugunu dovmemelisin. Yoksa cehennem senin icin sokurtu, homurtu
yapar.” Bu Sumerce siirin deyis ozelligi; olaylarIn birbirini duzenli
olarak izlememesidir. Ornegin, simdi Engidu’nun yeraltIna gittigi
anlatIlIyor; ancak, birdenbire de cIplak bir tanrIcanIn betimlemesi
yapIlIyor. Burada betimlenen TanrIca Nin-Asu’dur. Bu bitkiler
tanrIsallIgInI cok iyi tanIyoruz. Bu tanrIsallIk, her yerde bir tanrI
olarak goruldugu halde, bizim destanImIzda birdenbire tanrIca olarak
karsImIza cIkIyor. Simdi burada biz dogrudan dogruya birbirine baglI
olmayan sahneleri birbirine soylece baglamayI deneyecegiz:
Engidu yeraltIna iner inmez, adI gecen TanrIca Nin-Asu’nun
kutsallIgIna ayak basIyor. Engidu, cIplak tanrIcanIn guzelliginden ve
vucudunun parlaklIgIndan dolayI kendinden oyle geciyor ki, GIlgamIs’In
kendisine verdigi butun ogutleri unutuyor. Boylece o, yeraltI
dunyasInda yakalanIyor ve GIlgamIs, degerli agacIndan baska, kendisine
baglI olan kolesi Engidu’yu da yitiriyor.
II
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklasIyor. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu.
III
Engidu, yeraltI dunyasIna gidip tanrIcayI gorunce, bu tanrIsallIk
onunde basInI egdi. Temiz bir gomlek giydi. Hemen onun bir yabancI
oldugunu anladIlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surundu.
Onlar guzel kokuyu alInca hemen cevresine toplandIlar. Gurzunu yeraltI
dunyasIna dusurdu. Gurzle oldurulmus olanlar cevresine toplandIlar.
Eline sopa aldI. Ruhlar ondan titrediler. AyagIna ayakkabI giydi.
Yerde gurultu etti. Sevdigi karIsInI optu; kendisine kin besledigi
karIsInI dovdu. Sevdigi cocugunu optu; kendisine kin besledigi
cocugunu dovdu. Cehennem onun icin sokurtu ve homurtu yaptI.
IV
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklastI. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu
(131).
V
O zaman Engidu yeryuzune cIkmak isteyince, onu ne belâ getiren ruh, ne
de hastalIk ifriti yakaladI; onu cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakaladI. Onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda dusup
olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.
VI
O zaman Ninsun’un oglu, kolesi Engidu icin agladI. Ve tek basIna
kalkIp Enlil’in Ekur evine (132) gitti.
“Enlil baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn
dallarI da yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen
Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de hastalIk ifriti yakaladI;
onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine
Enlil Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
GIlgamIs, Sin Baba’ya basvurdu:
“Sin Baba bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak
icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de
hastalIk ifriti yakaladI; onu, cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda
dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine Sin
Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
VII
GIlgamIs tek basIna kalkIp Ea’nIn E-Apsu evine (133) gitti:
“Ea Baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn dallarI
da yerin altIna dustu.
BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ
getiren ruh yakaladI ve ne de hastalIk ifriti yakaladI; onu,
yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Ama, Ea Baba
ona su yanItI verdi:
“Cehennem kralI yigit Nergal’a basvur! Ereskigal’In (134) agabeyi Kral
Nergal’a basvur! Eger cehennemin kralI yigit Nergal yeraltInIn hava
deligini acacak olsaydI, o zaman Engidu’nun ruhu hafif bir yel gibi
yerin altIndan cIkardI.”
VIII
(Bu yazInsal deyise gore, simdi Engidu’nun ruhunun gercekten
yeraltIndan yeryuzune cIktIgI kendiliginden anlasIlmIs oluyor.)
Bunlar birbirleriyle kucaklastIlar. Bir turlu birbirlerinden ayrIlmak
istemediler. Birbirlerine anlatmaktan usanmadIlar.
“ArkadasIm (135), soyle bana! Soyle bana, yeraltInda gorduklerini
anlat bana!”
“Soyleyemem arkadasIm! Soyleyemem! Sana yeraltI dunyasInda
gorduklerimi anlatacak olursam, sen oturup aglamalIsIn. Ve ben de
oturup aglayayIm. Ellemekle zevk duydugun benim guzel bedenimi, simdi
bocekler, eski bir giysiyi yer gibi yiyor. Ellemekle zevk duydugun
benim guzel basIm, bir camur teknesi gibi toprak doludur.”
IX
Engidu, soyle diyerek buzulup topraga comeldi.
“ArkadasIm, yeraltI dunyasInda sunlarI gordum:
(Tablette, Engidu’nun yeraltI dunyasIyla ilgili sozlerinin bulundugu
yer kIrIktIr. Soylenen bu sozler yaklasIk 30 satIrdIr.)
X
(Bu sahne, GIlgamIs’In, yer dunyasInIn ayrIntIlarIyla ilgili olarak
sordugu sorularI ve Engidu’nun buna verdigi yanItlarI icermektedir ki
bu bolumun, yaklasIk ilk 15 satIrI kIrIktIr.) “Sehpaya asIlmIs olanI
gordun mu?” – “Evet gordum. Eger isledigi gunahtan pisman olsaydI,
civinin kopmasIyla kurtulurdu.” – “Eceliyle oleni gordun mu?” – “Evet
gordum. Gece yatagInda uyuyup, su, soguk su iciyor.” – “Savas alanInda
oleni gordun mu?” – “Evet gordum. Ana ve babasI onun icin
ugrasIyorlar. KarIsI da onun icin calIsIyor.” – “Cesedi kIrda
bIrakIlmIs (mezara gomulmemis) olanI gordun mu?” – “Evet, gordum. Onun
ruhu yeraltI dunyasInda uyumuyor.” – “Ruhuyla kimsenin ilgilenmedigini
(136) gordun mu?” – “Hayvanlara yedirilen tencere kazIntIsI ve sokaga
atIlan yemek artIklarI onun besinidir.” (Destan burada sona erdi.
DestanIn son tableti nasIl tutarsIz basladIysa yine tutarsIz olarak
boyle biter.)
ACIKLAMALAR
(1) “Bahri recez” Arap siirinden OsmanlI-Turk siirine gecen ve divan
edebiyatImIzda kullanIlan aruz bicimlerinden biridir. GIlgamIs
destanInIn, binlerce yIl once aruzla yazIldIgInI duymak ilk anda garip
gelebilir. Ancak, gunumuzun Ortadogu gelenek ve goreneklerinin pek
cogunun kokeninin Sumerlere kadar uzandIgInIn, kazIlarda elde edilen
bulgularIn incelenmesiyle bilimsel olarak kanItlandIgInI goz onunde
tutarak, bu acIklamayI yazan cevirmenin ya da Prof. Landsberger’in bir
bildigi oldugunu dusunduk ve acIklamayI koruduk. (YayImlayan.) (2) Nuh
adI, Sâmi dillerinde kullanIlIr. Metinde, Nuh adI yerine Utnapistim
denmektedir.
Gerek Nuh’un, gerekse Utnapistim’in sozluk anlamlarI belli degildir.
Sumerler Nuh Peygambere, Zi-UD-SUDDA diyorlardI. Bu addaki ‘Zi’,
‘yasam, can, ruh’ demektir; ‘UD’, ‘zaman’, ‘SUDDA’ da, ‘uzun’ anlamIna
gelir. Bu uc sozcukten olusan ad, ‘uzun omurlu’ demektir. (3) Savas ve
ask tanrIcasI istar’In tapInagI.
(4) Pismis tugla, guneste kurumus tugla olan kerpicten daha
degerliydi. Pismis tugla oteki tuglalarIn kaplamasI olarak
kullanIlIrdI. (5) Bu yedi bilge, yerin altInda bulunan tatlI su
okyanusunun tanrIsI Ea’nIn ogrencileridir. Bunlar yeryuzune cIkIp
insanogluna bilim ve bilgelik ogrettiler: Cok eski bir soylenceye gore
de Sumer ulkesinin krallarIydIlar. (6) Etice yazmadaki bu yerde,
Etilerin iki bastanrIsIndan biri gogun Gunes TanrIsI, oteki de FIrtIna
TanrIsIdIr. BurayI Babil mitolojisine, Babil anlayIsIna gore
degistirmeye calIstIk (Prof. Landsberger). (7) Endaze: 60 cm; karIs:
asagI yukarI 20 cm.
(8) Bizim hep “agIlI bol Uruk” diye cevirdigimiz tumce, daha dogru
olarak, “Koyun agIllarInIn kenti olan Uruk” diye cevrilmeliydi. “Bol
agIl” Uruk kentine gondermedir. Bu sIfat, Uruk’un TanrIcasI olan
istar’a adanmIs kutsal koyun surulerini anIstIrIyor. (9) GIlgamIs’In
tasIdIgI yuksek krallIk niteliklerinden biri olan cobanlIkla, yaptIgI
zulum bagdasmadIgIndan, burada kendisiyle alay ediliyor. (10)
YakInmalar dogrudan dogruya buyuk tanrIlara yapIlmadIgIndan, daha
kucuk tanrIlarIn aracIlIgIna basvuruluyor, bunlarIn aracIlIgIyla
yapIlan yakInmalarI, ulu tanrIlar dinlemis oluyor. (11) Buyuk ana
tanrIcalardan birinin adIdIr.
(12) Aruru, kendisinin eskiden yarattIgI Gok TanrIsI Anu’nun bicimini
ruhunda canlandIrIyor, sonra camuru yazIya atarak bir buyu yapIp,
ruhunda canlandIrdIgI bu bicimi gerceklestiriyor (Prof. Landsberger).
(13) Suvat: hayvanlarIn surekli su icebildikleri bir su kIyIsIndaki,
en cok da Irmak kIyIsIndaki duzluk yer.
(14) Cok su iciyor olsa gerek (?).
(15) AvcI tuzak ya da kapan kurduguna gore, yanIndaki hayvanlarIn, bu
tuzak ya da kapana bagladIgI hayvanlar olmasI gerekir. Cunku avlanacak
hayvanlar ne turdense, o tur ya da baska tur hayvanlardan biri kapanIn
ve tuzagIn yanIna baglanIr. (16) Biz bunu, yogun bir cevher olan
goktasI olarak yorumluyoruz. Bu, en buyuk gucun simgesidir.
(17) TuzaklarI.
(18) YabanIl hayvanlarI (Prof. Landsberger).
(19) Belki ictigi bol su.
(20) Cevik, yigit, acIkgoz, yaramaz anlamlarIna gelir. Adam boynu
vuran cellatla bir ilgisi bulunma olasIlIgI da vardIr.
(21) Burada “addegisimi” (metonomasie) vardIr (Prof. Landsberger).
(22) “Allah’In emri olmak” deyimi, cinsel iliskide bulunmak ve yatmak
sozcuklerinin karsIlIgIdIr. Halk dilinde cok kullanIldIgIndan bunu
otekilere yegledim. Ozgun metinde de yasal iliskide bulunmuslar gibi
gorulmektedir. (23) Dr. Albert Schott’un cevirisine koydugu eski Babil
yazmasIna ait 45. satIrIn, anlam butunlugunu bozmasI nedeniyle
cevirmedim. Prof. Landsberger bu satIrI cIkarmamI salIk verdi.. (24)
CeylânlarIn, geyiklerin, yagmurcalarIn birdenbire sIcramalarIna
“mertlemek” denir.
(25) Gunes TanrIsI.
(26) En yuksek tanrIlar.
(27) Burada Schott’un cevirisi, ozgun metne gore degistirilmistir. Bu
degisikligin nedeni, burada escinsel iliskiye deginilmesidir. Cunku
olay yanIltIcIdIr. DestanI duzenleyen sanatcInIn anlattIgI dus,
sanatta gosterdigi en buyuk ozelligidir. SanatcI, GIlgamIs’a kosnul
bir dus gosteriyor; o da bu dusu, bir cocuk saflIgIyla anasIna
anlatIyor. Bu orge, birinci duste, destanIn yalnIzca en son yazmasInda
bulunuyor. Schott’un metniyse, en son yazma olan eski Babilce metinden
cevrilmistir (Prof. Landsberger). (28) GIlgamIs’In anasI.
(29) O zamanlar insanlar guzel kokulu yaglarla bedenlerini yaglarlardI
(Prof. Landsberger).
(30) Ev diye cevirdigim sozcuk, iki yerde gecmektedir, anlasIlmasI da
guctur.
(31) BurasI yeterince acIk degildir. BazI dilbilimciler bunu “ius
primae noctis” (ilk gece hakkI) diye yorumluyorlarsa da, bu yorum
genellikle kabul olunmus degildir. (32) Cocuk dogduktan sonra,
gobeginin bagI uzerinde fal bakIlmIs olsa gerek.
(33) GIlgamIs’In.
(34) Yerli olmayIp Sumer panteonuna sonradan girmis bir tanrIca.
(35) GIlgamIs’In ishara ile evlenme hazIrlIgI akla geliyor.
(36) YabanIl inek gorunumunde bir tanrIcadIr (Prof. Landsberger).
(37) Yelmek, heves etmek anlamIna gelir. Bazan baglanma, kapIlanma
anlamInda da kullanIlIr.(CN)
(38) Hafif uyumak, sekerleme yapmak. (CN)
(39) Bu satIr anlasIlmIyor (Prof. Landsberger).
(40) GIlgamIs’In Engidu’ya soyledikleri, ne yazIk ki kaybolmustur.
(41) Uruk, FIrat kIyIsInda oldugundan boyle bir dilekte bulunulmustur.
(42) Faldan, isin ugursuz gidecegi anlasIlIyor.
(43) Eski Elâm devletine ait bir yer. Bugunku BatI iran’da.
(44) Duste bildirsin.
(45) GIlgamIs’In koruyucu tanrIsI (Prof. Landsberger).
(46) Su tasImaga yarar tulum (CN).
(47) YaslIlardan (Ceviren).
(48) Emanet etmek anlamInda.(CN)
(49) AnlasIlmaz bir sozcuk.
(50) Gunes tanrIsIna su sunmak icin.
(51) Kalk, fIrla, sIcra demek.(CN)
(52) irnina, istar’la (Babillilerin Venus’u) ilgili bir yakarIda
istar’la bir tutuluyor ve kendisine soyle sesleniliyor: “Sen en
guclusun, igigilerin (yeryuzu tanrIlarInIn) en buyugu, sen kralicesin.
Kukreyen aslan, kIzgIn vahsi boganIn… (Sin’in TanrIsI) guclu kIzI,
sana karsI duracak kimse yoktur.” Buna gore, irnina, gezegenlerin
tanrIcasI Venus’tur (Schott). (53) GIlgamIs’In.
(54) Demek, tehlike atlatana su icirmek gorenegi o zaman da varmIs.
(55) Un, ruhlarIn yerin altIndan cIkIp dus gostermeleri icin serpilir.
Bu ruhlar duste gorunurler.
(56) GIlgamIs, daglarIn yamaclarInda biten ve yegin yellerin etkisiyle
devrilip iki kat olan bugdaylara benzetiliyor. Bir bugday egildigi
zaman basagI nasIl kokune kadar dayanIrsa GIlgamIs’In o anda buzulerek
uyudugunu anlatIyor (CN). (57) Cinsel anlamda.
(58) Belki arabanIn bir susu.
(59) Katran agacI guzel kokar (CN).
(60) Bu dort satIr tam olmadIgI icin ceviride atlanmIstIr.
(61) Yesb de denen sert ve degerli bir tas (CN).
(62) istar’In sevgilisi olan Tammuz, yazIn olen bitkilerle birlikte
cehenneme gider; butun ulkede bunun icin yas torenleri yapIlIr. istar
iki ay sonra, onu cehennemden cIkarIp yeryuzune getirir. (63) Yani
“KanadIm” diyor (Prof. Landsberger).
(64) Burada ne oldugu anlasIlmayan bir yemekten soz edilmektedir.
Belki istar’In cobana onerdigi ask eglenceleri de kaba bir bicimde
anIstIrIlmIs olabilir. (65) CobanIn damak tadI olmadIgIndan, istar’In
sofrasIndaki yemekleri begenmeyip anasInIn yemeklerini arIyor (CN).
(66) Hurma bahcelerinde yasayan ve hurmalara zarar veren adI
bilinmedik bir hayvana dondurmustur.
(67) ici bos, ozsuz bugdaya “kavuz” denir. “Kavuz yIllarI” sozuyle de
kItlIk yIllarI anlatIlIyor (CN).
(68) HayvanlarIn ciger, barsak, iskembe gibi ic organlarI.
(69) Herkesin koruyucu bir tanrIsI vardI (CN).
(70) Schott, burada yalnIzca Bogazkoy’de ele gecen metne gore “senin”
diyecegi yerde “benim” diye bir degisiklik yapmIstIr. Bunun icin de su
iki nedeni ileri surmektedir: 1. GIlgamIs’In, Humbaba’nIn uzerine
yaptIgI sefere Samas neden olmustur, diyor. Halbuki Samas’In bu sefere
neden oldugunu ben, ozanImIzda goremiyorum. GIlgamIs bu sefere gitmeye
kendi karar vermistir. Ancak Samas, seferde GIlgamIs’I korumustur. 2.
Schott, Enlil’in Humbaba’yI ormana bekci olarak koydugunu ve onun
olumune neden oldugunu ileri suruyor. Buna verilecek yanIt su
olabilir: Kutsal katran devrildikten sonra, bekciye gerek yoktur. Hem
GIlgamIs, katranlarIn kerestesinden Samas icin degil, Enlil icin bir
kapI yaptIrmIstIr. SanatlI olarak yapIlan bu kapI, GIlgamIs’In Enlil’e
karsI duydugu minnet duygusunun bir anlatImIdIr (Prof. Landsberger).
(71) AcIk olarak anlasIlamayan bu satIrlarda, sozu edilen kapIya bir
anIstIrmada bulunulmustur. Bu kapI seferin ganimetidir. Ve Enlil’e
yapIlacak bir sunudur. Sefer de bu ruh coskunlugu icinde yapIlmIstIr.
Halbuki Enlil icin katlanIlan bunca ozveriye, gucluge ve yorgunluga
karsI Enlil degerbilmezlik gosteriyor. iste bu yuzden Engidu hIrsIndan
patlIyor, ama dogrudan dogruya tanrIya dil uzatamayIp hIrsInI bir
cocuk gibi kapIdan ve bu dramda ancak bir usak rolu oynayan fahiseden
alIyor (Prof. Landsberger). (72) Engidu’nun sozleri belki sItma
sabuklamasIyla soylenmistir. Ancak bu sozler bir duse ozgu degildir.
Tersine Engidu, buyuk bir gucluk ve yorgunluk icerisinde, tasInmasI
guc olan bir tur keresteyi, TanrI Enlil’e bir sunuda bulunmak uzere
yurda dek surukluyor. Butun bu sefere atIlmasI ve ofkesini kapIya
karsI gostermesi en dogal davranIstIr (Prof. Landsberger). (73) Burada
soz konusu olan agac degil, kapIdIr. KapInIn yuksekligi 12 metreden
artIktIr (Prof. Landsberger).
(74) Orospunun kosnul davranIslarInIn, basIna belâ olmasInI diliyor
(CN).
(75) YeraltI TanrIcasInIn adlarIndan biridir.
(76) insanlar oldukten sonra toprak ve sonuc olarak toz olduklarI
icin, burasI, yani mezar, “tozun evi” diye anlatIlmIstIr.
(77) TanrIlarIn surekli olarak ilgisini goren en yuksek rahip sInIfI
belirtiliyor.
(78) Etana, insanlarla hayvanlarIn bir arada yasadIgI en eski zamanda,
cobanlara krallIk etmistir.
(79) Suru ve cobanlarIn tanrIsI (Prof. Landsberg).
(80) Seni elimden aldI demek istiyor.
(81) Yaban esegi pek cinbas oldugundan avlanmasI guctur ve tek basIna
dolasmaktadIr (CN).
(82) KatIr, dagda kolaylIkla gezebilen bir hayvandIr. AnlasIlan
Engidu, becerili bir dagcI ve becerili bir yaban esegi avcIsI oldugu
icin, katIra benzetilmistir (CN). (83) Bir tur agac (CN).
(84) Bu aslan olayI, geriye kalan ve yok denebilecek kadar silik olan
izlerden cIkarIlmIstIr, bununla birlikte tamamladIgImIz, bu kIrIk ve
belirsiz yer, son zamanlarda ele gecen Etice yazIlmIs bir metin
parcasIyla dogrulanmIs gorunuyor. (85) GIlgamIs’In dusu burada bitmis
gibi gorunuyor.
(86) ikizler dagI.
(87) Mâsu dagI catal bicimindedir. Gunes bu catalIn arasIndan cIkIyor
(Prof. Landsberger).
(88) Daglarda bulunan iki yanI dar ve yuksek yarmalar (CN).
(89) GIlgamIs, karanlIk bogazdan gecerken gunesle karsIlasmamak icin
adImlarInI sIklastIrIyordu.
(90) Uzum salkImI gibi akikler.
(91) Bir tanrIca olan bu Sâkiye, mitolojik bir kisidir; gunluk donusu
sIrasInda, yorgunluguna karsI gunese taze bir icki sunar (Prof.
Landsberger). (92) Oldu (Prof. Landsberger).
(93) Sim, im ve belirti anlamlarIna gelir. Bu sozcugu bir Turkmen’den
duymustum (CN).
(94) Tastankilerin ne olduklarI belli degildir; ancak, metnin
baglamIndan bunlarIn kurekci olduklarI cIkarIlabilir. Cunku olum
suyunun damlasI bir insana sIcrayInca, o insanI olduruyor.
DolayIsIyla, boylesine tehlikeli suyu gecmek icin belki tastan
kurekciler kullanIlmIstIr (Prof. Landsberger). (95) Kuregin suya giren
enli bolumu. Destan donemlerinde bu aynalarIn turlu bicimlerde
yapIldIklarInI, ele gecen resim ve kabartmalardan anlIyoruz. Nuh’un
gemisinin kullandIgI kureklerin aynasInIn da meme biciminde oldugunu,
bu destandan ogreniyoruz (CN). (96) GIlgamIs, Utnapistim’i tanImIyor;
karsIlastIgInI baska biri sanIyor (Prof. Landsberger).
(97) Bu, dunyanIn gecici olduguna bir ornektir. Bir aile ve bir mal
kuruluyor, bunlar sonucta yok oluyor.
(98) DunyanIn gelip gecici olusu, IrmagIn akIsIyla karsIlastIrIlmak
istenmiyor.
(99) ilerde de gorecegimiz gibi, Utnapistim’e ayrIcalIklI davranIp ona
sonsuz dincligi verdiler; ancak o zamandan beri, tanrIlarIn bu
ilgisini bir daha kimse kazanamadI. (100) Anunnaki: Gok tanrIlarInIn
tersine olarak yeraltI tanrIlarIdIr. (Prof. Landsberger).
(101) And: Degismeyen yazgInIn simgesidir. Her kim gunah islerse,
ictigi andI bozmus olur. insanlar gunahlI olduklarIna gore, yazgIlarI
degisir demektir (Prof. Landsberger). (102) Nuh Peygamber, daglarIn,
denizlerin ve olum suyunun arkasInda bulundugu icin, kendisi boyle
niteleniyor. (CN).
(103) Surippak, Uruk’un yaklasIk 30 km. kuzeybatIsInda, bugun Fara
denen bir orendir (CN).
(104) Ozan burada, bir masal orgesinden yararlanmIstIr. Yelden
sallanan kamIslar, sesi insanlara iletiyor.
(105) Ubar-Turu: Babillilerin gelenegine gore, 18000 yIl saltanat
suren Tutan’dan onceki son soylencesel kraldIr (Prof. Landsberger).
(106) Nuh Peygamber’i cagIrIyor. TanrIlar toplantIsInda verilen
kararI, gevezelik edip Nuh’un kulagIna iletiyor (CN).
(107) Apsu: yerin altIndaki tatlI su okyanusudur; aynI zamanda yerin
ustundeki yagmur suyunun da havuzudur. Ea, hem bu havuzun ve hem de bu
okyanusun beyidir (Prof. Landsberger). (108) 3528 metre kare.
(109) KamIs: bir olcudur; yaklasIk uc metre uzunlugundadIr.
(110) Geminin bu parcasInIn ne oldugu acIk olarak anlasIlmIyor; “su
kazIklarI” diye sozcuk sozcuge cevirdik.
(111) Bu olcunun ne oldugu belirtilmiyor (Prof. Landsberger).
(112) Susam yagIdIr. Bu yagla guzel borek kIzartIlIr. Nitekim Nuh
peygamber de bununla peksimet kIzarttIrmIs oldugunu soyluyor (CN).
(113) FIrtIna TanrIsI.
(114) Sullat ve Hanis: FIrtIna TanrIsI’nIn yanInda olan iki kucuk
tanrI.
(115) ira: savasI ve hastalIgI insanlarIn basIna saran bir tanrIdIr
(Prof. Landsberger).
(116) KorkularIndan (Ceviren).
(117) Nissir DagI: Bugunku Irak ve iran sInIrInda, Rumiye Golu’nun
goneyinde bulunan yuksek daglardan biri olsa gerekir. Bu yazma,
israilogullarI yazmasIndan ayrIlIyor. israilogullarI yazmasIna gore,
Nuh’un gemisi, AgrI DagI’nIn ustune oturmustur (Prof. Landsberger).
(118) Keli: SularIn, bataklIklarIn, camurlu tarlalarIn ortasIndaki
kuru yerlere dendigi gibi, su altI olmayan dik tarlalara da “keli
tarla” denir (CN). (119) Ea, insanlara kIzIp tufan yapan Enlil’e, bu
seslenisiyle adalet yolunu salIk veriyor. Herkesi sucuna gore
cezalandIrmayI anImsatIyor. Ve yaptIgI tufanla gosterdigi
adaletsizligi Enlil’in yuzune vuruyor. (120) AkatcasI “Atrahasis” olan
sozcugu boyle cevirdik. Bu sozcuk, Nuh Peygamber’in sanlarIndan
biridir.
(121) Uyumak icin comeliyor ve boylece kendi kendini zorluyor; ancak,
uyku sis gibi solugunu ona karsI ufluyor ve uyku, onu soluguyla
bogarak yeniyor (Prof. Landsberger). (122) Ekmek sahnesinin anlamI
sudur: Utnapistim, tasIdIgI kan dolayIsIyla yarI-tanrI olan
GIlgamIs’I, tanrIlIk niteligini gostermesi icin, sInava cekiyor. Bu
sInav, GIlgamIs’In bir hafta uykusuz kalmasIdIr. GIlgamIs, uyumamak
icin oturmayIp comeliyor. Fakat son derece yorgun oldugundan, hemen
uykuya dalIyor. Utnapistim’in karIsI uyuyan GIlgamIs’In sInavI
basaramadIgInI gorunce, kocasIna onu uyandIrIp ulkesine geri
gondermeyi salIk veriyor. Ancak Utnapistim, onun da her insan gibi
kotu huylu oldugundan, uyudugunu yadsIyarak sonunda bir kavga
cIkarmasIndan cekiniyor ve GIlgamIs’In ne kadar uyudugunu kendisine
gostermek amacIyla ortaya bir kanIt koymak istiyor. iste bundan oturu,
konugun gunluk ekmek payI, uyumasIna karsIn pisirilip basucuna
konuyor. Ve konukevlerinde hep yapIldIgI gibi, hesabI da duvara
ciziliyor. GIlgamIs, kendisine yuklenen butun gorev gunlerini uykusuz
gecirecegi yerde, bastan sona uykuyla gecirdikten sonra, Utnapistim
onu uyandIrIyor. Utnapistim’in onceden kestirdigi gibi, GIlgamIs
gercekten uyudugunu yadsIyor; ama, basucuna konan ekmeklerin gecirmis
oldugu degisimler ve cizilen cizgilerle, uyudugu hemen anlasIlIyor.
Bunun uzerine, yasamI aramaktan vazgecerek umutsuzluga kapIlIp
talihinden yakInIyor (Prof. Landsberger). (123) GIlgamIs’In acIklI
durumu, Nuh Peygamber’i uzdugunden, gemicisi Ursanabi’ye yukarIdaki
gibi ileniyor. Cunku gemicisi GIlgamIs’a yol gostermekle onu basIna
belâ ediyor. (124) Nuh Peygamber, GIlgamIs’In kIlIgInI duzelttikten
sonra ulkesine yollamak istediginden, gemicisine boyle bir buyruk
veriyor (CN). (125) Nuh Peygamber’in karIsI, binbir guclukle sonsuz
yasamI aramak icin kocasInIn yanIna gelen ve kocasI tarafIndan sIrtIna
guzel bir giysi giydirilip yine ulkesine geri yollanan GIlgamIs’a
acIyor ve kocasIna boyle sorduktan sonra GIlgamIs’I geri cagIrtIyor.
(126) YIlan; suyun, yasamIn ve saglIgIn tanrIsI olan Ningiszida’nIn
simgesidir. YIlanIn cok yasayan bir hayvan olmasI bu otu yemis
olmasIna yorulur. (127) Yer aslanI: YIlanIn baska bir adIdIr (Prof.
Landsberger).
(128) Bu agactan, ozellikle araba dingili yapIlIrdI. NasIl bir agac
oldugu pek belli degildir (Prof. Landsberger)
(129) Numaralarla gosterilen bolumleme, metnin kItalara ayrIlmIs
oldugunu gostermektedir. Bu kIta bolumlemesi, genellikle Akat siirine
yabancIdIr. Buna karsIlIk, Sumer kosugunun bir ozelligidir. Sumerce
kItalar, denebilir ki, ayrI ayrI sahneler halinde hazIrlanmIs olurlar.
Her sahne tam bir birlik olusturur. Ancak, kItalarIn bolumlemesiyle
ilgili olaylarIn akIsI, kimi zaman kesilir. Yani olaylarIn arasIndaki
baglar, cok kez gozardI edilmis olur. (130) Bu uygun bir ceviri
degildir. Dogrusu, gunumuzde ilkellerin kullandIgI “bumerang”a
benzeyen, agactan yapIlmIs bir “atma” silahIdIr (Prof. Landsberger).
(131) Okurun da dikkatini cekmis oldugu gibi, burada II. kIta sozcugu
sozcugune yineleniyor. Bunun anlamI ve sanatcInIn bundan amacI, soyle
acIklanabilir: Engidu’nun yazgIsInIn degismesi, yani onun ruhlara
katIlmasI, bir yIldIrIm hIzIyla oluyor. Sanki, hicbir sey olmamIs
gibi, yeraltI dunyasInda alIsIlan durum suruyor ve yine, hicbir sey
olmamIs gibi, TanrIca Nin-Asu kendi tanrIsal dinginligini koruyor.
iste boylece, insanIn olumlulugu tanrIlarIn degismeyen olumsuzluguyle
bir karsItlIk olusturuyor (Prof. Landsberger). (132) Dag evi.
(133) YeraltIndaki tatlI su okyanusu (Prof. Landsberger).
(134) Dogru bir metin onarImI degildir.
(135) Akatca yazmada goruldugu gibi, Engidu burada birdenbire
GIlgamIs’In arkadasI oluyor. Bu bolumun Sumerce ozgun metni elimizde
olmadIgIndan, degisikligin nasIl ortaya cIktIgInI bilemiyoruz. Acaba
bu degisiklik Sumerce ozgun metinde mi vardI; yoksa AkatlI yazar, her
seye karsIn burada, metin uzerinde kesin bir degisiklik mi yaptI?
iste, soyledigimiz gibi, bunu anlayamIyoruz (Prof. Landsberger). (136)
Ruhuyla ilgilenilmeyen kimsenin olusu: KalItcIlarInca, ruhu icin adak
adanmayan bir olu demektir (CN).
C
AydInlanma KitaplIgI
DUNYA KLASiKLERi DiZiSi
CIkacak Kitaplar:
c MartI cVisne Bahcesi (Cehov)
c Totem ve Tabu (Sigmund Freud)
c Degisen Kafalar (Thomas Mann)
c Cin Oykuleri (Anonim)
c Gulliver Cuceler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c Mozart Prag Yolunda (Eduard Morike)
c Gulliver Devler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c YalnIz Gezerin Hayalleri (Rousseau)
c YeraltIndan Notlar (Dostoyevski)
c Uc Hikâye (Gogol)
c Gulme (Bergson)
c Paul ve Virginie (Bernardin de Saint-Pierre)
c YasalarIn Ruhu (Montesquieu)
EDİT: <http://mezopotamya.tripod.com/gil-kitap.html> Alıntıdır.
Kendim PDF olarak bir arada topladım…
Typhon(Logii)..

Gılgamış Destanı 2

BESiNCi TABLET
Ormana gozlerini dikip baktIlar. KatranlarIn yuksekligine sastIlar.
Ormana girilen yola sastIlar. Humbaba’nIn gectigi yerde bir ayak izi
vardI. Yollar iyi bir durumdaydI. Buyuk yol guzel yapIlmIstI. Onlar
katran agacI dagInI goruyor, tanrIlarIn oturdugu yeri, irnina’nIn
(52)
yuksek tapInagInI. Bu dagIn onunde bir katran agacI vardI. Bu, pek
gurdu; golgesi cok hostu, sevincle doluydu. CalIlar birbirine
girmisti. Buyuk ormanIn agaclarI da birbirine girmisti. (56 satIrlIk
bosluk.)
iki yigit Humbaba’yI beklediler, ama o gelmedi…
(6 satIrlIk bosluk.)
Engidu agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
Humbaba’nIn izini boyle bulabilir miyiz? BIrak bir biri arkasIna
dusler gorelim.
(Uc satIr eksik.)
Dusler uc kez gorulmeli.
(26 satIrlIk bosluk. Bu boslukta, GIlgamIs’In gordugu birinci dus
anlatIlmIstIr.)
Engidu, agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
(iki satIr eksik.)
“Dusun beni cok sevindirdi!”
Aksam dinlenmesine gitmek icin birbirleriyle sozlestiler. Gece yarIsI
onun (53) uykusu kactI, dusunu Engidu’ya anlattI:
“Arkadas, nasIl? Sen beni uykumdan ne diye tedirgin ettin? Ben nicin
uyanIgIm? Engidu, arkadas, ben bir dus gordum… Sen beni uykumdan
tedirgin ettin? Ben nicin uyanIgIm? Birinci dusumun ustune, ikinci
dusum gorundu; derin dag diplerinde duruyorduk, hemen dag devrildi…
Beni yere yIktI. Dag ayaklarImI yakaladI ve onlarI bIrakmadI. Biz
onun
karsIsInda kucuk saz sinekleri gibi kaldIk… Oyle aydInlIktI ki.
Bana
bir adam gorundu. Ulkede en guzel oydu. Pek guzeldi. O beni dagIn
altIndan cekti, bana su icirdi (54). Yuregim ferahladI. AyaklarImI
yere degdirdi.” KIrda dogan Engidu, arkadasIna dedi, Engidu dusu
yordu.
“Arkadas, dusun guzeldir, pek iyi bir dustur. Arkadas, gordugun dag
Humbaba’dIr. Humbaba’yI yakalayacagIz; onu oldurecegiz ve olusunu
dIsarI tarlaya atacagIz. YarIn her sey sona erecek.” iki kez yirmi
saatten sonra hafif bir yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra
kendilerini dinlenmeye cektiler. Samas’In onunde bir kuyu kazdIlar.
Ancak GIlgamIs, daga tIrmandI ve ince ununu daga serpti (55). “Dag!
Engidu icin bana bir dus getir! Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulun!”
Dag, Engidu icin ona bir dus getirdi. Ona, Engidu’ya da bir isarette
bulundu. Pek soguk bir yel esti, bir fIrtIna gelip gecti. FIrtIna
GIlgamIs’I uyuttu. GIlgamIs uyurken daglarIn yamaclarInda biten
bugdaylar gibi bir yana devrildi ve GIlgamIs’In cenesi baldIrIna
dayandI (56). insanlara gevseklik veren uyku onun ustune dustu.
UyandIgI uykuyu bIrakIp yukarI yurudu, arkadasIna dedi: “Arkadas,
beni
cagIrmadIn mI? Nicin uyandIm? Sen beni sarsmadIn mI? Nicin korktum?
Buradan bir tanrI gecmedi mi? OrganlarIm nicin titredi? Arkadas,
ucuncu bir dus gordum ve gordugum dus cok urkutucuydu; gok haykIrdI,
yeryuzu gurledi! Hava dinginlesti, karanlIk coktu. Bir yIldIrIm
dustu.
Bir yangIn yukseldi. Duman koyulastI. Olum yagdI. Yagan koz oldu;
ates
sondu ve yukarIdan asagI dokulen (koz olan ates), kule dondu. AsagI
gel, tarlada konusabiliriz.” Orada Engidu, onun kendisine anlattIgI
dusu duyunca GIlgamIs’a dedi:
(Buradaki boslukta, belki, Engidu’nun GIlgamIs’In gordugu dusu ovmesi
ve sonra iki arkadasIn katranlarI devirmek icin en son kararI
vermeleri anlatIlmaktadIr). O, eliyle baltayI yakaladI… bir tane de
nacaklarI vardI: Engidu onu eline aldI ve katranlarI devirdi; ama
Humbaba gurultuyu duyunca ofkelendi: “Kimdir o, daglarImIn cocuklarI
olan agaclarIn IrzIna gecen? Kimdir o, katranI deviren?”
Bunun uzerine goksel Samas, gokten onlara seslendi: “ileri gidin,
korkmayIn!”
(YaklasIk 80 satIrlIk bosluk. Gorunuse gore, GIlgamIs ve Engidu,
Humbaba’yla yapacaklarI savasIm icin Samas’tan ogut istediler.
Samas’In verdigi olumsuz yanIt, burada anlatIlmIs olmalIdIr. Cunku
metin soyle suruyor:) …ve ondan sel gibi goz yaslarI bosandI.
GIlgamIs goksel Samas’a dedi:
(iki satIr eksik.)
Ancak ben, goksel Samas’a bas egiyorum. Benim icin gosterilen yoldan
yurudum.”
Goksel Samas, GIlgamIs’In yalvarmasInI dinledi ve Humbaba’nIn onune
buyuk fIrtInalar cIkardI: Buyuk fIrtIna, poyraz, kasIrga, kum
fIrtInasI, bora fIrtInasI, kIragI fIrtInasI, ruzgâr, cam fIrtInasI!
Ona karsI sekiz fIrtIna kalktI ve bunlar Humbaba’nIn gozlerine
savruldu. ileri gidemedi, geri donmedi. Humbaba savastan vazgecti.
Bunun uzerine Humbaba, GIlgamIs’a seslendi: “GIlgamIs, beni
bIrakmalIsIn! Sen benim efendim olmalIsIn, ben senin kolen olmalIyIm.
Ben sana daglarImIn cocuklarI olan agaclarI devireyim ve onlardan
senin icin evler yapayIm.” Engidu, GIlgamIs’a dedi:
“Humbaba’nIn dediklerini dinleme! Humbaba’yI oldurmelisin!”
(Bunu izleyen boslukta, Humbaba’nIn oldurulmesi ve iki yigitin geri
donmesi anlatIlmaktadIr; tabletin son satIrI belki soyle
tamamlanmaktadIr:) GIlgamIs, Humbaba’nIn kesilen basInI sIrIga dikti.
ALTINCI TABLET
Kirini yIkadI, silâhlarInI parlattI, basInI sallayarak sacInIn
tutamlarInI arkaya attI. Kirli giysisini fIrlatIp temizini giydi,
savas giysisini giyip beline islemeli kemerini kusandI. GIlgamIs
krallIk tacInI giyince, GIlgamIs’In guzelligi istar’In guzel
gozlerini
kamastIrdI: “Gel GIlgamIs! Benim guveyim ol! Bana meyveni armagan et
(57), armagan etsene! Sen benim kocam ol, ben senin karIn olayIm!
Sana
altIndan ve lacivert tasIndan yapIlmIs kosu arabalarI kosturayIm!
Tekerlekleri altIn, boynuzlarI (58) ayna gibi parlayan madenden
olsun!
Buna ruhlar, dev gibi katIrlar kosulsun! Sen evimize girince seni
katran kokularI (59) karsIlasIn. Buyuk rahipler ve soylular
ayaklarInI
opsunler! Krallar, buyukler ve beyler ayaklarInIn altIna diz
coksunler! DaglarIn ve ulkelerin urunlerini sana vergi olarak
getirsinler! Sana keciler ucuz, koyunlar ikiz yavrulasIn! Senin sIpan
bir ester yukuyle kossun! ArabanIn onundeki atIn, yarIsta birinci
olsun! Boyunduruktaki okuzlerinin esi olmasIn!” GIlgamIs, konusmak
icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Seni ha!…….. Seninle evlenirsem ne kazanacagIm? NasIl olsa
kendimi yaglayacak yagIm ve ustume giyecek giysim var. Yiyecek
ekmegim
ve azIgIm vardIr, dahasI, tanrIlara yarasIr yemegim, krallara ozgu
ickilerim bulunur! (Bir satIr eksik. Bundan sonraki parcada,
GIlgamIs,
TanrIca’yI su bicimde asagIlIyor:)
…………………………………………..
…………………………………………..
…………………………………………..
………………………………………….. (60)
Sen, sogukta IsItmayan bir ortusun! Sen ruzgâra ve fIrtInaya engel
olmayan uydurma bir kapIsIn! Sen, ustune ortuleni altInda ezen bir
fil
derisisin! Sen, icinde toplantI yapan yigitlerin ustune coken bir
saraysIn, sen tasIyIcIsInIn ustunde eriyen bir ziftsin! Sen,
tasIyIcIsInIn ustunde bosalan bir kIrbasIn! Sen tas duvarI catlatan
bir kirecsin! Sen, dusman ulkesini ceken bir yemissin (61). Giyeni
sIkan bir ayakkabIsIn! DostlarIndan hangisini sonsuz olarak sevdin?
CobanlarIndan hangisini surekli olarak begendin? Haydi sevgililerinin
adlarInI sayayIm! (Bir satIr eksik.)
Senin gencliginin sevgilisi olan Tammuz’a (62), yIldan yIla agItI
yazgI kIldIn. Sen, renkli coban kusunun askIna dustun; ama ona da
vurup kanadInI kIrdIn; simdi o, ormanlarda “kappi” (63) diye bagIrIp
duruyor! Sen, gucu ustun olan aslanIn askIna dustun; ama sonra ona
yedi ve yedi tuzak cukurlarI kazdIn.
Sen, savasa alIskIn olan atIn askIna dustun; ama sonra ona kIrbac,
bizlengic ve kamcIyI yazgI kIldIn; iki kez yedi saat kosmayI yazgI
kIldIn; ona suyu bulandIrIp icirmeyi yazgI kIldIn; anasI Silili’ye
surekli yasI yazgI kIldIn! Sen, koyun cobanInIn askIna dustun; o,
sana
durmadan koz yIgIp, gunu gunune oglaklar getirdi; ama sonra ona vurup
kurda dondurdun, simdi de kendi kucuk cobanlarI onu kovalIyorlar;
dahasI, kendi kopekleri bacaklarInI IsIrIyorlar. Sonra sen, babanIn
hurma bahcIvanI olan isullanu’nun askIna dustun; o, sana durmadan bir
sepet hurma getirip gunu gunune sofranI donatIrdI; ama sonra ona goz
atarak yaklastIn: isullanu’cIgIm…. (64) yiyelim dedin. (Bir satIr
cevrilememistir.)
isullanu su yanItI verdi:
“Sen benden ne istiyorsun? Sanki anam benim icin pisirmedi mi? Ne
diye
kokmus, curumus yemekleri yiyecekmisim?.. oyle ekmek ki, kabugu
sazdan
ve dikendendir.” (65) (Bir satIr eksik)
Sen onun soyledigi bu sozleri duyduktan sonra, ona vurup onu …..
(66) dondurdun ve bahcenin icine bIraktIn.
(Bir satIr cevrilememistir.)
Simdi beni seversen, beni de onlar gibi yaparsIn.”
O, istar, bunu duyar duymaz ofkelendi; yukarIya gokyuzune cIktI.
istar, babasI Anu’nun huzuruna gitti. O, anasI Antum’un huzuruna
gitti
ve dedi: “Babam! GIlgamIs bana sovuyordu! GIlgamIs bana kokmus,
curumus seyleri saydI. Kokmus, curumus seyleri!”
Anu konusmak icin agzInI acIp gorkemli istar’a dedi:
“Once sen kavgaya baslamadIn mI ki? O, sana kokmus seyleri saydI.
Kokmus, curumus seyleri!”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Babam, GIlgamIs’I oldurmesi icin bana gokyuzunun bogasInI ver!
(Bir satIr eksik)
Fakat sen gokyuzunun bogasInI bana vermezsen, o zaman ben, cehennemin
kapIlarInI kIrar, direklerini fIrlatIr, kapIlarI ardIna dek acarIm.
YasayanlarI yemeleri icin oluleri kaldIrIrIm. Dirileri yesinler diye.
O zaman dunyada oluler dirilerden cok olur!” Anu, konusmak icin
agzInI
acIp gorkemli istar’a dedi:
“KIzIm, benden istedigini yaparsam, yedi kavuz (67) yIllarI olur.
insanlar icin bugday biriktirdin mi? Hayvanlar icin ot bitirdin mi?”
istar, konusmak icin agzInI acIp babasI Anu’ya dedi:
“Baba, insanlar icin bugday yIgdIm, hayvanlar icin de ot sagladIm!
OnlarIn yedi kavuz yIllarInda doymalarI icin insanlara bugday
topladIm; hayvanlara ot yetistirdim.” (Uc satIr eksik.)
Anu, onun bu sozunu doyunca, gokyuzunun bogasInIn zincirini istar’In
eline teslim etti. O, bogayI yere indirmek icin alIp asagI goturdu ve
onu Uruk agIlIna surdu. (Bir satIr eksik)
Gokyuzunun bogasI korku salarak asagI indi. O, birinci solumasInda
yuz
kisi devirdi; iki yuz devirdi; uc yuz kisi…
ikinci solumasInda yuz daha devirdi. iki yuz daha, uc yuz kisi daha.
O, ucuncu solumasIyla Engidu’ya saldIrdI. O, Engidu’yu susecegi anda,
Engidu gozetleyip, birdenbire boynuzlarInI yakaladI. HIrsIndan
gokyuzunun bogasInIn agzIndan kopukler savruldu. Kuyrugunun kalIn
tarafIyla Engidu’ya carpIp onu yere attI. Engidu, konusmak icin
agzInI
acIp GIlgamIs’a dedi:
“Eskiden biz kendi kendimize ovunduk. Simdi bunu gosterelim!”
(Dort satIr eksik.)
Bunu nasIl yapacagImIzI sana ogreteyim: Sen ve ben ayrIlmalIyIz, ben
bogayI kuyrugundan yakalayayIm.
(Uc satIr eksik.)
KIlIcIn, onun bogazIyla boynuzlarInIn arasIna insin.”
Engidu, Gokyuzunun bogasInI tutmak icin, kovalayIp sImsIkI
kuyrugundan
yakaladI. Engidu, onu iki eliyle tuttu ve GIlgamIs, usta bir kasap
gibi, kIlIcInI guclu ve guvenli bir vurusla onun bogazIyla
boynuzlarInIn ortasIna indirdi… Onlar orada gokyuzunun bogasInI
oldurdukten sonra, yuregini cIkarIp Samas’In onune koydular. Onlar
Samas’In huzurunda saygIyla egilip geri cekildiler; sonra her iki
kardes oturdular. istar, Uruk duvarInIn ustune cIkIp bir cIglIk
kopardI:
“Yuh olsun GIlgamIs’a! Beni rezil etti; Gokyuzunun bogasInI oldurdu!”
Engidu, istar’In bu sozunu duyunca, gokyuzunun bogasInIn budunu
koparIp ona fIrlattI:
“Seni elime gecirseydim, seni de boyle yapardIm! Onun sakatatInI (68)
koluna asardIm!”
istar, kadIn sevgililerini, tapInagIn hizmetcilerini ve orospularI
basIna toplayIp gokyuzunun bogasInIn budu icin aglayIp yakIndI.
GIlgamIs, butun silâhcI ustalarInI cagIrdI. Ustalar boynuzlarIn
kalInlIgIna sastIlar. Her boynuzun dokumu altmIs okkalIk lacivert
tasIndandI. Bu boynuzlarIn kabugu iki parmak kalInlIgIndaydI. Her
ikisinin ici yedi kova yag alIyordu. GIlgamIs, bunlarI yag koymasI
icin, tanrIsI Lugalbanda’ya (69) armagan etti. BunlarI iceri goturdu.
TanrI sarayInIn icindeki kutsal yere astI. FIrat’ta ellerini
yIkadIktan sonra el ele verip Uruk kentinin sokaklarIndan gectiler.
Uruk halkI onlarI gormek icin toplandI. GIlgamIs kendi saray
cariyelerine su sozleri soyledi: “Erkekler arasInda en gorkemli olan
kimdir? Yigitler arasInda en guclu olan kimdir?”
“Erkekler arasInda en gorkemli olan GIlgamIs’tIr. GIlgamIs, yigitler
arasInda en guclu olandIr.”
(Uc satIr eksik)
GIlgamIs, sarayInda bir utku senligi yaptI. Yigitler, gece
karanlIgInda rahatca uykuya daldIlar. Engidu da uykuya daldI ve bir
dus gordu.Sonra dusunu yorarak yukarI yurudu ve arkadasIna dedi:
YEDiNCi TABLET
“Arkadas, neden oturu yalnIzca buyuk tanrIlar birbirlerine
danIstIlar?
Bu gece gordugum bir dusu dinle: Anu, Enlil, Ea ve goksel Samas
toplandIlar. Anu, Enlil’e dedi: “Gokyuzunun bogasInI
oldurduklerinden,
Humbaba’yI vurduklarIndan ve dagIn katranInI devirdiklerinden
iclerinden birisi olsun!” Fakat Enlil dedi:
“Engidu olsun, ama GIlgamIs olmesin.”
Bundan sonra goksel Samas kahraman Enlil’e dedi:
“Onlar gokyuzunun bogasInI ve Humbaba’yI senin sozun uzerine (70)
oldurmediler mi? Simdi Engidu sucsuz yere mi olecek?”
Enlil goksel Samas’a kIzdI:
“Cunku sen, onlarIn dengiymissin gibi, her gun asagIya, yanlarIna
gidiyorsun!”
Hasta olan Engidu, orada GIlgamIs’In ayaklarInIn dibine dusup kaldI.
Gozlerinden yaslar bosandI. Gozlerinden yaslar bosanan Engidu’ya
GIlgamIs dedi: “Kardes, sevgili kardes! Neden kardesimin yerine beni
sucsuz saydIlar?”
Oyleyse: “Simdi ben bir ruh yanInda mI oturuyorum? RuhlarIn yeryuzune
cIktIgI kapInIn dibinde mi oturuyorum (71) ? Benim sevgili kardesimi
bundan boyle gozlerimle goremeyecek miyim?” (Gorunuse gore bunu
izleyen 13 satIrlIk boslukta, belki Engidu’nun sItma sabuklamasI
sIrasInda (72) kendi hastalIgInI Humbaba’nIn orman onunde duran
kapIya
yormus olmasI anlatIlmIstIr:) Engidu, gozlerini acIp, kapIlarla bir
insanla konusur gibi konustu; ama ormanIn kapIlarInda akIl ve
kavrayIs
yoktu.
“iki kez yirmi saatlik yerden senin kerestenin iyiligini sectim. Ben,
yuksek katranI gorunceye kadar, senin kerestenin esine rasgelmedim.
Senin yuksekligin altI kez on iki endazeye varIyor. Senin enliligin
iki kez on iki endazeye varIyor (73). (Bir satIr eksik)
Ben seni yapIp Nipur’a getirdim ve orada taktIm. Senden boyle bir
iyilik gorecegimi bilseydim, elime bir balta alIr, seni paramparca
eder ve FIrat uzerinde gitmek icin bir sal yapardIm.” (Elli satIrlIk
bosluk. Engidu, Samas’tan lânetini avcInIn uzerine indirmesini
diler:)
“… Onun kazancInI yok et. Onun kollarInI gucten dusur. Onun
gidisini
begenme. Pesine dustugu hayvan ondan kacsIn; avcI gonlundekine
ermesin!” Fahiseye, orospuya ilenmek icin yuregi tutusuyor:
“Senin yazgInI orospu, sana ben yazayIm. Bir yazgI ki, sonu gelmesin;
sonsuza dek sursun! Sana ilenclerin en kotusunu savurayIm. KaranlIk
yerin ilenci sabahIn erkeninde karsIna cIksIn! Gece yarIsIna kadar
zevkinin evi sana belâ olsun (74)! (Sekiz satIrlIk bosluk.
AnlasIlabildigine gore Engidu’nun ilencleri fahiseyi tutuyor:)
Sehir lâgImlarIndaki pislikler senin yiyecegin olsun! Sehirdeki
bulasIk sularI senin ickin olsun! YattIgIn yer sokak olsun, durdugun
yer duvar golgesi olsun! (Bir satIr eksik.)
Sarhos ve susuz, yanagIna vursun!”
(On satIr bosluk)
Samas, onun agzIndan cIkan sozleri isitince, ona gokten seslendi:
“Engidu, nicin fahiseye, orospuya ileniyorsun? O fahise ki, sana
yasamda gereken ekmegi yedirdi. O, sana ulkede icilen ickiyi icirdi.
Gorkemli giysi giydirip, o sanlI GIlgamIs’I sana yoldas etti. Simdi
senin kardesin gibi olan arkadasIn GIlgamIs seni, rahat yatagIna
yatIracaktIr. O seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecektir. Esenlik
olan bir yerde, solunda bulunan bir yerde seni oturtacaktIr.
Yeryuzunun butun hukumdarlarI ayaklarInI opecektir. O, senin icin
Uruk
halkIna ah ettirip onlarI aglatacak, mutlu kimselere cevresinde yas
tutturacak ve o, senden sonra bedenini pis ve igrenc bir duruma
getirip, senin icin kendinden gecerek sIrtIna bir aslan postu atIp
collere dusecek.” Bu anda Engidu, Samas’tan yigitin sozunu isitince,
kukreyen yuregi hemen dinginlesti.
(iki satIrlIk bosluk. Sonra Engidu yeniden fahiseden soz ediyor; ama
gorunuse gore, bu kez Engidu, fahiseye alaylI bir dilekte bulunuyor:)
“Seni krallar ve beyler sevsin. Kibar delikanlIlar senin icin
cektikleri karasevdadan dizlerini dovsunler ve senin yoluna saclarInI
yolsunlar! Asker ve subaylar senin icin kemerlerini soksunler! Senin
basIna lacivert tasI ve altIn dokulsun. Hazine bekcisi onceden
uzerine
islemisken, simdi onun hazinesi senin icin acIlsIn ve serveti yoluna
sacIlsIn! Seni tanrIlarIn avlusuna ben gotureyim. Yedi cocuklu bir
karI sana feda edilsin!” Engidu’nun hasta karnI sancI icindedir.
Engidu odasInda yalnIz basIna yatmaktadIr. Gece gordugu dusu
arkadasIna anlatIyor:
“Arkadas, bu gece bir dus gordum. Gok bagIrdI, yeryuzu yanIt verdi.
Ben, yalnIz basIma kIrda kaldIm. Orada asIk yuzlu bir adam gorundu.
Yuzu buyuk bir kusa benziyordu. Kartal pencesi gibi, tIrnaklI
penceleri vardI.” (12 satIrlIk bosluktan sonra, kalan kucuk bir
parcadan elde edilecek sonuca gore, belki Engidu, bu adamIn kendisine
bir olumun garip bicimini nasIl gosterdigini anlatmIstIr:) “Sonra o
adam, beni tumuyle degistirdi. KollarIm sanki kuslar gibi tuylendi.
Beni elimden tutarak; karanlIgIn evine, Irkalla’nIn (75) oturdugu
yere, icine ayak basanI bIrakmayan eve, donusu olmayan yola, icinde
oturanIn IsIktan yoksun kaldIgI eve, tozun besin oldugu, camurun
yemek
oldugu yere, insanIn kuslar gibi tuylu giysiler tasIdIgI ve karanlIk
yerde IsIgIn gorunmedigi eve goturdu. Girdigim tozun evinde (76),
tahtlar devrilmis, kral taclarI yere atIlmIstI. Anu ve Enlil’e vekil
olan, en eski zamandan beri ulkeye egemen olan krallIk tacI tasIyan
beyler, tepelerinde kIzarmIs et tasIyorlar, corek tasIyorlar, icmek
icin kIrbalarInda soguk sular tasIyorlardI. Girdigim tozun evinde,
yuksek rahipler ve bakanlar, kutsallIk tasIyan kimseler oturuyor.
TanrIlarIn yakInlarI oturuyor, buyuk tanrIlarIn yagladIgI rahipler
(77) oturuyor, Etana (78) oturuyor, Sumukan (79) oturuyor, Yer
TanrIcasI Ereskigal oturuyor ve bunun onunde yerin yazmanI Belitseri
diz cokuyor. Belitseri, elinde bir yazI levhasI tutarak Ereskigal’a
okuyor. O, yonunu cevirip bana baktI.” (Bundan sonra, yaklasIk elli
satIrlIk bosluk geliyor. AnlasIldIgIna gore GIlgamIs anasIna
sesleniyor:)
“Onunla birlikte her gucluge katlandIm. Onunla birlikte nerelere
gittigimi dusun! Benim arkadasIm iyi seyler haber vermeyen bir dus
gordu.” Onun dusu gordugu gun, sona ermisti. Bundan sonra Engidu bir
gun, iki gun yattI. Olum Engidu’nun yatak odasInda oturuyor. Besinci,
altIncI, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu gun… Engidu’nun
hastalIgI agIrlastIkca agIrlastI. On birinci ve on ikinci gun Engidu
olum dosegine yattI. Bunun uzerine GIlgamIs’a bagIrIp ona dedi:
“Arkadas, ben bir ilence ugradIm! Savasta olen bir adam gibi
olmuyorum. Savastan korktugum icin simdi onursuz oluyorum. Arkadas
her
kim savasta olurse talihlidir; ama ben duskun bir durumda oluyorum.”
SEKiZiNCi TABLET
Gun agarmaya baslar baslamaz, GIlgamIs agzInI acIp arkadasIna dedi:
(YaklasIk 20 satIrlIk boslukta, GIlgamIs, Engidu’ya gencligini,
birlikte yaptIklarI isleri, ozellikle Humbaba’nIn olumunu
anImsatIyor.
Tablet cok kIrIk oldugu icin cevirmeye olanak yoktur. 22-50 satIr
tumuyle kIrIktIr. Bu satIrlarda GIlgamIs’In, Uruk’un ileri
gelenlerini
Engidu’nun olum dosegine cagIrttIgI anlatIlmIs olabilir.). Bundan
sonra GIlgamIs soyle haykIrdI:
“Beni dinleyin! Siz, yaslIlar, beni dinleyin! Ben Engidu icin
aglIyorum. ArkadasIm icin. AgItcI kadInlar gibi acI sIzI dokuyorum.
Sen belimin satIrI, elimin yayI! Kemerimin kIlIcI! Onume siper olan
kalkan! Benim bayramlIk giysim! Benim biricik sevincim! Kotu bir
dusman kalkIp beni soydu (80)! Benim dostum, daglarda tek basIna
gezen
yaban esegini (81) kovalayan katIrcIgIm (82)! Ey colun parsI! Dostum!
Engidu! YoldasIm! Daglarda tek basIna gezen yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm. Biz istedigimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gok
yuzunun bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi
yere
girmis, Humbaba’yI yok etmistik! Simdi seni yakalayan bu uyku nedir?
Sen karanlIga gomuldun. Beni dinlemiyorsun!” Gozunu yokladI; ama
Engidu artIk gozunu acmadI. Yuregini yokladI; yuregi atmadI…
Duydugu
acIdan aslan gibi bir bogurtu kopardI. TIpkI yavrularI asIrIlan disi
bir aslan gibi. O, Engidu’nun yuzune kapanIp saclarInI yoldu ve
ortalIgI dagIttI. Guzel giysilerini paralayIp yerlere fIrlattI..
(YaklasIk 80 satIr boslukta, GIlgamIs’In Engidu’yu yedi gun, yedi
gece
beklettigi anlatIlIyor olmalI. O, acI dolu cIglIklarIyla arkadasInI
yasama geri dondurecegini umuyordu.) Seni rahat yatakta yatIracagIm.
Evet, seni gorkemli bir yatakta rahat ettirecegim. Evet, bir onur
konumunda seni dinlendirecegim. Esenlik olan bir yerde. Solumda
bulunan bir yerde seni oturtacagIm. Yeryuzunun butun hukumdarlarI
senin ayaklarInI opsunler. Senin icin Uruk halkIna yas tutturacagIm;
mutlu kimselere cevrende acI dolu cIglIklar attIracagIm ve ben,
senden
sonra bedenimi pis bir duruma getirip senin icin kendimden gececegim.
SIrtIma bir aslan postu alIp collere dusecegim.” (Bundan sonra 137
satIrlIk bir bosluk geliyor ki, bu boslukta Engidu’nun gomulmesi
anlatIlmIs olmalIdIr. AsagIdaki dort satIrIn ne anlattIgInI
bilmiyoruz). Gun agarIr agarmaz, dIsarI, Elemmaku’dan (83) yapIlmIs
buyuk bir sofra cIkardI. Akikten bir fincanI balla doldurdu. Lacivert
tasIndan bir fincanI tereyagla doldurdu. (Tabletin geri kalan 25
satIrI kIrIlmIstIr).
DOKUZUNCU TABLET
GIlgamIs, arkadasI Engidu icin acI gozyaslarI dokup kIrlara kosarak
dedi: “Ben olmeyecek miyim? Ben de Engidu gibi olmeyecek miyim?
Gonlumu uzuntu kapladI. Bana olum korkusu geldi. Simdi kIrlara
kosuyorum. Ubar- Tutus’un oglu Utnapistim’e gitmek icin yol aldIm.
ivedilikle oraya gidiyorum. DagIn gecitlerine gece vardIm. AslanlarI
gorup korkuttum. BasImI yukarI kaldIrIp Ay TanrIsI’na yalvardIm. Bu
yalvarIsIm butun tanrIlara yoneldi: Korkulu yerde beni sag bIrakIn!”
GIlgamIs sonunda uykuya daldI ve gordugu bir dusu onu irkiltip
uyandIrdI. GIlgamIs soyle bir dus gordu: O ayIn parlak IsIgInda
yuruyerek bir suru aslana rasladI. BunlarI gorunce yasamIndan zevk
aldI; satIrInI kaldIrIp koluna astI ve kemerine takIlI kIlIcInI
kInIndan sIyIrIp aslanlarIn arasIna daldI. Bunlardan ikisini oldurup
gerisini dagIttI (84). Oldurulen bu iki aslanIn yesim tasIndan
yontularInI yaptI. YontularI boyadI ve uzerlerine aslanlarIn adlarInI
kazIdI. Birisine …, otekine de … dedi ve her iki yontuyu, gece
kendisini aslanlarIn tehlikesinden korumasI icin, Ay TanrIsI’na
armagan etti (85). (22 satIrlIk bosluk. GIlgamIs bir daga geldi.)
DagIn adI Mâsu’dur (86). GIlgamIs bu Mâsu dagIna gelince, gunu gunune
gunesin cIkmasInI ve girmesini bekleyen (87), baslarI gokyuzune kadar
yukselen ve goguslerine kadar cehenneme batmIs bulunan iki akrep
insanIn, bu dagIn kapIsInI beklediklerini gordu. Bunlar oylesine
korku
vericiydi ki, korkudan yuzlerine bakIlmazdI. BunlarIn gorunusu
olumdur. BunlarIn korkunc gorunumu tuyleri urpertiyor ve daglarI
deviriyor. Bunlar, gunesin dagdan cIkmasInI da ve daga girmesini de
bekliyorlar. GIlgamIs, bunlarI gorunce korkudan ve dehsetten gozu
karardI ve o, aklInI basIna toplayIp bunlarIn yanIna yaklastI. Akrep
adam karIsIna seslendi:
“Buraya, bize gelenin vucudu tanrI etinden midir?”
Akrep adamIn karIsI ona yanIt verdi:
“Onda ucte iki tanrIlIk, ucte bir insanlIk vardIr!”
Akrep adam, insan yuzlu, tanrIlarIn cocuguna seslenip su sozleri
soyledi:
“Neden oturu bu denli uzun yol yuruyup buraya benim yanIma kadar
geldin? Gecit vermez IrmaklarI gectin? BasIna gelenleri bilmeyi pek
isterdim.” (28 satIrlIk bosluk. GIlgamIs yanIt verdi:)
Utnapistim icin, atam olan Utnapistim’in yolunda! O, tanrIlarIn
arasIna girdi ve tanrIlarIn toplantIsInda yasama kavustu. Ondan olum
ve yasamI soracagIm!” Akrep adam agzInI acIp GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, bunu bilecek insan yoktur! DaglarIn kapuzuna (88) kimseler
girmedi. DaglarIn icinde iki kez on iki saat uzaklIgInda bir bogaz
vardIr; ici koyu karanlIktIr. IsIk yoktur. Gunes dogdugu zaman dagIn
kapIsI acIlIr, battIgI zaman kapI kapanIr.” (73 satIrlIk bosluk.
Gorunuse gore GIlgamIs Akrep adama yalvarIp yakararak dagdan gecmek
icin izin almak geregini duymustur.)
Akrep adam konusmak icin agzInI acIp GIlgamIs’a su sozleri soyledi:
“Yuru GIlgamIs, korkma! Sana Mâsu daglarInIn yolunu acIyorum. DaglarI
ve tepeleri guvenerek as! AyaklarIn seni saglIkla yurda gotursun!
DagIn kapIsI onunde acIlsIn!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, Akrep
adamIn
sozune uyup, Samas’In yolunda dagIn kapIsIndan iceri ayak bastI. O,
bir kez iki saat ileri gidince koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi.
Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona
gostermedi. O, iki kez iki saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu.
IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgI arkasInda ne
oldugunu ona gostermedi. O, iki kez uc saat ileri gidince: koyu
karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn
arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez dort saat ileri
gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi, kucuk bir IsIk
sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi. O, iki
kez
bes saat ileri gidince: boyu karanlIga dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk
bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu ona gostermedi.
O, iki kez altI saat ileri gidince: koyu karanlIga dustu. IsIk
gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI, karanlIgIn arkasInda ne oldugunu
ona gostermedi. O, iki kez yedi saat ileri gidince: koyu karanlIga
dustu. IsIk gorunmedi. Kucuk bir IsIk sIzIntIsI karanlIgIn arkasInda
ne oldugunu ona gostermedi. O, iki kez sekiz saat ileri gidince
yorgunluktan soluyordu; fakat karanlIk koyuydu, IsIk yoktu. O, iki
kez
dokuz saat ileri gidince: onun alnIna kuzey yeli vurdu. O, iki kez on
saat ileri gidince: kapIya yaklastI… (Bir satIr eksik)
O, iki kez on bir saat ileri gidince: gunes girmeden, o dIsarI cIktI
(89). O, iki kez on iki saat ileri gidince: aydInlIk parlIyordu. O,
cins taslarla dolu bir bahceye girdi. BunlarIn gorkemini gorunce
rahatladI. Akikten meyveler tasIyan uzum salkImlarI (90) dallarda
asIlIdIr. Gorunus cok hostu. Lacivert tasI goncalar tasIyor, meyveler
tasIyor; gorunusu bir zevktir. (6’ncI sutunun kucuk kalIntIlarI cins
taslar bahcesini sonuna dek betimliyor.)
ONUNCU TABLET
Sâkiye Siduri (91), denizin IssIz bir kosesine yerlesmistir. O
tahtInda oturuyor. Sâkiye icin agactan ayaklar yapIlmIstIr. Bu
ayaklar
uzerine altIndan yapIlmIs sIra fIcIlarI konmustur. TanrIca sIk bir
duvak ortunmustur. Yuzu gorunmemektedir. GIlgamIs kosup onun yanIna
geldi. Kirle ortuludur. Bir posta burunmustur. Bedeninde tanrI eti
vardIr. Gonlu uzgundu. Yuzu uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
benziyordu. Sâkiye, onu uzaktan gorunce icinden dusunerek kendi
kendisine soyle soylendi:
“Her halde bu adam bir yabanIl hayvan oldurucusudur; ama yolu neden
buraya dustu?”
Sâkiye onu gorunce, kapIyI dIsardan ve icerden surguledi. Ancak
GIlgamIs onun ne yaptIgIna iyice dikkat etti. O, cenesini kaldIrIp
bagIrmaya basladI. GIlgamIs ona, Sâkiye’ye seslendi: “Sâkiye, ne
gordun de kapInI surguledin? KapInI surguleyip, surgu ustune surgu
vurdun. Senin ic kapInI doverim ve surgusunu kIrarIm!” (Bundan
sonraki
boslukta, olasIdIr ki, Samas’In gunluk donusu sIrasInda Sâkiye
Siduri’ye ugradIgI zaman Siduri’nin GIlgamIs hakkInda Samas’a verdigi
bilgi anlatIlmIstIr). “O, yabanIl hayvanlarI avlayIp postlarInI
giyiyor ve etlerini yiyor. GIlgamIs simdiye dek hic kimsenin
varamadIgI hedefe ne zaman varacaktIr? Ne zaman uygun yeli
izleyecektir?” Samas dus kIrIklIgIna ugrayarak ona donup, GIlgamIs’a
dedi: “GIlgamIs, nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI
bulamayacaksIn!”
GIlgamIs ona, yigit Samas’a dedi:
“KIrlarda suraya buraya kostuktan ve dolastIktan sonra, yerin altInda
basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim gunesi
gormek
istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak istiyorum. Benim icin
karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Fakat olum, ne zaman gunesin
IsIgInI
gorebilmistir? (Bundan sonraki boslukta, Samas’In GIlgamIs’a avutucu
bir yanIt verip vermedigi pek belli degildir. Bu arada Samas
gittikten
sonra GIlgamIs, Sâkiye Siduri’yle yine basbasa kalmIstIr). GIlgamIs
ona, Sâkiye’ye dedi:
“Ben gokyuzunden asagIya inen bogayI yakalayIp yok ettim. Ben katran
ormanInIn bekcisini vurdum. Katran ormanInda oturan Humbaba’yI
oldurdum. DaglarIn gecidindeki aslanlarI oldurdum.” Sâkiye ona,
GIlgamIs’a dedi:
“Eger sen bekciyi vuran, katran ormanInda oturan Humbaba’yI olduren,
daglarIn gecidindeki aslanlarI olduren, gokyuzunden asagI inen bogayI
yakalayIp yok eden GIlgamIs’san ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye
yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs?
Ne
diye gonlunde uzunc var? Ne diye yuzun uzun yolculuk yapan bir
yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun ayazdan ve gunesin sIcagIndan
cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlarda dolasIyorsun?” GIlgamIs ona,
Sâkiye’ye dedi:
“Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim
arkadasIm,
benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu,
insanlIgIn yazgIsIna kavustu (92). Onun icin gece ve gunduz agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm. Acaba arkadasIm sesime uyanacak mI
diye. Yedi gun yedi gece boyle yaptIm. Burnundan kurtlar dusunceye
kadar. O, oraya gitti gideli yasamI bulamadIm. Bir haydut gibi
kIrlarIn ortasInda dolasIyorum. Sâkiye, simdi senin yuzune bakIyorum.
Sonsuz derdim olan olumu gormeyim diye!” Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs nereye kosuyorsun? Sen aradIgIn yasamI bulamayacaksIn.
TanrIlar insanlarI yarattIgI zaman, onlar insanlara olumu verip
yasamI
kendi ellerinde tuttular. Ey GIlgamIs! KarnIn dolu olsun, gece gunduz
kendini eglendir! Her gun bir senlik yap! Gece gunduz hora tepip
oyna!
Ustun temiz olsun. BasIn yIkansIn. Suyla yIkanmIs ol! Elindeki kucuge
bak. KarIn kucagInda gununu gorsun!” (Kucuk bosluk).
GIlgamIs ona, Sâkiye’ye dedi:
“Simdi, Sâkiye, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini (93) ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa
kIrdan gecip gideyim! Sâkiye ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, simdiye dek boyle bir gecit yoktu. Eskiden beri denizi hic
kimse asmamIstIr. Denizi asan yalnIzca yigit Samas’tIr. Samas’tan
baska, ote geceye kim gider? Gecis guctur. Deniz yolu cetindir.
Bundan
baska orada olum suyu da vardIr. Bu, denizin onunu kapar! GIlgamIs,
simdi denizi assan bile, olum suyuna varsan bile, yine ne yapacaksIn?
GIlgamIs orada bir Ursanabi var. O, Utnapistim’in gemicisidir. Onunla
birlikte Tastankiler (94) var. Ursanabi, orman icinde kertenkeleyi
toplar. Onu sen kendin bulmalIsIn. Olursa onunla birlikte as; olmazsa
geri don!” GIlgamIs bunu duyar duymaz, satIrInI kaldIrIp koluna astI
ve kemerine takIlI kIlIcInI kInIndan sIyIrIp ormanIn icine dalarak,
Tastankilerin yanIna indi ve bir ok gibi onlarIn arasIna dustu.
(Belki
kucuk bir bosluk)
O hIrsla onlarI darmadagIn etti. Bu sIrada Ursanabi geri donup
GIlgamIs’In tepesine dikildi ve onun gozlerine baktI. Ursanabi ona,
GIlgamIs’a dedi: “Soyle bakalIm senin adIn nedir? Ben uzaktaki
Utnapistim’in kolesiyim!”
GIlgamIs ona, Ursanabi’ye dedi:
“Benim adIm GIlgamIs’tIr. Ben, Anu’nun evi olan Uruk’tan gelenim.
Ben,
daglarda iz gudenim. Uzun bir yoldan, gunesin cIktIgI yoldan gelenim.
Ursanabi, simdi seninle yuz yuzeyim. Bana uzaktaki Utnapistim’i
goster!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI unutup kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, yanaklarIm erimesin mi, yuzum carpIlmasIn mI, gonlum uzgun
olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmesin
mi,
yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi, krallIgI unutup
kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna gezen yaban
esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm!
Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Biz
istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk. Gokyuzunun bogasInI
yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere girmis,
Humbaba’yI yok etmistik. DaglarIn yolaklarInda aslanlar vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim arkadasIm;
benimle birlikte butun gucluklere katlanan asIrI sevdigim Engidu’yu
insanlIgIn yazgIsI yakaladI. Onun icin altI gun yedi gece agladIm.
Onun gomulmesine razI olmadIm, burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek beni daha
cok
sIktIgIndan, kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum. Engidu’yu dusunmek
beni
daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? KIrlarda suraya buraya kostuktan sonra,
yerin altIna basImI dayayIp butun yIl uyuyacak mIyIm? HayIr! Gozlerim
gunesi gormek istiyor. Kendimi gunesin aydInlIgIna kandIrmak
istiyorum. Benim icin karanlIk, aydInlIk kadar uzaktIr. Ama olu, ne
zaman gunesin IsIgInI gormustur?” GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Simdi, Ursanabi, Utnapistim’e giden yol hangisidir? Haydi bana onun
simini ver! Bana simi versene! Olursa denizi asayIm; olmazsa kIrdan
gecip gideyim!” Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, kendi ellerin gecise engel oldular! Sen Tastankileri
darmadagIn ettin… sen kurekcileri yok ettin. Tastankiler darmadagIn
olduklarI icin gecit yoktur! GIlgamIs, baltayI eline al! Hemen asagI
ormana geri git, karsIna cIkacak olan bes kez on iki endaze
uzunlugundaki yuz yirmi kuregi kes ve sonra onlara meme biciminde
ayna
(95) yapIp bana getir!” GIlgumIs, bunu duyar duymaz baltayI eline
aldI
ve belinden kIlIcI sIyIrIp asagI, ormana geri gitti. Bes kez on iki
endaze uzunlugunda gordugu yuz yirmi kuregi kesti ve onlara meme
biciminde ayna yapIp Ursanabi’ye getirdi. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye
bindiler. Gemiyi dalgalarIn uzerine oturtup denize acIldIlar. Bir ay
on bes gunluk yol uc gunde kestirildi. Ursanabi, boylece olum suyuna
dek vardI. Ursanabi ona, GIlgamIs’a dedi:
“SakIn GIlgamIs! Bir kurek al! Olum suyu eline degmesin. GIlgamIs
ikinci kuregi, ucuncu ve dorduncu kuregi al! GIlgamIs, besinci kuregi
al! AltIncI ve yedinci kuregi al! GIlgamIs, sekizinci, dokuzuncu ve
onuncu kuregi al! GIlgamIs, on birinci kuregi, on ikinci kuregi al!”
GIlgamIs, boylece bu yuz yirmi kuregi kullanmIstI. O, bu sIrada
kemerini cozdu… GIlgamIs, ustundeki giysiyi cIkarIp, geminin
anbarInI (sintine) pencesiyle bosaltarak gemiyi yukarI kaldIrdI.
Utnapistim, onu uzaktan gorunce, icinden kendi kendine soylece
soylendi:
“Geminin Tastankileri nicin kIrIlmIs? Geminin sahibi olmayan biri
nicin gemiye bindi? Buraya gelen benim adamlarImdan biri degildir.”
(Uc satIr eksik)
“…gunlun benden ne diliyor?”
(20 satIrlIk bosluk. GIlgamIs Utnapistim’e vardI:)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ne diye yanaklarIn erimis? Ne diye yuzun carpIlmIs? Ne diye gonlun
hos degil? Ne diye yuzun arIklamIs? Ne diye gonlun uzgun? Ne diye
yuzun, uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune donmus? Ne diye yuzun
ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmus? Ne diye krallIgI bIrakIp
kIrlara
dusuyorsun?” GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, yanaklarIm erimesin mi, yuzum arIklamasIn mI, gonlum
uzgun olmasIn mI, yuzum uzun yolculuk yapan bir yolcunun yuzune
donmesin mi, yuzum ayazdan ve gunesin sIcagIndan cokmesin mi,
krallIgI
unutup kIrlara dusmeyim mi? Benim dostum, daglarda tek basIna dolasan
yaban esegini kovalayan katIrcIgIm! Ey colun parsI! Dostum Engidu!
YoldasIm! Daglarda tek basIna dolasan yaban esegini kovalayan
katIrcIgIm! Biz, istegimize kavusmus, daglara tIrmanmIstIk.
Gokyuzunun
bogasInI yakalamIs ve onu oldurmustuk. Kimsenin girmedigi yere
girmis,
Humbaba’yI yok etmistik! DaglarIn yolaklarInda aslanlarI vurmustuk!
Benimle birlikte butun gucluklere katlanan, asIrI sevdigim Engidu’yu,
insanlIgIn yazgIsI yakaladI.
Onun icin altI gun yedi gece agladIm. Onun gomulmesine razI olmadIm,
burnundan kurtlar dusunceye kadar.
ArkadasImIn basIna gelenler, benim de basIma gelecek diye korktum.
Olumden korktugumdan kIrlara dustum. ArkadasImI dusunmek, beni daha
cok sIktIgIndan kIrlarda uzun yolculuk yapIyorum! Engidu’yu dusunmek,
beni daha cok sIktIgIndan, kIrlarda uzun yollar yuruyorum! Ah, nasIl
susayIm? Ah, nasIl susayIm? Sevdigim arkadasIm toprak oldu! Sevdigim
arkadasIm Engidu toprak oldu!
Ben de onun gibi yatmayacak mIyIm ve onun gibi sonsuza dek uyumayacak
mIyIm?”
GIlgamIs ona, Utnapistim’e dedi:
“Hadi gidelim. Herkesin agzInda dolasan, uzaktaki Utnapistim’i gormek
istiyorum (96). Butun ulkeleri yuruyerek gectim. Sarp daglar astIm.
Butun denizleri gece gece geldim. Gozlerim tatlI uykuya doymadI. Her
zaman gecelemeden ozegim tukendi. OrganlarImI sIzI kapladI. Daha
Sâkiye’nin evine varmadan ustum basIm paralandI. AyI, sIrtlan, aslan,
pars, kaplan, yagmurca ve dag kecisi oldurdum. BunlarIn etlerini
yiyip
derilerini giyiyordum. Cektigim bu yIkIm, artIk onume kapIsInI
kapasIn. Zift ve katran bu kapIyI tIkalI tutsun. ArtIk bana cocuk
sevinci verilsin.” (Bir satIr anlasIlmamIstIr)
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, sen bir tanrI cocugu oldugun halde nicin yoksulluga
dustun? Nicin tanrIlarIn ve insanlarIn alInyazIlarIna karsI
geliyorsun? Baban ve anan sana hep iyi seyler gosterdi. Ey GIlgamIs,
nicin aptala dondun? (30 satIrdan cok suren bir bosluktan sonra,
Utnapistim’in sozu kesilmiyor gibi gorunuyor:)
KIzgIn olum, insanI sinsi sinsi hep arkadan izler. Herhangi bir
zamanda bir ev yaparIz, herhangi bir zamanda bir belge damgalarIz.
Herhangi bir zamanda kardesler arasInda miras pay ederler. Herhangi
bir gunde bu kardesler arasInda kavga cIkar (97). Herhangi bir gunde
Irmak tasar ve ulkeyi su basar. BalIkcIl kuslarI Irmak boyunca
ucarlar. IrmagIn yuzu gunesin yuzune bakar; ama, eskiden beri hicbir
seyde kararlIlIk gorulmez (98). CalInan da, olen de birdir. Olumun
bicimi cizilmez. Be hey insan oglu, be hey adam; beni kutsadIktan
sonra (99), buyuk tanrIlar olan Anunnaki (100) toplandI. YazgIyI
olusturan And (101) tanrIcasI, onlarla birlikte alInyazIsInI
belirledi. Olumu ve yasamI onlarla birlikte saptadI; ama onlar olumu
bildirmediler.”
ON BiRiNCi TABLET
GIlgamIs ona, uzaktaki (102) Utnapistim’e dedi:
“Utnapistim, sana bakIyorum, bicimin baska degil; benim gibisin.
Evet,
benden ayrI degilsin, benim gibisin!
Senin yuregin savas icin yaratIlmIstIr! NasIl oluyor da boyle sIrt
ustu yatIyorsun? Anlat! TanrIlarIn toplantIsInda yasamI aramaya nasIl
karar verdin?” Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. TanrIlarIn gizini soyleyeyim:
Surippak (103), senin bildigin bir kent, FIrat’In kIyIsIndadIr. Bu
kent cok eskiden varken, tanrIlar bu kentin yanIndaydIlar. TanrIlarIn
aklIna bir tufan yapmak geldi. BunlarIn babalarI soylu Anu,
hukumdarlarI yigit Enlil, buyuk vezirleri Ninurta, su yolcularI
Ennagi
ve Bilge Ea da onlarIn toplantIsInda yer aldI. Ea, tanrIlarIn
verdikleri kararI, kamIstan bir cite anlattI: “KamIs cit, kamIs cit!
Duvar, duvar! KamIs cit dinle, duvar anImsa (104)! SurippaklI
Ubar-Tutu’nun (105) oglu (106), evi sok. Bir gemi yap. Serveti bIrak.
YasamI ara! Mulkten nefret et! CanInI kurtar! CanlI yaratIklarIn her
turunden geminin icine yukle. YapacagIn geminin her yanI uyumlu bir
olcude olsun. Onun eni ve boyu bir olcude olsun. Yagmura karsI onun
her yanIna bir catI kur.” Ben, bunu anlar anlamaz Ea’ya, efendime
dedim:
“iyi, anlasIldI efendim. Simdi bana ne dedinse iyi dikkat ettim. Ben
yapacagIm. Fakat, kent halkI ve yaslIlar sorarsa ne diyeyim?” Ea,
konusmak icin agzInI acIp bana, kolesine dedi:
“Be adam, insanlara soyle dersin: SanIrIm Enlil benden nefret etmeye
basladI. Bunun icin sizin kentinizde artIk kalmayacagIm. Enlil’in
topragIna artIk ayak basmayacagIm. Apsu’ya (107) inmek istiyorum.
Orada beyim, Ea’nIn yanInda kalacagIm. Ea, uzerinize bir bereket
yagmuru yagdIracaktIr. Bundan sonra, tufan, kuslarIn saklI yuvalarInI
ve balIklarIn sIgInaklarInI size getirecek ve bol urun alacaksInIz.
BulutlarI guden bey, ustunuze gercek bir bugday yagmuru
yagdIracaktIr.” Halk cevresine toplandI.
(Bundan sonraki 4 satIrda yaslIlarIn ve genclerin gemiye gerekli
gerecleri tasIdIklarI anlatIlmaktadIr.)
Kucuk yavrular bile gemi icin zift tasIyorlardI. Guclu erkekler
gemiye
yedek kereste getiriyorlardI. Besinci gunde geminin kaburgasInI
olusturdum. Geminin temeli (omurgasI) bir iku (108) genisligindeydi.
KenarlarI (kupestesi) iki kez on kamIs (109) yuksekligindeydi. Ust
guvertesi de alt guverteye tumuyle esitti. Bunun da her yanI, iki kez
on kamIs uzunlugundaydI. Bundan sonra geminin dIs yuzunu (bordasInI)
hazIrladIm ve onlarI boyadIm. Gemiyi altI katlI yaptIm. Geminin alt
ve
ust guvertelerini yedi bolume ayIrdIm, ambarInI da dokuza boldum.
OrtasIna da su kazIklarI caktIm (110). Guzel kurek sectim. Ve geminin
yedeklerini ambara koydum. Eritmek icin kazana 21600 …… zift
doktum (111). Bunun yarIsInI saf zift olarak gemiye sakladIm.
Tekneciler, gemiye 10800 sIrlIk (112) getirdiler. Bunun ucte biri
peksimet kIzartmak icin harcandI; ucte ikisini de gemici sakladI.
iscilere cok sIgIr kestim. Ve her gun koyun bogazladIm. Ustalara,
Irmak suyu gibi bira, rakI, sIrlIk ve sarap akItIldI. Bunlar, Nevruz
bayramIna benzer bir bayram kutladIlar. UstayI yaglamak icin kendi
elimi de bulastIrdIm. Gemi yedinci gunde tamam oldu. Gemiyi kIzaktan
indirmek guc oldu. Cunku, geminin ucte ikisi suya girinceye dek, onu,
kIzak uzerinde asagIdan ve yukarIdan itmek zorunlugu vardI. Elime
gecen her seyi icine yukledim. Elime gecen her gumusu icine yukledim.
Elime gecen her altInI icine yukledim.
Butun soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdim. YazInIn yabanIl,
yazInIn evcil hayvanlarInI ve butun ustalarI gemiye aldIm.
Samas, bana bir sure verdi: bulutlarI guden, aksamleyin bir bugday
yagmuru yagdIracak diye. O zaman gemiye bin ve kapInI (lumbar agzI)
kapa diye. Bu sure yaklastI: bulutlarI guden, aksamleyin bugday
yagmurunu yagdIrIyordu. Ben havanIn yuzune baktIm. Hava, bakIlmayacak
kadar korkunctu. Ben geminin icine bindim ve kapImI kapadIm. Gemici
Pusur-Amurri’ye, gemiyi yaptIgIndan dolayI, sarayI her seyiyle teslim
ettim. ArtIk gokten kara bulutlar yukseldi. BulutlarIn icinde Adad
(113) gurledi. Sullat ve Hanis (114), tanrIlarIn kafilesini
cekiyorlardI. Saray ulularI, bunlarIn pesi sIra daglarI ve ovalarI
asIyorlardI. Buyuk ira (115), butun bentlerin kazIklarInI cekti.
Ninurta da ilerleyip buyuk havuzun sularInI bosandIrdI. Anunnaki
tanrIlarI, mesaleleri yukarI kaldIrIyorlardI. TanrIlarIn sactIklarI
IsIn, ulkeyi kIzIla boguyordu. FIrtIna tanrIsInIn sactIgI yalIm,
gokyuzunu yalIyordu. Butun gunesin IsIklarInI kararttIlar. Buyuk
fIrtIna, ulkeyi bir canak gibi parcaladI. Bir gun karayel esip
hepsini
sildi supurdu. Sonra birdenbire poyraz esip ulkenin altInI ustune
getirdi. Ruzgârlar insanlarIn tepesinde savas edercesine carpIstIlar.
Kimse kimseyi goremiyordu. Ve gokten bakIlInca insanlar tanInmIyordu.
TanrIlar bile tufandan korkarak geri cekildiler. Ve gogun en yuksek
katIna kadar cIktIlar. TanrIlar, orada bir kopek gibi kIvrIlmIslardI.
Gogun en son eteklerinde buzulup yatIyorlardI. istar cocuguna aglayan
bir ana gibi bagIrIyordu. TanrIlarIn ecesi, guzel sesiyle âh
ediyordu:
YazIk o gune. O gun cirkef olsun. Benim, tanrIlar meclisinde kotuluk
buyurdugum o gun. Ben nasIl oldu da tanrIlar toplantIsInda kotuluk
buyurdum? NasIl oldu da insanlarI yok etmek icin bu savasImI
buyurdum?
Benim sevgili insanlarIm, denizi balIklar gibi doldursunlar diye mi
doguyordu? Anunnaki tanrIlarI onunla birlikte âh ediyorlardI. Onlar,
yerlerinde aglayarak oturuyorlardI. DudaklarI catlamIstI (116). Ve
agIzlarIndan buhar cIkIyordu. FIrtIna ve tufan, altI gun, yedi geceyi
gecti. FIrtIna yurdu silip supuruyordu. ArtIk yedinci gun gelince
tufan fIrtInasI savasImI durdurdu. Onceden dalgalarI bir ordu gibi
birbiriyle savasan deniz, simdi dinginlesti. Kotu ruzgâr dindi ve
tufan sona erdi. Havaya baktIgIm zaman ortalIkta sessizlik vardI. Ve
butun insanlIk camur olmustu. Suyun bastIgI yuzey, dumduzdu. Bunun
uzerine hava deligini actIgIm zaman, gunesin sIcagI burnumun
kanatlarIna vurdu. Diz cokup oturdum ve agladIm. GozyaslarIm burnumun
kanatlarIndan akIyordu. Sonra ufuklara bakarak denizin kIyIsInI
aradIm. Her yana on iki kez on iki defa bakInca denizden bir ada
yukseldi. Sonunda gemi Nissir (117) dagIna oturdu. Nissir dagI gemiyi
tutup onu sallanmaya bIrakmadI. Birinci gun, ikinci gun Nissir dagI
gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Ucuncu gun, dorduncu gun,
Nissir dagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI. Besinci ve
altIncI gun Nissir DagI gemiyi tuttu ve onu sallanmaya bIrakmadI.
Yedinci gun gelince, dIsarI bir guvercin cIkarIp ucurdum. Guvercin
gitti, geldi. Onca konacak bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI
bir kIrlangIc cIkarIp ucurdum. KIrlangIc gitti, geldi. Onca konacak
bir yer belli olmayInca geri dondu. DIsarI bir karga cIkarIp ucurdum.
Karga gidip bir keliyi (118) gagaladI. Bundan sonra dort ruzgâr
yonune
her seyi dIsarI salIverip bir kurban kestim. DagIn tepesinde bir
tutsu
sungu hazIrladIm. ArtIk yedi ve nice yedi sungu kupleri yerlestirdim.
Bu kuplerin taslarIna guzel kokulu kamIs, katran sakIzI, ve mersin
kokusu (myrte) doktum. TanrIlar bu guzel kokuyu aldIlar. TanrIlar,
kurban verenin tepesinin ustunde sinekler gibi toplandIlar. Buyuk
tanrIca oraya gelir gelmez kendi zevki icin yaptIgI buyuk gerdanlIgI
yukarI kaldIrdI: “Siz oradaki tanrIlar! Ben boynumda tasIdIgIm bu
gerdanlIgIn taslarInI nasIl unutmuyorsam, bu gunleri de sonsuza dek
anImsayacagIma ve asla unutmayacagIma ant icerim. Butun tanrIlar bu
guzel koku sungusuna gelsinler. Ama, Enlil bu sunguya gelmesin! Cunku
koru korune tufan yaptI ve insanlarImI yIkIma ugrattI!” Enlil oraya
gelir gelmez, gemiyi gorunce ofkelendi. igigi tanrIlarIna son
derecede
kIzdI: “Buradan bir can kurtulmustur. Bu yIkImdan kimse
kurtulmamalIydI!” Ninurta, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e,
yigite dedi:
“Boyle bir seyi Ea’dan baska kim bulup dusunebilirdi? Her beceriyi,
her hileyi yalnIzca Ea bilir.”
Ea, konusmak icin agzInI actI ve Enlil’e, yigite dedi:
“Ey tanrIlarIn buyuk ustadI, ey yigit Enlil! Ah, nasIl olur da sen
korukorune tufan yaptIn? Onun sucunu sucluya yuklet! Kelepcesini
gevset ki etini kesmesin. Yine kelepcesini cek ki daha gevsek olmasIn
(119). Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir aslan kalkIp insanlarI
azaltsa daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine, bir kurt kalkIp
insanlarI azaltsaydI daha iyiydi! Senin yaptIgIn bu tufan yerine,
veba
tanrIsI kalkIp insanlara bulassaydI daha iyiydi!. Ben, buyuk
tanrIlarIn gizini acIga vurmadIm! AklI pek cok olan (120) bir dus
gosterdim. O, boylece tanrIlarIn gizini ogrendi. Simdi onun icin bir
karar vermek sana duser!” Enlil, geminin icine binip elimden tuttu ve
beni karaya cIkardI. KadInImI da cIkarIp yanInda diz cokturdu.
AlInlarImIzI elledi ve aramIzda durarak bizi kutladI. “Utnapistim,
bundan once bir insandI. Fakat simdi, Utnapistim ve kadInI bizim gibi
tanrIlar olsunlar! Utnapistim otursun! Uzakta. IrmaklarIn denize
dokuldugu yerde!”
Enlil’in bu sozlerinden sonra, beni aldIlar ve uzakta, IrmaklarIn
agzIna oturttular. Simdi sana tanrIlarI kim toplayacak? AradIgIn
yasamI nasIl bulacaksIn? Haydi altI gun ve yedi gece uykusuz kal!” O,
dizlerinin ustune comeldigi yerde, uyku ona, sis gibi yavas yavas
solugunu verdi (121).
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“Adama bak! YasamI istiyordu. Uyku ona sis gibi, yavas yavas soluk
verdi!”
KarIsI ona, Utnapistim’e dedi:
“Sen onu elle de, adam uyansIn! O, geldigi yoldan esenlige geri
donsun. O, cIktIgI kent kapIsIndan ulkesine varsIn!”
Utnapistim ona, karIsIna dedi:
“insanoglu kotudur. Ve o, sana kotuluk eder. Haydi onun gunluk
ekmeklerini pisir ve her gun basucuna koy! Uyudugu gunleri de duvara
ciz!” O, onun gunluk ekmeklerini pisirdi ve her gun onun basI ucuna
koydu.
Uyudugu gunleri de ona imledi.
Birinci ekmegi kupkuruydu. ikincisi buzulmustu. Ucuncusu yastI.
Dorduncu ekmegin kabugu agarmIstI. Besinci ekmek kuflenmisti. AltIncI
ekmek pismisti. Yedinci ¯ bu anda adamI elledi ve o, uykusundan
irkilip uyandI. GIlgamIs ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“Beni uyku basar basmaz, sen durmadan beni elledin ve sen beni
uyandIrdIn.”
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Haydi GIlgamIs, gunluk ekmeklerini say! Ve iste su duvar, sana
uyudugun gunlerin sayIsInI gostersin! Birinci ekmegin kupkurudur.
ikincisi buzulmustur. Ucuncusu yastIr. Dorduncu ekmegin kabugu
agarmIstIr. Besinci ekmek kuflenmistir. AltIncIsI pismistir. Yedinci
¯
bu anda sen uykudan irkilip uyandIn!” GIlgamIs ona, Utnapistim’e
dedi:
“Bana yardImcI kal! Nereye gideyim? Butun organlarImI kotu ruhlar
kapladI! Yatak odasInda olum bekliyor; neye baksam, o, olumdur
(122).”
Utnapistim ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, denizin rIhtImI seni aldatsIn. iki kIyI arasInda gidip
gelen gemi senden nefret etsin! Her zaman, erismek istedigin denizin
kIyIsIndan her seferinde yoksun kal (123)! Buraya getirdigin adamIn
govdesi kirden kabuk baglamIstIr. Giydigi post, bedeninin guzelligini
bitirmistir. Ursanabi, onu alIp yIkanacak yere gotur. Kutsal bir
rahibin yIkanmasI gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIka! O,
sIrtIndaki postu atsIn ve deniz onu gotursun. Onun guzel bedeni
parlasIn! Yepyeni olsun basIndaki kulâh. Bir kaftan giymis olsun.
Gorkemli bir giysi! O, ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca,
yurduna varIncaya dek, kaftanI tiftiklenmeyip yepyeni kalsIn (124)”.
Ursanabi onu alIp yIkanma yerine goturdu. Kutsal bir rahibin
yIkanmasI
gibi, onun kabuk baglayan kirini suyla yIkadI. O, sIrtIndaki postu
attI ve deniz onu goturdu. Onun guzel bedeni parladI. Yepyeni oldu
basIndaki kulâh, bir kaftan giymis oldu. Gorkemli bir giysi. O,
ulkesine giderken, yurudugu yol boyunca, yurduna varIncaya dek
kaftanI
tiftiklenmeyip yepyeni kaldI. GIlgamIs ve Ursanabi gemiye bindiler.
Gemiyi dalgaya kaptIrarak surup gittiler.
KarIsI ona, uzaktaki Utnapistim’e dedi:
“GIlgamIs geldi, yoruldu, gucluk cekti. Ona ne verdin ki o yurda
donuyor?”
Fakat o, GIlgamIs, geminin kuregini kaldIrdI ve gemiyi kIyIya
yanastIrdI (125).
Utnapistim ona, GIlgamIs’a dedi:
“Ey GIlgamIs, geldin, yoruldun, gucluk cektin. Sana ne verdim ki
yurduna donuyorsun?
GIlgamIs, sana gizli bir sey acayIm. Ve hic kimsenin bilmedigi
biricik
otun yerini sana soyleyeyim: Bu ot, tIpkI deve dikenine benzer, ama
dikenleri gul dikeni gibi keskindir; yaklasana batar. Sen bu otu
eline
gecirmek istersen, eline batacagIndan korkma!” GIlgamIs bunu duyar
duymaz derin bir kuyu kazdI. Ve ayaklarIna agIr taslar baglayIp
kuyuya
indi. AyagIna bagladIgI taslar onu yerin altIndaki tatlI su denizinin
dibine kadar batIrdI. Ama o, otu aldI ve dikenleri ellerine battI.
Bundan sonra GIlgamIs, agIr taslarI kesip yukarI fIrladI. Kuyunun
suyu
onu fIrlatIp denizin kIyIsIna attI. GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye
dedi:
“Ursanabi, bu ot buyulu bir ottur; insan bununla gencligi kazanIr. Bu
ota, “yaslI genc olur” denir. Bunu Uruk’a yanImda goturmek istiyorum.
Onu sevdiklerime yediririm. Ve onu parca parca dograyayIm. Sonra da
kendim yiyip tam cocukluguma doneyim.” iki kez yirmi saatten sonra
biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten sonra kendilerini aksam
dinlenmesine bIraktIlar. GIlgamIs burada suyu soguk bir kuyu gordu.
Suda yIkanmak icin asagI indi. Bir yIlan otun kokusunu aldI. Ve
taslarIn yarIgIndan yukarI cIkIp otu goturdu (126). GIlgamIs geri
dondugu sIrada yIlan gomlegini atmIstI! Bu anda GIlgamIs yere oturmus
aglIyordu. O, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi kollarIm kimin icin yoruldu? Kimin icin yuregimden kanlar
bosandI? Kendime iyi bir sey kazandIm. Yer aslanI (127) icin iyilik
yapmIs oldum. Simdi denizin kabarmasI, beni iki kez yirmi saat, o
yere
geri goturse bile, gerecler kuyuyu kazdIgIm zaman icine dusmustu.
Burada isime yarayacak olan gerecleri nasIl bulabilirim? Olmaz!
Yurduma geri donmeliyim.” Gercekten GIlgamIs gemiyi kIyIda bIraktI.
iki kez yirmi saatten sonra biraz yemek yediler. iki kez otuz saatten
sonra kendilerini aksam dinlenmesine bIraktIlar. Onlar Uruk pazarIna
geldiklerinde, GIlgamIs ona, gemici Ursanabi’ye dedi:
“Ursanabi, Uruk duvarInIn ustune cIk! ileri yuru! Temeli gozden
gecir!
Tugla duvarI gozden gecir! Acaba bunun tuglalarI pismis degil midir?
Temeli yedi bilge kurmamIs mIdIr? 3600 donum kent. 3600 donum hurma
bahcesi, 3600 donum kerpic kuyu. Ustelik istar tapInagInIn cukuru.
BunlarIn topu uc kez 3600 donum. Ve iste bunlarIn hepsi Uruk’tur.”

ON iKiNCi TABLET
GIlgamIs destanI 11’inci tablette sona ermistir. 12’nci tablet ancak
bir ektir. Ve destanla hicbir ilgisi yoktur. 1’inci tabletten 11’nci
tablete dek olan bolumu serbest bir kosuktur ki, eski kaynaklardan
yararlanIlmIs olmasIna karsIn, bunlardan bagImsIz olarak degistirilip
yeni bir kalIba sokulmustur. 12’nci tablet ise, isa’dan once yaklasIk
2000 yIlInda yazIlmIs olan Sumerce bir metnin aslIna baglI cevirisidir
ve bu tabletin cevirmeni, metinde en kucuk bir degisiklik yapmamIstIr.
Bu Sumerce metnin birinci kIsmInIn yarIsI, bundan birkac yIl once
elimize gecmistir. Bunun nasIl bittigini bilmiyoruz. OlasIlIkla birkac
yuz satIrdan olusan bu Sumerce metnin icinde, AkatlI cevirmen ancak
154 satIrI cevirmistir. Bundan dolayI bu tablette anlatIlan olaylar,
butunluklerini yitirmis demektir. Gorunuse gore bu ceviri, yeraltI
dunyasInIn heyecanlI betimlemesi ve bu dunyanIn yasamInIn anlatImIndan
olusmaktadIr. YeraltI dunyasInIn heyecanlI betimlemesini ve bu
dunyanIn yasamInI su nedenle veriyor: GIlgamIs, gok tanrIcasI istar’la
barIsmak icin, ona olaganustu iyi ve degerli agactan yapIlmIs bir taht
sunmak istiyor. Bu amacla cok yaslI ve kalIn bedenli bir Huluppu (128)
agacInI devirmeye gidiyor. Bu agacIn tepesindeki yapraklarIn arasInda,
unlu fIrtIna kusunun yuvasI bulunuyor. Kimi Sumer soylencelerinde
yavrusuyla birlikte gecen bu kus, kartal ve aslanIn bilesimi olan bir
yaratIk olarak betimlenir. AgacIn kokleri arasInda, hicbir buyunun
etkileyemedigi yIlan yuvasI bulunuyor.
AgacIn govdesindeyse Bakireler TanrIcasI Lilit’in evi vardIr. Gok
TanrIcasI, sonraki Babil dininde en korkunc bir gulyabani olan bu
Lilit’e, soylencemizde ilgi gosterip iyi davranIyor ve Lilit,
GIlgamIs’In bu agacI devirmesiyle hemen o anda ozgurlugune kavusuyor:
GIlgamIs, seruvenini basarIyla bitirdikten sonra, bir ganimet olarak
bu ulu agacIn hem govdesini, hem de dallarInI Uruk’a getiriyor. Fakat
yeraltI dunyasInIn tanrIcasI Ereskigal, istar’a sunulacak bu armaganI
kIskanIyor. Ve yeraltIndan yeryuzune dek bir cukur acIyor; gerek
agacIn govdesi, gerekse dallarI bu cukurdan cehenneme dusuyor. iste bu
noktadan sonra 12’nci tabletimizin arkasI geliyor.
Sumer yazmasIna gore Engidu, GIlgamIs’In arkadasI degil, kolesidir.
Efendisinin cukurdan asagI, cehenneme dusen degerli agaclarInI geri
cIkarmasI icin, bu ise hazIr bekliyor. Engidu, efendisine, gorecegi
hizmetle ilgili olarak, su sozleri soyluyor (129): I
“AgacIn bedeni hemen bugun, Nacar’In evine bIrakIlmIs olacaktIr.
AgacIn dallarI Nacar’In keseri icin hazIr olacaktIr. Efendim, nicin
aglIyorsun? Hemen bugun, senin agacIn bedenini yerin altIndan
cIkaracagIm. DallarI cehennemden yukarI getirecegim.” “Eger bugun
yeraltI dunyasIna gidersen, kutsal seyler onunde basInI egmemelisin.
Temiz bir gomlek giymemelisin. Yoksa hemen senin bir yabancI oldugunu
anlarlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surunmemelisin. Yoksa
onlar guzel kokuyu alInca hemen cevrene toplanIrlar. Gurzunu (130)
yeraltI dunyasIna dusurmemelisin. Yoksa gurzle oldurulmus olanlar
hemen cevrene toplanIrlar. Eline sopa almamalIsIn. Yoksa ruhlar senden
titrerler. AyagIna ayakkabI giymemelisin. Yerde gurultu etmemelisin.
Sevdigin karInI opmemelisin. Kendisine kin besledigin karInI
dovmemelisin. Sevdigin cocugunu opmemelisin. Kendisine kin besledigin
cocugunu dovmemelisin. Yoksa cehennem senin icin sokurtu, homurtu
yapar.” Bu Sumerce siirin deyis ozelligi; olaylarIn birbirini duzenli
olarak izlememesidir. Ornegin, simdi Engidu’nun yeraltIna gittigi
anlatIlIyor; ancak, birdenbire de cIplak bir tanrIcanIn betimlemesi
yapIlIyor. Burada betimlenen TanrIca Nin-Asu’dur. Bu bitkiler
tanrIsallIgInI cok iyi tanIyoruz. Bu tanrIsallIk, her yerde bir tanrI
olarak goruldugu halde, bizim destanImIzda birdenbire tanrIca olarak
karsImIza cIkIyor. Simdi burada biz dogrudan dogruya birbirine baglI
olmayan sahneleri birbirine soylece baglamayI deneyecegiz:
Engidu yeraltIna iner inmez, adI gecen TanrIca Nin-Asu’nun
kutsallIgIna ayak basIyor. Engidu, cIplak tanrIcanIn guzelliginden ve
vucudunun parlaklIgIndan dolayI kendinden oyle geciyor ki, GIlgamIs’In
kendisine verdigi butun ogutleri unutuyor. Boylece o, yeraltI
dunyasInda yakalanIyor ve GIlgamIs, degerli agacIndan baska, kendisine
baglI olan kolesi Engidu’yu da yitiriyor.
II
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklasIyor. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu.
III
Engidu, yeraltI dunyasIna gidip tanrIcayI gorunce, bu tanrIsallIk
onunde basInI egdi. Temiz bir gomlek giydi. Hemen onun bir yabancI
oldugunu anladIlar. Mermer sisecikten alInmIs guzel kokuyu surundu.
Onlar guzel kokuyu alInca hemen cevresine toplandIlar. Gurzunu yeraltI
dunyasIna dusurdu. Gurzle oldurulmus olanlar cevresine toplandIlar.
Eline sopa aldI. Ruhlar ondan titrediler. AyagIna ayakkabI giydi.
Yerde gurultu etti. Sevdigi karIsInI optu; kendisine kin besledigi
karIsInI dovdu. Sevdigi cocugunu optu; kendisine kin besledigi
cocugunu dovdu. Cehennem onun icin sokurtu ve homurtu yaptI.
IV
O, yatan bir kadIna, yatan bir tanrIcaya, yatan Nin-Asu Ana’ya
yaklastI. Onun parlak omuzlarI acIktI. Ortulmemisti. Onun gogsu
mermerden yapIlmIs yuvarlak bir vazo gibi kIrIsIksIz ve dumduzdu
(131).
V
O zaman Engidu yeryuzune cIkmak isteyince, onu ne belâ getiren ruh, ne
de hastalIk ifriti yakaladI; onu cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakaladI. Onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda dusup
olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.
VI
O zaman Ninsun’un oglu, kolesi Engidu icin agladI. Ve tek basIna
kalkIp Enlil’in Ekur evine (132) gitti.
“Enlil baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn
dallarI da yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen
Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de hastalIk ifriti yakaladI;
onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine
Enlil Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
GIlgamIs, Sin Baba’ya basvurdu:
“Sin Baba bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. BunlarI cIkarmak
icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ getiren ruh, ne de
hastalIk ifriti yakaladI; onu, cehennem kralInIn amansIz bir seytanI
yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI. O, yigitler alanInda
dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Bunun uzerine Sin
Baba, GIlgamIs’a hicbir yanIt vermedi.
VII
GIlgamIs tek basIna kalkIp Ea’nIn E-Apsu evine (133) gitti:
“Ea Baba, bugun agacImIn bedeni yerin altIna dustu. AgacImIn dallarI
da yerin altIna dustu.
BunlarI cIkarmak icin yerin altIna inen Engidu’yu, onu, ne belâ
getiren ruh yakaladI ve ne de hastalIk ifriti yakaladI; onu,
yeraltInIn kendisi yakaladI. Onu, cehennem kralInIn amansIz bir
seytanI yakalamadI; onu, yeraltInIn kendisi yakaladI; o, yigitler
alanInda dusup olmedi; onu, yeraltInIn kendisi oldurdu.” Ama, Ea Baba
ona su yanItI verdi:
“Cehennem kralI yigit Nergal’a basvur! Ereskigal’In (134) agabeyi Kral
Nergal’a basvur! Eger cehennemin kralI yigit Nergal yeraltInIn hava
deligini acacak olsaydI, o zaman Engidu’nun ruhu hafif bir yel gibi
yerin altIndan cIkardI.”
VIII
(Bu yazInsal deyise gore, simdi Engidu’nun ruhunun gercekten
yeraltIndan yeryuzune cIktIgI kendiliginden anlasIlmIs oluyor.)
Bunlar birbirleriyle kucaklastIlar. Bir turlu birbirlerinden ayrIlmak
istemediler. Birbirlerine anlatmaktan usanmadIlar.
“ArkadasIm (135), soyle bana! Soyle bana, yeraltInda gorduklerini
anlat bana!”
“Soyleyemem arkadasIm! Soyleyemem! Sana yeraltI dunyasInda
gorduklerimi anlatacak olursam, sen oturup aglamalIsIn. Ve ben de
oturup aglayayIm. Ellemekle zevk duydugun benim guzel bedenimi, simdi
bocekler, eski bir giysiyi yer gibi yiyor. Ellemekle zevk duydugun
benim guzel basIm, bir camur teknesi gibi toprak doludur.”
IX
Engidu, soyle diyerek buzulup topraga comeldi.
“ArkadasIm, yeraltI dunyasInda sunlarI gordum:
(Tablette, Engidu’nun yeraltI dunyasIyla ilgili sozlerinin bulundugu
yer kIrIktIr. Soylenen bu sozler yaklasIk 30 satIrdIr.)
X
(Bu sahne, GIlgamIs’In, yer dunyasInIn ayrIntIlarIyla ilgili olarak
sordugu sorularI ve Engidu’nun buna verdigi yanItlarI icermektedir ki
bu bolumun, yaklasIk ilk 15 satIrI kIrIktIr.) “Sehpaya asIlmIs olanI
gordun mu?” – “Evet gordum. Eger isledigi gunahtan pisman olsaydI,
civinin kopmasIyla kurtulurdu.” – “Eceliyle oleni gordun mu?” – “Evet
gordum. Gece yatagInda uyuyup, su, soguk su iciyor.” – “Savas alanInda
oleni gordun mu?” – “Evet gordum. Ana ve babasI onun icin
ugrasIyorlar. KarIsI da onun icin calIsIyor.” – “Cesedi kIrda
bIrakIlmIs (mezara gomulmemis) olanI gordun mu?” – “Evet, gordum. Onun
ruhu yeraltI dunyasInda uyumuyor.” – “Ruhuyla kimsenin ilgilenmedigini
(136) gordun mu?” – “Hayvanlara yedirilen tencere kazIntIsI ve sokaga
atIlan yemek artIklarI onun besinidir.” (Destan burada sona erdi.
DestanIn son tableti nasIl tutarsIz basladIysa yine tutarsIz olarak
boyle biter.)
ACIKLAMALAR
(1) “Bahri recez” Arap siirinden OsmanlI-Turk siirine gecen ve divan
edebiyatImIzda kullanIlan aruz bicimlerinden biridir. GIlgamIs
destanInIn, binlerce yIl once aruzla yazIldIgInI duymak ilk anda garip
gelebilir. Ancak, gunumuzun Ortadogu gelenek ve goreneklerinin pek
cogunun kokeninin Sumerlere kadar uzandIgInIn, kazIlarda elde edilen
bulgularIn incelenmesiyle bilimsel olarak kanItlandIgInI goz onunde
tutarak, bu acIklamayI yazan cevirmenin ya da Prof. Landsberger’in bir
bildigi oldugunu dusunduk ve acIklamayI koruduk. (YayImlayan.) (2) Nuh
adI, Sâmi dillerinde kullanIlIr. Metinde, Nuh adI yerine Utnapistim
denmektedir.
Gerek Nuh’un, gerekse Utnapistim’in sozluk anlamlarI belli degildir.
Sumerler Nuh Peygambere, Zi-UD-SUDDA diyorlardI. Bu addaki ‘Zi’,
‘yasam, can, ruh’ demektir; ‘UD’, ‘zaman’, ‘SUDDA’ da, ‘uzun’ anlamIna
gelir. Bu uc sozcukten olusan ad, ‘uzun omurlu’ demektir. (3) Savas ve
ask tanrIcasI istar’In tapInagI.
(4) Pismis tugla, guneste kurumus tugla olan kerpicten daha
degerliydi. Pismis tugla oteki tuglalarIn kaplamasI olarak
kullanIlIrdI. (5) Bu yedi bilge, yerin altInda bulunan tatlI su
okyanusunun tanrIsI Ea’nIn ogrencileridir. Bunlar yeryuzune cIkIp
insanogluna bilim ve bilgelik ogrettiler: Cok eski bir soylenceye gore
de Sumer ulkesinin krallarIydIlar. (6) Etice yazmadaki bu yerde,
Etilerin iki bastanrIsIndan biri gogun Gunes TanrIsI, oteki de FIrtIna
TanrIsIdIr. BurayI Babil mitolojisine, Babil anlayIsIna gore
degistirmeye calIstIk (Prof. Landsberger). (7) Endaze: 60 cm; karIs:
asagI yukarI 20 cm.
(8) Bizim hep “agIlI bol Uruk” diye cevirdigimiz tumce, daha dogru
olarak, “Koyun agIllarInIn kenti olan Uruk” diye cevrilmeliydi. “Bol
agIl” Uruk kentine gondermedir. Bu sIfat, Uruk’un TanrIcasI olan
istar’a adanmIs kutsal koyun surulerini anIstIrIyor. (9) GIlgamIs’In
tasIdIgI yuksek krallIk niteliklerinden biri olan cobanlIkla, yaptIgI
zulum bagdasmadIgIndan, burada kendisiyle alay ediliyor. (10)
YakInmalar dogrudan dogruya buyuk tanrIlara yapIlmadIgIndan, daha
kucuk tanrIlarIn aracIlIgIna basvuruluyor, bunlarIn aracIlIgIyla
yapIlan yakInmalarI, ulu tanrIlar dinlemis oluyor. (11) Buyuk ana
tanrIcalardan birinin adIdIr.
(12) Aruru, kendisinin eskiden yarattIgI Gok TanrIsI Anu’nun bicimini
ruhunda canlandIrIyor, sonra camuru yazIya atarak bir buyu yapIp,
ruhunda canlandIrdIgI bu bicimi gerceklestiriyor (Prof. Landsberger).
(13) Suvat: hayvanlarIn surekli su icebildikleri bir su kIyIsIndaki,
en cok da Irmak kIyIsIndaki duzluk yer.
(14) Cok su iciyor olsa gerek (?).
(15) AvcI tuzak ya da kapan kurduguna gore, yanIndaki hayvanlarIn, bu
tuzak ya da kapana bagladIgI hayvanlar olmasI gerekir. Cunku avlanacak
hayvanlar ne turdense, o tur ya da baska tur hayvanlardan biri kapanIn
ve tuzagIn yanIna baglanIr. (16) Biz bunu, yogun bir cevher olan
goktasI olarak yorumluyoruz. Bu, en buyuk gucun simgesidir.
(17) TuzaklarI.
(18) YabanIl hayvanlarI (Prof. Landsberger).
(19) Belki ictigi bol su.
(20) Cevik, yigit, acIkgoz, yaramaz anlamlarIna gelir. Adam boynu
vuran cellatla bir ilgisi bulunma olasIlIgI da vardIr.
(21) Burada “addegisimi” (metonomasie) vardIr (Prof. Landsberger).
(22) “Allah’In emri olmak” deyimi, cinsel iliskide bulunmak ve yatmak
sozcuklerinin karsIlIgIdIr. Halk dilinde cok kullanIldIgIndan bunu
otekilere yegledim. Ozgun metinde de yasal iliskide bulunmuslar gibi
gorulmektedir. (23) Dr. Albert Schott’un cevirisine koydugu eski Babil
yazmasIna ait 45. satIrIn, anlam butunlugunu bozmasI nedeniyle
cevirmedim. Prof. Landsberger bu satIrI cIkarmamI salIk verdi.. (24)
CeylânlarIn, geyiklerin, yagmurcalarIn birdenbire sIcramalarIna
“mertlemek” denir.
(25) Gunes TanrIsI.
(26) En yuksek tanrIlar.
(27) Burada Schott’un cevirisi, ozgun metne gore degistirilmistir. Bu
degisikligin nedeni, burada escinsel iliskiye deginilmesidir. Cunku
olay yanIltIcIdIr. DestanI duzenleyen sanatcInIn anlattIgI dus,
sanatta gosterdigi en buyuk ozelligidir. SanatcI, GIlgamIs’a kosnul
bir dus gosteriyor; o da bu dusu, bir cocuk saflIgIyla anasIna
anlatIyor. Bu orge, birinci duste, destanIn yalnIzca en son yazmasInda
bulunuyor. Schott’un metniyse, en son yazma olan eski Babilce metinden
cevrilmistir (Prof. Landsberger). (28) GIlgamIs’In anasI.
(29) O zamanlar insanlar guzel kokulu yaglarla bedenlerini yaglarlardI
(Prof. Landsberger).
(30) Ev diye cevirdigim sozcuk, iki yerde gecmektedir, anlasIlmasI da
guctur.
(31) BurasI yeterince acIk degildir. BazI dilbilimciler bunu “ius
primae noctis” (ilk gece hakkI) diye yorumluyorlarsa da, bu yorum
genellikle kabul olunmus degildir. (32) Cocuk dogduktan sonra,
gobeginin bagI uzerinde fal bakIlmIs olsa gerek.
(33) GIlgamIs’In.
(34) Yerli olmayIp Sumer panteonuna sonradan girmis bir tanrIca.
(35) GIlgamIs’In ishara ile evlenme hazIrlIgI akla geliyor.
(36) YabanIl inek gorunumunde bir tanrIcadIr (Prof. Landsberger).
(37) Yelmek, heves etmek anlamIna gelir. Bazan baglanma, kapIlanma
anlamInda da kullanIlIr.(CN)
(38) Hafif uyumak, sekerleme yapmak. (CN)
(39) Bu satIr anlasIlmIyor (Prof. Landsberger).
(40) GIlgamIs’In Engidu’ya soyledikleri, ne yazIk ki kaybolmustur.
(41) Uruk, FIrat kIyIsInda oldugundan boyle bir dilekte bulunulmustur.
(42) Faldan, isin ugursuz gidecegi anlasIlIyor.
(43) Eski Elâm devletine ait bir yer. Bugunku BatI iran’da.
(44) Duste bildirsin.
(45) GIlgamIs’In koruyucu tanrIsI (Prof. Landsberger).
(46) Su tasImaga yarar tulum (CN).
(47) YaslIlardan (Ceviren).
(48) Emanet etmek anlamInda.(CN)
(49) AnlasIlmaz bir sozcuk.
(50) Gunes tanrIsIna su sunmak icin.
(51) Kalk, fIrla, sIcra demek.(CN)
(52) irnina, istar’la (Babillilerin Venus’u) ilgili bir yakarIda
istar’la bir tutuluyor ve kendisine soyle sesleniliyor: “Sen en
guclusun, igigilerin (yeryuzu tanrIlarInIn) en buyugu, sen kralicesin.
Kukreyen aslan, kIzgIn vahsi boganIn… (Sin’in TanrIsI) guclu kIzI,
sana karsI duracak kimse yoktur.” Buna gore, irnina, gezegenlerin
tanrIcasI Venus’tur (Schott). (53) GIlgamIs’In.
(54) Demek, tehlike atlatana su icirmek gorenegi o zaman da varmIs.
(55) Un, ruhlarIn yerin altIndan cIkIp dus gostermeleri icin serpilir.
Bu ruhlar duste gorunurler.
(56) GIlgamIs, daglarIn yamaclarInda biten ve yegin yellerin etkisiyle
devrilip iki kat olan bugdaylara benzetiliyor. Bir bugday egildigi
zaman basagI nasIl kokune kadar dayanIrsa GIlgamIs’In o anda buzulerek
uyudugunu anlatIyor (CN). (57) Cinsel anlamda.
(58) Belki arabanIn bir susu.
(59) Katran agacI guzel kokar (CN).
(60) Bu dort satIr tam olmadIgI icin ceviride atlanmIstIr.
(61) Yesb de denen sert ve degerli bir tas (CN).
(62) istar’In sevgilisi olan Tammuz, yazIn olen bitkilerle birlikte
cehenneme gider; butun ulkede bunun icin yas torenleri yapIlIr. istar
iki ay sonra, onu cehennemden cIkarIp yeryuzune getirir. (63) Yani
“KanadIm” diyor (Prof. Landsberger).
(64) Burada ne oldugu anlasIlmayan bir yemekten soz edilmektedir.
Belki istar’In cobana onerdigi ask eglenceleri de kaba bir bicimde
anIstIrIlmIs olabilir. (65) CobanIn damak tadI olmadIgIndan, istar’In
sofrasIndaki yemekleri begenmeyip anasInIn yemeklerini arIyor (CN).
(66) Hurma bahcelerinde yasayan ve hurmalara zarar veren adI
bilinmedik bir hayvana dondurmustur.
(67) ici bos, ozsuz bugdaya “kavuz” denir. “Kavuz yIllarI” sozuyle de
kItlIk yIllarI anlatIlIyor (CN).
(68) HayvanlarIn ciger, barsak, iskembe gibi ic organlarI.
(69) Herkesin koruyucu bir tanrIsI vardI (CN).
(70) Schott, burada yalnIzca Bogazkoy’de ele gecen metne gore “senin”
diyecegi yerde “benim” diye bir degisiklik yapmIstIr. Bunun icin de su
iki nedeni ileri surmektedir: 1. GIlgamIs’In, Humbaba’nIn uzerine
yaptIgI sefere Samas neden olmustur, diyor. Halbuki Samas’In bu sefere
neden oldugunu ben, ozanImIzda goremiyorum. GIlgamIs bu sefere gitmeye
kendi karar vermistir. Ancak Samas, seferde GIlgamIs’I korumustur. 2.
Schott, Enlil’in Humbaba’yI ormana bekci olarak koydugunu ve onun
olumune neden oldugunu ileri suruyor. Buna verilecek yanIt su
olabilir: Kutsal katran devrildikten sonra, bekciye gerek yoktur. Hem
GIlgamIs, katranlarIn kerestesinden Samas icin degil, Enlil icin bir
kapI yaptIrmIstIr. SanatlI olarak yapIlan bu kapI, GIlgamIs’In Enlil’e
karsI duydugu minnet duygusunun bir anlatImIdIr (Prof. Landsberger).
(71) AcIk olarak anlasIlamayan bu satIrlarda, sozu edilen kapIya bir
anIstIrmada bulunulmustur. Bu kapI seferin ganimetidir. Ve Enlil’e
yapIlacak bir sunudur. Sefer de bu ruh coskunlugu icinde yapIlmIstIr.
Halbuki Enlil icin katlanIlan bunca ozveriye, gucluge ve yorgunluga
karsI Enlil degerbilmezlik gosteriyor. iste bu yuzden Engidu hIrsIndan
patlIyor, ama dogrudan dogruya tanrIya dil uzatamayIp hIrsInI bir
cocuk gibi kapIdan ve bu dramda ancak bir usak rolu oynayan fahiseden
alIyor (Prof. Landsberger). (72) Engidu’nun sozleri belki sItma
sabuklamasIyla soylenmistir. Ancak bu sozler bir duse ozgu degildir.
Tersine Engidu, buyuk bir gucluk ve yorgunluk icerisinde, tasInmasI
guc olan bir tur keresteyi, TanrI Enlil’e bir sunuda bulunmak uzere
yurda dek surukluyor. Butun bu sefere atIlmasI ve ofkesini kapIya
karsI gostermesi en dogal davranIstIr (Prof. Landsberger). (73) Burada
soz konusu olan agac degil, kapIdIr. KapInIn yuksekligi 12 metreden
artIktIr (Prof. Landsberger).
(74) Orospunun kosnul davranIslarInIn, basIna belâ olmasInI diliyor
(CN).
(75) YeraltI TanrIcasInIn adlarIndan biridir.
(76) insanlar oldukten sonra toprak ve sonuc olarak toz olduklarI
icin, burasI, yani mezar, “tozun evi” diye anlatIlmIstIr.
(77) TanrIlarIn surekli olarak ilgisini goren en yuksek rahip sInIfI
belirtiliyor.
(78) Etana, insanlarla hayvanlarIn bir arada yasadIgI en eski zamanda,
cobanlara krallIk etmistir.
(79) Suru ve cobanlarIn tanrIsI (Prof. Landsberg).
(80) Seni elimden aldI demek istiyor.
(81) Yaban esegi pek cinbas oldugundan avlanmasI guctur ve tek basIna
dolasmaktadIr (CN).
(82) KatIr, dagda kolaylIkla gezebilen bir hayvandIr. AnlasIlan
Engidu, becerili bir dagcI ve becerili bir yaban esegi avcIsI oldugu
icin, katIra benzetilmistir (CN). (83) Bir tur agac (CN).
(84) Bu aslan olayI, geriye kalan ve yok denebilecek kadar silik olan
izlerden cIkarIlmIstIr, bununla birlikte tamamladIgImIz, bu kIrIk ve
belirsiz yer, son zamanlarda ele gecen Etice yazIlmIs bir metin
parcasIyla dogrulanmIs gorunuyor. (85) GIlgamIs’In dusu burada bitmis
gibi gorunuyor.
(86) ikizler dagI.
(87) Mâsu dagI catal bicimindedir. Gunes bu catalIn arasIndan cIkIyor
(Prof. Landsberger).
(88) Daglarda bulunan iki yanI dar ve yuksek yarmalar (CN).
(89) GIlgamIs, karanlIk bogazdan gecerken gunesle karsIlasmamak icin
adImlarInI sIklastIrIyordu.
(90) Uzum salkImI gibi akikler.
(91) Bir tanrIca olan bu Sâkiye, mitolojik bir kisidir; gunluk donusu
sIrasInda, yorgunluguna karsI gunese taze bir icki sunar (Prof.
Landsberger). (92) Oldu (Prof. Landsberger).
(93) Sim, im ve belirti anlamlarIna gelir. Bu sozcugu bir Turkmen’den
duymustum (CN).
(94) Tastankilerin ne olduklarI belli degildir; ancak, metnin
baglamIndan bunlarIn kurekci olduklarI cIkarIlabilir. Cunku olum
suyunun damlasI bir insana sIcrayInca, o insanI olduruyor.
DolayIsIyla, boylesine tehlikeli suyu gecmek icin belki tastan
kurekciler kullanIlmIstIr (Prof. Landsberger). (95) Kuregin suya giren
enli bolumu. Destan donemlerinde bu aynalarIn turlu bicimlerde
yapIldIklarInI, ele gecen resim ve kabartmalardan anlIyoruz. Nuh’un
gemisinin kullandIgI kureklerin aynasInIn da meme biciminde oldugunu,
bu destandan ogreniyoruz (CN). (96) GIlgamIs, Utnapistim’i tanImIyor;
karsIlastIgInI baska biri sanIyor (Prof. Landsberger).
(97) Bu, dunyanIn gecici olduguna bir ornektir. Bir aile ve bir mal
kuruluyor, bunlar sonucta yok oluyor.
(98) DunyanIn gelip gecici olusu, IrmagIn akIsIyla karsIlastIrIlmak
istenmiyor.
(99) ilerde de gorecegimiz gibi, Utnapistim’e ayrIcalIklI davranIp ona
sonsuz dincligi verdiler; ancak o zamandan beri, tanrIlarIn bu
ilgisini bir daha kimse kazanamadI. (100) Anunnaki: Gok tanrIlarInIn
tersine olarak yeraltI tanrIlarIdIr. (Prof. Landsberger).
(101) And: Degismeyen yazgInIn simgesidir. Her kim gunah islerse,
ictigi andI bozmus olur. insanlar gunahlI olduklarIna gore, yazgIlarI
degisir demektir (Prof. Landsberger). (102) Nuh Peygamber, daglarIn,
denizlerin ve olum suyunun arkasInda bulundugu icin, kendisi boyle
niteleniyor. (CN).
(103) Surippak, Uruk’un yaklasIk 30 km. kuzeybatIsInda, bugun Fara
denen bir orendir (CN).
(104) Ozan burada, bir masal orgesinden yararlanmIstIr. Yelden
sallanan kamIslar, sesi insanlara iletiyor.
(105) Ubar-Turu: Babillilerin gelenegine gore, 18000 yIl saltanat
suren Tutan’dan onceki son soylencesel kraldIr (Prof. Landsberger).
(106) Nuh Peygamber’i cagIrIyor. TanrIlar toplantIsInda verilen
kararI, gevezelik edip Nuh’un kulagIna iletiyor (CN).
(107) Apsu: yerin altIndaki tatlI su okyanusudur; aynI zamanda yerin
ustundeki yagmur suyunun da havuzudur. Ea, hem bu havuzun ve hem de bu
okyanusun beyidir (Prof. Landsberger). (108) 3528 metre kare.
(109) KamIs: bir olcudur; yaklasIk uc metre uzunlugundadIr.
(110) Geminin bu parcasInIn ne oldugu acIk olarak anlasIlmIyor; “su
kazIklarI” diye sozcuk sozcuge cevirdik.
(111) Bu olcunun ne oldugu belirtilmiyor (Prof. Landsberger).
(112) Susam yagIdIr. Bu yagla guzel borek kIzartIlIr. Nitekim Nuh
peygamber de bununla peksimet kIzarttIrmIs oldugunu soyluyor (CN).
(113) FIrtIna TanrIsI.
(114) Sullat ve Hanis: FIrtIna TanrIsI’nIn yanInda olan iki kucuk
tanrI.
(115) ira: savasI ve hastalIgI insanlarIn basIna saran bir tanrIdIr
(Prof. Landsberger).
(116) KorkularIndan (Ceviren).
(117) Nissir DagI: Bugunku Irak ve iran sInIrInda, Rumiye Golu’nun
goneyinde bulunan yuksek daglardan biri olsa gerekir. Bu yazma,
israilogullarI yazmasIndan ayrIlIyor. israilogullarI yazmasIna gore,
Nuh’un gemisi, AgrI DagI’nIn ustune oturmustur (Prof. Landsberger).
(118) Keli: SularIn, bataklIklarIn, camurlu tarlalarIn ortasIndaki
kuru yerlere dendigi gibi, su altI olmayan dik tarlalara da “keli
tarla” denir (CN). (119) Ea, insanlara kIzIp tufan yapan Enlil’e, bu
seslenisiyle adalet yolunu salIk veriyor. Herkesi sucuna gore
cezalandIrmayI anImsatIyor. Ve yaptIgI tufanla gosterdigi
adaletsizligi Enlil’in yuzune vuruyor. (120) AkatcasI “Atrahasis” olan
sozcugu boyle cevirdik. Bu sozcuk, Nuh Peygamber’in sanlarIndan
biridir.
(121) Uyumak icin comeliyor ve boylece kendi kendini zorluyor; ancak,
uyku sis gibi solugunu ona karsI ufluyor ve uyku, onu soluguyla
bogarak yeniyor (Prof. Landsberger). (122) Ekmek sahnesinin anlamI
sudur: Utnapistim, tasIdIgI kan dolayIsIyla yarI-tanrI olan
GIlgamIs’I, tanrIlIk niteligini gostermesi icin, sInava cekiyor. Bu
sInav, GIlgamIs’In bir hafta uykusuz kalmasIdIr. GIlgamIs, uyumamak
icin oturmayIp comeliyor. Fakat son derece yorgun oldugundan, hemen
uykuya dalIyor. Utnapistim’in karIsI uyuyan GIlgamIs’In sInavI
basaramadIgInI gorunce, kocasIna onu uyandIrIp ulkesine geri
gondermeyi salIk veriyor. Ancak Utnapistim, onun da her insan gibi
kotu huylu oldugundan, uyudugunu yadsIyarak sonunda bir kavga
cIkarmasIndan cekiniyor ve GIlgamIs’In ne kadar uyudugunu kendisine
gostermek amacIyla ortaya bir kanIt koymak istiyor. iste bundan oturu,
konugun gunluk ekmek payI, uyumasIna karsIn pisirilip basucuna
konuyor. Ve konukevlerinde hep yapIldIgI gibi, hesabI da duvara
ciziliyor. GIlgamIs, kendisine yuklenen butun gorev gunlerini uykusuz
gecirecegi yerde, bastan sona uykuyla gecirdikten sonra, Utnapistim
onu uyandIrIyor. Utnapistim’in onceden kestirdigi gibi, GIlgamIs
gercekten uyudugunu yadsIyor; ama, basucuna konan ekmeklerin gecirmis
oldugu degisimler ve cizilen cizgilerle, uyudugu hemen anlasIlIyor.
Bunun uzerine, yasamI aramaktan vazgecerek umutsuzluga kapIlIp
talihinden yakInIyor (Prof. Landsberger). (123) GIlgamIs’In acIklI
durumu, Nuh Peygamber’i uzdugunden, gemicisi Ursanabi’ye yukarIdaki
gibi ileniyor. Cunku gemicisi GIlgamIs’a yol gostermekle onu basIna
belâ ediyor. (124) Nuh Peygamber, GIlgamIs’In kIlIgInI duzelttikten
sonra ulkesine yollamak istediginden, gemicisine boyle bir buyruk
veriyor (CN). (125) Nuh Peygamber’in karIsI, binbir guclukle sonsuz
yasamI aramak icin kocasInIn yanIna gelen ve kocasI tarafIndan sIrtIna
guzel bir giysi giydirilip yine ulkesine geri yollanan GIlgamIs’a
acIyor ve kocasIna boyle sorduktan sonra GIlgamIs’I geri cagIrtIyor.
(126) YIlan; suyun, yasamIn ve saglIgIn tanrIsI olan Ningiszida’nIn
simgesidir. YIlanIn cok yasayan bir hayvan olmasI bu otu yemis
olmasIna yorulur. (127) Yer aslanI: YIlanIn baska bir adIdIr (Prof.
Landsberger).
(128) Bu agactan, ozellikle araba dingili yapIlIrdI. NasIl bir agac
oldugu pek belli degildir (Prof. Landsberger)
(129) Numaralarla gosterilen bolumleme, metnin kItalara ayrIlmIs
oldugunu gostermektedir. Bu kIta bolumlemesi, genellikle Akat siirine
yabancIdIr. Buna karsIlIk, Sumer kosugunun bir ozelligidir. Sumerce
kItalar, denebilir ki, ayrI ayrI sahneler halinde hazIrlanmIs olurlar.
Her sahne tam bir birlik olusturur. Ancak, kItalarIn bolumlemesiyle
ilgili olaylarIn akIsI, kimi zaman kesilir. Yani olaylarIn arasIndaki
baglar, cok kez gozardI edilmis olur. (130) Bu uygun bir ceviri
degildir. Dogrusu, gunumuzde ilkellerin kullandIgI “bumerang”a
benzeyen, agactan yapIlmIs bir “atma” silahIdIr (Prof. Landsberger).
(131) Okurun da dikkatini cekmis oldugu gibi, burada II. kIta sozcugu
sozcugune yineleniyor. Bunun anlamI ve sanatcInIn bundan amacI, soyle
acIklanabilir: Engidu’nun yazgIsInIn degismesi, yani onun ruhlara
katIlmasI, bir yIldIrIm hIzIyla oluyor. Sanki, hicbir sey olmamIs
gibi, yeraltI dunyasInda alIsIlan durum suruyor ve yine, hicbir sey
olmamIs gibi, TanrIca Nin-Asu kendi tanrIsal dinginligini koruyor.
iste boylece, insanIn olumlulugu tanrIlarIn degismeyen olumsuzluguyle
bir karsItlIk olusturuyor (Prof. Landsberger). (132) Dag evi.
(133) YeraltIndaki tatlI su okyanusu (Prof. Landsberger).
(134) Dogru bir metin onarImI degildir.
(135) Akatca yazmada goruldugu gibi, Engidu burada birdenbire
GIlgamIs’In arkadasI oluyor. Bu bolumun Sumerce ozgun metni elimizde
olmadIgIndan, degisikligin nasIl ortaya cIktIgInI bilemiyoruz. Acaba
bu degisiklik Sumerce ozgun metinde mi vardI; yoksa AkatlI yazar, her
seye karsIn burada, metin uzerinde kesin bir degisiklik mi yaptI?
iste, soyledigimiz gibi, bunu anlayamIyoruz (Prof. Landsberger). (136)
Ruhuyla ilgilenilmeyen kimsenin olusu: KalItcIlarInca, ruhu icin adak
adanmayan bir olu demektir (CN).
C
AydInlanma KitaplIgI
DUNYA KLASiKLERi DiZiSi
CIkacak Kitaplar:
c MartI cVisne Bahcesi (Cehov)
c Totem ve Tabu (Sigmund Freud)
c Degisen Kafalar (Thomas Mann)
c Cin Oykuleri (Anonim)
c Gulliver Cuceler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c Mozart Prag Yolunda (Eduard Morike)
c Gulliver Devler Ulkesinde (Jonathan Swift)
c YalnIz Gezerin Hayalleri (Rousseau)
c YeraltIndan Notlar (Dostoyevski)
c Uc Hikâye (Gogol)
c Gulme (Bergson)
c Paul ve Virginie (Bernardin de Saint-Pierre)
c YasalarIn Ruhu (Montesquieu)
EDİT: <http://mezopotamya.tripod.com/gil-kitap.html> Alıntıdır.
Kendim PDF olarak bir arada topladım…
Typhon(Logii)..